Eğer bir kadın susuyorsa; bil ki büyük bir acısı vardır. Ruhunun küllerini silkelemenin mücadelesindedir.Eğer bir kadın susuyorsa; fırtanalar kopuyordur derinlerinde, elleme!..Eğer bir kadın susuyorsa; anlayanı yoktur. Çaresiz kabul etmiş, teslim olmuştur kifayetsiz sürecine…İyileşmeyi bekliyordur, onarmayı, yeniden ayağa kalkmayı. Ağlayarak, dalarak, düşünerek, yemeyerek, direnerek…Çevresinde kahkaha atanlar ve her sabah doğan güneş rahatsız eder O’nu. Sanar ki bir o sancılı.Hiç üsteleme boşuna; yaptığı tek şey O’nu en iyi anlayan şarkıların omzunda ağlamak olacaktır. Geceyi de daha çok sever, sırf ruhunun akşamına eş diye…Tüm omuzlar, tüm avuçlar, tüm teselliler yalan gelir, anlamı yoktur. O kafasının içinde kurduğu senaryonun başrolüdür artık.En sevdiği yemeği yapana teşekkür etmek gereksiz, hatta o yemek bile artık tatsız gelir.Babasından, ağabeyinden özenle saklar ağlamaktan kanlanmış yorgun gözlerini…Üzerinde şalıdır artık tükenmişliği…Eğer bir kadın susuyorsa; bırak gitme üstüne! O içinde yaşadığı korkunç acının tercümesini yapmakla meşguldür.Gardrobunda elini uzattığı tek renk siyah olacaktır. Sanar ki, bir o renk emer yorgunluğunu…Eğer bir kadın susuyorsa; boşuna güldürmeye çalışma, gülemez! O, yasını tuttuğu acıya sadık kalacaktır. Sen istediğin kadar pervane ol etrafında, o acısını ve gözyaşlarını sadece “zaman”a salacaktır.Boşuna bakma gözlerinin içine; asla samimi olmayacaktır. O gözler en gerçek haliyle sadece aynalarla fısıldaşacaktır. “Arabamla gideceğin yere bırakabilirim?” kibarlığı yapma boşuna; O, yürüdükçe acısını geçmişinde bıraktığını sanacak, bir nebze olsun açılacaktır.“Değmez, boşver” lafları etme sakın; bir kulağından girip diğerinden çıkacak, hatta sana çok kızacaktır.Sen O’na istediğin kadar “günaydın” de; o yine sarhoş bir sabaha uyanmıştır.“Sana seslendim, beni duymadın!” sitemleri etme n’olur; O artık ayakta gezen bir enkazdır.Eğer bir kadın susuyorsa; sen de sus konuşma! Çünkü O’nu iyileştiren tek şey sadece “zaman” olacaktır!Gülşah BOZDAĞ