Bendlerden Oluşan Nazım Biçimleri: Musammatlar
Musammat sözcüğünün asıl anlamı "ipliğe dizilmiş inci"dir. Bendlerden oluşan nazım biçimleri genel bir adlandırma ile "Musammatlar" olarak adlandırılmaktadır.
Bend, edebiyat terimi olarak en az üç mısradan oluşan bir nazım biriminin adıdır. Bend kelimesinin "bağ, boğum, rabıta" gibi sözlük anlamları vardır.
Divan şiirinde bendlerden oluşan nazım biçimleri:
müselles,
murabba',
terbî',
muhammes,
tahmîs,
müseddes,
tesdîs,
müsebba',
tesbî',
müsemmen,
tesmîn,
mütessa',
mu'aşşer,
ta'şîr,
terkîb-i bend (=terkîb-bend) ve
tercî'-i bend (=tercî'-bend)dir.
Bu nazım biçimlerinin ortak özellikleri birden fazla bendden meydana gelmeleri ve bütün bendlerinin aynı vezinle yazılmış olmasıdır. Terkîb-i bend ve tercî'-i bend dışındaki musammatlar bendlerindeki mısra sayısının değişkenliği dışında benzer özelliklere sahiptir. Bu nazım biçimlerinin bir bendindeki mısra sayısı en az "üç", en fazla "on" olabilir ve her bendindeki mısra sayısı birbirine eşittir; yani, bir musammatın ilk bendinde üç mısra varsa, diğer bendlerinde de üç; beş mısra varsa, diğer bendlerinde de beş mısra vardır. Aynı gruptaki musammatların nazım biçimini belirleyen de bu musammatların bendlerindeki birbirine eşit olan mısra sayılarıdır. Buna bağlı olarak söz konusu nazım şekillerinin adlandırılmasında da Arapça sayılardan türemiş sözler kullanılmıştır: Müselles "üçlü", murabba' "dörtlü", terbî' "dörtlü yapma"; muhammes "beşli", tahmîs "beşli yapma"; müseddes "altılı", tesdîs "altılı yapma"; müsebba' "yedili", tesbî' "yedili yapma"; müsemmen "sekizli", tesmîn "sekizli yapma"; mütessa' "dokuzlu"; mu'aşşer "onlu", ta'şîr "onlu yapma" demektir.
Musammatlarda genellikle ilk bend kendi içinde, diğer bendlerin son ya da son iki mısra dışında kalan mısraları yine kendi içinde, son ya da son iki mısra ise ilk bendle kafiyelidir. Ancak, az sayıda da olsa bu genellemeden farklı kafiye düzenleriyle yazılmış musammatlara da rastlanmaktadır. Bazı musammatlarda ilk bendin son ya da son iki mısraı her bendin sonunda aynen tekrarlanmıştır. Eğer bir musammatın ilk bendinin son ya da son iki mısraı her bendin sonunda aynen tekrarlanmışsa, bu musammat mütekerrir; tekrarlanmamışsa, müzdevic olarak nitelenir.
Terkîb-i bend ve tercî'-i bend ise, kafiye düzeninde ve bu düzene bağlı olarak bendleri oluşturan nazım biriminde gösterdikleri farklılık nedeniyle diğer musammatlardan ayrılırlar. Bu iki nazım biçiminde her bend son beyitler dışında diğer musammatlar gibi değil, kaside ya da gazel gibi kafiyelenmiştir. Dolayısıyla bu gruptaki musammatlarda bendler; mısralardan değil, beyitlerden oluşur. Terkîb-i bend ve tercî'-i bendlerde her bendin sonunda birbirinden farklı vâsıta ya da bendiyye denilen kendi içinde kafiyeli bir beyit bulunur. Bu beytin kafiyesinin genellikle ilk bend de dahil olmak üzere terkîb-i bendin ya da tercî'-i bendin kafiyesiyle bir ilgisi yoktur. Terkîb-i bend ve tercî'-i bend arasındaki en önemli fark ise vâsıta beytinin terkîb-i bendlerde her bendin sonunda değişmesi; tercî'-i bendlerde ise aynen tekrarlanmasıdır.
Musammatlar hemen her konudaki şiirlerin yazıldığı nazım biçimleridir. Ancak bu nazım biçimlerinde bendlerde anlam bütünlüğü, şiirin tamamında da konu birliği bulunmasına büyük özen gösterilmiştir. Şairler musammatlarda mahlaslarını genellikle son bendde kullanmışlardır.
Divan şiirinde 4 mefâ'îlün ya da 4 müstef'ilün gibi tef'ileleri aynen tekrarlanan vezinlerle yazılan ve genellikle birinci beyit dışındaki beyitlerin her mısraında bir iç kafiye bulunan gazel ve kasideler de musammat olarak nitelenmiştir.
Örnek:
Aşağıdaki 2 bend Bakî'nin 5 bendlik bir tahmîsinin ilk ve son bendleridir. Tahmis, şiirlerinde Muhibbî (öl.1566) mahlasını kullanmış olan Kanunî Sultan Süleyman'ın ünlü bir gazeli üzerinde yapılmıştır. Tahmîsin vezni fâ'ilâtün fâ'ilâtün fâ'ilâtün fâ'ilün'dür. Metinde koyu dizilmiş olan beyitler Muhibbî'nin gazeline aittir.
Tahmis
1 Câme-i sıhhat Hudâ'dan halka bir hil'at gibi
Bir libâs-ı fâhir olmaz cisme ol kisvet gibi
Var iken baht u sa'âdet kuvvet ü kudret gibi
Halk içinde mu'teber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi
...
5 Menzil-i âsâyiş-i ukbâya istersen vusûl
Hubb-ı dünyâdan ferâgat gibi olmaz doğru yol
Şâdmân erbâb-ı uzletdür hemân Bâkî melûl
Ger huzûr itmek dilersen ey Muhibbî fârig ol
Olmaya devlet makamı gûşe-i uzlet gibi
Bâkî
Tahmisin düz yazıyla dil içi çevirisi
1 Sağlık, Tanrı'nın insanlara giydirdiği güzel bir giysi gibidir; beden için o elbiseden daha güzel ve değerli bir kıyafet bulmak mümkün değildir; güç ve kudret gibi bir talih ve mutluluk varken, yine de "insanlar arasında devlet makamı kadar değer verilen bir şey yoktur; oysa, bu dünyada bir anlık sağlıktan daha değerli bir şey bulmak mümkün değildir.
5 Ahiretin huzur dolu konağına erişmek istersen dünya sevgisinden vazgeçmekten daha doğru bir yol yoktur; bu dünyada bir köşeye çekilip ibadetle meşgul olanlar mutlu, diğerleri ya da Bakî ise sıkıntı ve keder içindedir; "ey Muhibbî, eğer huzur ve mutluluk içinde yaşamak istiyorsan, dünya işlerinden vaz geç; çünkü, bir köşeye çekilip ibadetle meşgul olmak, devlet makamından yeğdir."
Açıklama: Son bendde geçen "bâkî" sözü şairin mahlası olmakla birlikte asıl anlamını da çağrıştıracak biçimde kullanılmıştır. Divan şiirinde mahlası bu şekilde kullanmaya hüsn-i tahallus denir. (Prof.Dr.M.A.Yekta SARAÇ, Eski Türk Edebiyatında Biçim ve Ölçü)