Bizi biz yapan geçmişimiz mi? Yoksa hayallerimiz mi? Kötü insan olmakla, kötü bir insanın yapabileceği kötü bir suçu işlemek; terazinin kollarını dengeler mi?
Bir insanın ricası sizin hayatınızı ne derecede etkileyebilir?
Gizem, hafızasını unutmuş olan bir kadındı sadece ama bir klinikte kalıyordu. Onu ilk bulduklarında, geçmişteki izlerine rastlayamadıkları gibi şimdiki hayatından da bir ipucu yakalayamamıştı kimse. O yüzden kimliği bulunana kadar bu genç kadının adı Gizem olacaktı ve bu klinikte kalacaktı.
Kliniğin sahibi olan Orhan Hoca’da özellikle Gizem ile ilgilenip hafızasını kazanmasında yardımcı olmaya çalışıyordu.
Çabalar her zaman çift taraflı olursa sonuç verirdi. Ama Gizem geçmişini öğrenmekten korkuyor ve hatırlamamak için çabalıyordu. Ya kötü biriyse diye?
İnsan geçmişinden hiçbir zaman kaçamaz demişler. Sanırım bu söz her durum için geçerli. Çünkü Gizem hafızasını kazanmaya başlamıştı ama bunu kimseyle paylaşmamıştı. Endişeleri vardı ki bu konuda da haklıydı. Herkes aynı şeyi yapmaz mıydı?
Gizem, hafızasını tamamen kazandığında ise yapması gereken tek şey güvenebileceği birini bulmaktı. Çünkü kendisi sandığından daha da önemli biriydi. Bildikleriyle…
Bildiklerini öylece herkese hatta kimseye anlatamazdı. Bu yüzden akıllıca davranmalıydı. Şu an ise güvendiği ve güvenebileceği tek kişi akıl hocası Orhan Bey olmuştu. Bir gece ansızın doktorunu arayıp ona her şeyi hatırladığını söylediğinde geri dönemeyeceği bir hata yapmıştı.
Orhan Hoca bu özel kliniğe Gizem’i kabul etmesinin tek sebebi sadece yakın arkadaşı olan Doktor Cemil’i kırmamaktı. Ama Gizem’i kliniğine kabul ettiğinde ise aslında içten içe başına büyük bir dert aldığını biliyordu. Hele ki Cemal’in gerçeği bilip de sonradan Orhan’a söyleyince işler daha da karışmıştı.
Gizem’in parmak izine varana kadar olan tüm kayıtlarını istihbarat ekibi silmişti ve Gizem bu ekip tarafından gözetleniyordu.
Ama asıl olay Gizem’in Orhan’a hayat hikâyesini anlatmakla başlıyor. Ve hikâyesini çok sevdiği erkek arkadaşı Tarık ile başlıyor.
Tarık ile karşılaşmaları, buluşup sevgili oluşları, Gizem’in aile yapısı, nasıl büyüyüp; kimlerle yaşadığı, aslında bir doktor olduğu bilgilerinin hepsini öğreniyoruz.
Hiç bilmeden çok gizli bir göreve bulaştığını, hayatından ile önemli olan hard diski kaybettiğini birebir şahit oluyoruz.
Orhan Hoca ile bu diskin kopyasını ele geçirip içindekilerini de artık ikisi öğrendiğinde geri dönülmez bir yola girmişlerdi. Kime güveneceklerini bilmiyorlardı. Hiçbir polise bu bilgileri öylesine aktarılamazdı. Ama yapılması gereken şeyler de vardı.
Gizem hafızasını kendisine yapılan bir suikast sonucu kaza yapıp kaybetmişti. Ve bu tür bilgileri de polise de anlatmıştı. Artık kendisini koruyan Orhan Hoca değil polis olacaktı.
Nurten Hanım gözcülüğünde Gizem Şile’de ki Orhan’ın evinde tanık koruma programına katılmıştır. Buradan kaçmak ister ve çabaları hüsranla sona erer. En sonunda ise bu çabalarını boş verip Nurten Hanım ile arkadaş olmaya karar verir. Hayatı normalleşmeye başlarken ise tekrardan bir bomba düşer ve film başa sarar.
Özellikle size en heyecanlı kısımları anlatmak istemedim çünkü eğer onlarda olmazsa kitabın hiçbir değeri kalmıyor.
Ayşe Kulin’e hiç yakıştıramadım bu kurguyu. O kadar basit, o kadar sayfalar boş geçilmiş ki sadece okuyorsunuz. Ayşe Kulin günümüzde yazılan genç kurgu tarzına benzetmeye çalışmış olduğu bu kitap gerçekten çok sıkıcı ve anlamsız. Hiçbir şeyi kesinlikle hissedemiyorsunuz.
Kitapta bir olay var ama aynı zamanda da yok. Kitapta önemli olan olaylar değilmiş de Gizem’miş gibi. Herhangi bir son kesin beklemeyin çünkü bir sonumuzda yok. Zevk alabileceğiniz kitaplardan değil. Kitabın içinde yer alan aksiyon hiçbir şekilde yansıtılamamış ve karakterler hem çok duygusuz hem de çok tutarsız olarak yaratılmış. Sırlar var ama kitabın başında hemen ortaya çıktığı için sayfalar sürekliliğini kaybetmiş. Derin bir yorum yapmak isterdim ama size kurgu kadar düşüncelerimi aktarabilirim. Açıkçası ben Ayşe Kulin’den böyle bir kitap hiç beklemezdim.
Yazar:Ayşe Kulin