Arka kapak bilgisi
Uykunun dindiremediği acı yokmuş; öyle demiş Balzac! Ben de sana derim ki: Yanılıyorsun Balzac Efendi!Hayat kendini düşünmek için çıktığın yolda, kendini bir yerde unutup kalabalık bir grupla geri dönmekmiş kendine. Bazılarının gülüşü, bazılarının ağlayışı güzelmiş. Gülüşler desteklenirmiş de ağlayışlar genelde örtbas edilirmiş. Susturularak desteklenirmiş bünyelerde...Karar verdiğinde, istediğinde de olmuyormuş her zaman her şey. Yalnızca, zaman gerektiren bu meşakkatli yolda sabır denilen sınava tabi tutuluyormuş insan...Bazen izine razı olacağın, uğruna yanacağın aşklar oluyormuş. Mesele göze alıp yanmakta değilmiş çünkü her ateş öldürmüyor; gözünün her gördüğünde değil, görmediğinde dahi varlığını bileceğin derin izler bırakıyormuş. Aşkın en büyük intikamı yüzüne düşen sıcak gözyaşları oluyormuş...Ve sen şimdi yanılıyorsun Balzac! Uyuyunca geçer zannediyorsun ya! Uykunda bile geçmiyor, inan bana…”
Kitap özetiBen kim miyim? Adım Nehir. Kaan bana “Nehir’im” derdi. Bana taktığı aitlik takısına kendimi öyle bir kaptırdım ki değil onun bunun olmayı, kendim bile olmayı başaramadım uzunca bir süre... Artık kim miyim? Aşkın arafında ruhunu kaybetmiş bir kahraman...
Bir tarafta gizlice günden güne Nehir'e aşkını büyüten Kaan, bir tarafta duyduklarıyla önyargısıyla Kaan'a nefretle bakan Nehir.
Her olumsuzluk içinde bir olumlama bulundururdu ve kader asla işini tesadüflere bırakmazdı.
Nehir kendini Kaan'da bulmuştu. Kaan ise hep yok oluşları sevmişti. Acılarının ortaklığına aşkları eşlik etmişti ama hayat beklenmedik zamanlarda beklenmedik şakalar yapmayı severdi. Dönmek üzere gitmeyi seçen Kaan, her şeye rağmen aşkın ölüm haliyle beklemeyi seçen Nehir vardı uzunca bir süre. Kaan dönmeye karar verdiğinde sevdiği kadını hayata bağlayan başka nedenler vardı artık ve son kararı verecek olan Nehirdi...
Yazar: Pınar Çağlayan