(a)
Abluka (blockade)
Savaş halinde olan devletlerden birinin, diğerinin kıyılarındanbiri bölümüne veya tümüne giriş ve çıkışı engellemeyi amaçlayan savaş önlemlerinden birisidir. Devletlerin birbirlerine karşı geniş çapta ekonomik bağımlılıkları olmasından dolayı abluka modern savaş aracı olarak etkili bir silah vazifesi görür. Genel olarak abluka yazılı olan veya olmayan uluslararası hukuk kuralları ile düzenlenir. Abluka öncesinde tarafsız devletlere notayla bildirimde bulunmak ve her devlete eşit muamelede bulunmak zorunludur. Abluka ihlallerinde cezai müeyyide olarak gemiye el konabilir fakat zarar verilemez.Uygulama yönünden ablukaları çeşitli sınıflara ayırmak mümkündür. 18 ve 19. yy.’da yaygın olan kağıt ablukasında sadece ablukanın ilanıyla yetinilmiştir, hukuki bir işlevi yoktur. Çoğunlukla savaş zamanında başvurulana abluka (BM’nin 1990’da Irak’a karşı uyguladığı gibi) savaş olmaksızın da sözkonusu olabilir. (1962 yılında ABD’nin Küba’ya uyguladığı gibi). Ayrıca abluka Irak’a uygulandığı gibi denizden olabileceği gibi, 1948 yılında Berlin’e uygulanan abluka gibi karadan ve havadan olabilir. Ayrıca abluka Amerikan İç Savaşı esnasında Kuzey’in Güney’in limanlarını ablukaya alması sonucu savaşı sona erdiren önemli bir etken olmuştur. Sonuç olarak abluka uluslararası arenada etkinliğini ve işlevselliğini korumaktadır.
AB iletişim ağı-Coreu
Avrupa Birliği üyesi ülkeler ile AB Komisyonu arasındaki iletişim ağı. Çoğunlukla dış politika alanındaki iş birliğinde kullanılır. Acil durumlarda kararların hızlı alınmasını kolaylaştırıcı bir unsurdur.
Acheson Planı
Kıbrıs sorununun tırmandığı 1963-1964 döneminde A.B.D.’nin özel temsilcisi Dean Acheson tarafından önerilen çözüm yolu. Buna göre Kıbrıs adası her ikisi de NATO üyesi olan Türkiye ve Yunanistan arasında ikiye bölünerek paylaştırılacak, böylece iki müttefik ülkeyi savaşın eşiğine getiren bir sorun çözülmüş olacak ve NATO dışındaki güçlerin adaya müdahalesi engellenecekti. Plan adanın iki ülke arasında nasıl bölüştürüleceğini açıklığa kavuşturmuyordu. Hem Türkiye hem de Yunanistan’dan destek görmeyen bu plan bir sonuç getirmedi.
Açık Belge Teorisi-Clear Act Theory
1964 yılında Fransız Danıştayı tarafından oluşturulan uluslararası hukuk teorisi. Buna göre, ulusal mahkemeler Avrupa hukukuyla ilgili bir sorunu, herhangi bir yorumlama sorusu doğmadığı takdirde otomatik olarak Adalet Divanına göndermek zorunda değildir. Teoriye taraf olanlar, ulusal mahkemelerin üstünlüğünü ve yetkisini savunurlarken, karşı görüşte olanlar ise, yorumun merkezileştirilmesini ve Adalet Divanının üstünlüğünü savunmaktadırlar.
Açık Deniz (High seas)
Hiç bir devletin egemenliği altında olmayan uluslararası deniz alanları. Bir devletin karasuları ya da içsuları olmayan bu alanlardan bütün devletler uluslararası hukukun izin verdiği ölçüde yararlanırlar. Uluslararası kamu alanı olarak kabul edilen açık denizdeki özgürlük sejimi, seyrüsefer, yapay adalar inşa etme, bilimsel araştırmalar yapma balık avlama, deniz altı kablo ve boruları döşeme ile uçuş serbestliğini kapsar. Devletlerin tekelci yetkilerinin olmadığı bu uluslararası denizlerde düzen, bayrak yasası ve devletler arasında kamuya ilişkin imzalanan sözleşmeler ile sağlanır.
Açık Diplomasi (Open diplomacy)
Gizli diplomasiye tepki olarak ortaya atılan diplomasi anlayışı. Bu anlayışa göre, diplomatik görüşmelerle ilgili tarafların yüklenecekleri hak ve sorumlulukların kamuoyunun bilgi ve denetimine sunulması gerekir. Gizli diplomasiye en büyük tepki ABD başkanı olan W. Wilson’dan gelmiştir. Savaş sonucunda yayınladığı “Ondört Nokta”nın birincisinde “açık görüşmeler sonunda varılacak açık sözleşmeler” ilkesini iler sürmüştür. Bu diplomasi anlayışının gelişmesini etkileyen iki ana etkendensözedilebilir. İlk olarak, genel anlamda katılımcı demokrasinin sınırlarının gelişmesi hem kitlelerin meclislerini, hükümetlerini denetleme ve yönlendirme olanağını nisbeten artırmış, hem de kamuoyunu çeşitli baskı gruplarına ait örgütler yolu ile yöneticileri etkileme mesaj iletme kanallarının açılması, açık diplomasiyi belirli bir ölçüde de olsa zorunlu kılmıştır. İkinci olarak da özellikle konferans diplomasisi, parlamenter diplomasi gibi gizli biçimde yürütülmesi pek de kolay olmayan diplomasi türlerinin yaygınlaşması açık diplomasiyi kaçınılmaz hale getirmiştir.
Bu tür diplomasinin asıl amacı, iki veya daha fazla devletin aralarında gizlice anlaşarak, bir başka devletin temel hak ve yetkilerine yönelik bir eyleme hazırlanmalarını engellemeye çalışmaktır.
Fakat iki dünya savaşı arasındaki dönemde ayıp sayılmış olan kapalı ya da gizli diplomasi yöntemine son savaştan bu yana yoğun bir biçimde dönülmüş bulunuyor.
Açık Kapı Politikası (open door policy)
ABD’nin, Çin’in toprak ve yönetim bütünlüğünün sağlanması, Çin’le ticari ilişkileri olan ülkeler arasında eşit ayrıcalıkların korunması için ilan ettiği ilkeler bildirgesi (1899-1900). Bu amaçla bu devletin kendi toprakları üzerinde diğer devletlere serbestçe ticaret yapma özgürlüğü tanınması. Bu politika ABD’nin yaygın olarak benimsenmiş ve uzun bir süre ABD dış politikasının temeli olmuştur. Bildirge ABD Dışişleri Bakanı John Hay tarafından Büyük Britanya, Almanya, Fransa, İtalya, Japonya ve Rusya’ya gönderilen sirküler bir mektup şeklinde hazırlanmıştır. Bildirge şu maddeleri içeriyordu: 1)Her ülke, antlaşmayla dış ticarete açılan herhangi bir limanı serbestçe kullanacak ya da kendi nüfuz bölgesindeki başka kazanılmış haklardan serbestçe yararlanacak, 2)Ticaret üzerinden alınan vergiler yalnızca Çin Hükümeti toplayabilecek, 3)Nüfuz bölgesine sahip ülkeler liman ücreti ve demiryolu resmi ödenekten muaf tutulmayacak. Açık kapı politikası Japonya’nın II. Dünya Savaşı’nda yenilgiye uğraması ve Çin İç Savaşı’nda komünistlerin kazandığı zaferde (1949) anlamını yitirerek son bulmuştur.
Açılma Politikası (infitah policy)
Mısır’da Nasır’dan hemen sonra iktidara gelen Enver Sedat tarafından 1974’te uygulamaya konulan devlet politikası. Nasır’ın daha önceki sosyalist devletçi deneyimi başarılı olmamıştı ve dünya da yumuşama (détente) dönemine girmişti. Mısır’a dış yardım sağlayabilmek, komşu Arap sermayesinin ve yabancı yatırımların Mısır’a gelmesini kolaylaştırmak amacıyla bu yeni açık kapı ekonomi politikası uygulandı.
Ad absurdeo
Uluslararası anlaşmaların yorumlanmasında kullanılan yöntemlerden biri. Buna göre bir anlaşmanın yorumunun anlamsız ve saçma olmaması gerekir.
Adana Görüşmesi, 30 Ocak 1943
Türkiye Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ile İngiltere Başkanı Winston Churchill arasında 30 Ocak 1943 tarihinde Adana’da yapılan gizli görüşme. Adana Görüşmesi, II. Dünya Savaşı’nın Almanya’nın aleyhine döndüğü bir sırada gerçekleşti. O zamana kadar Müttefikler, Türkiye’yi Almanya’nın Ortadoğu’ya inmesine bir engel olarak kabul ediyor ve savaşın dışında kalmasını yeterli görüyorlardı. Ancak 1942 sonlarında Avrupa’da ikinci bir cephenin açılması gündeme gelince bu cephenin Balkanlar’da açılmasını isteyen Churchill, Türkiye’nin de Müttefikler tarafından savaşa katılmasını düşünüyordu. Sovyet yayılmasından çekinen Türkiye ise zaten güçsüz olan ordusunun yıpranmaması için savaşa girmek istemiyordu. Görüşme sonrasında Türk-İngiliz ilişkilerinde gelişme sağlanmasına rağmen, Churchill Türkiye’yi savaşa girmeye ikna edemedi. Churchill’in çabaları ile Türk-Sovyet ilişkilerinde bir düzelme sağlanırken bu gizli görüşmeyi öğrenen Almanya ile ilişkiler bozuldu.
Adem-i merkeziyetçilik-Decentralization
Yönetim sorumluluğunu dağıtmak, bir merkezden yönetmek yerine, yetkiyi yerel yönetim örgütlerine bırakmak.
Addis Ababa Konferansı, 22-25 Mayıs 1963
Afrika Birliği Örgütü (OAU)’nün kurulduğu uluslararası konferans. Etiyopya İmparatoru Haile Selassie’nin çağrısı üzerine 1963 Mayısında bu ülkenin başkentinde toplanan konferansa o zamanki bağımsız yirmi Afrika ülkesinin devlet veya hükümet başkanı düzeyindeki temsilcileri katılmıştı. Sömürgeciliğe ve ırkçılığı karşı mücadele konularının ağırlıklı olarak ele alındığı konferansta Güney Afrika Birliği (Güney Afrika Cumhuriyeti) ve Mozambik’e yönelik boykot uygulanması da kararlaştırılmıştı.
Ad hoc
Devamlı olmayan, geçici. Belli bir amaca matuf, belli bir konuyla sınırlı.
Afganistan Sorunu
Afganistan’da komünist hükümet ile anti-komünist Müslüman gerillalar arasında başlayan iç savaşa, Sovyetler Birliği’nin hükümet kuvvetlerine yardım adı altında bu ülkeye asker gönderip müdahele etmesi ile uluslararası boyut kazanan bunalım. Savaşın kökeni 1978 Nisanında merkeziyetçi Afgan hükümetinin bir sol darbeyle devrilmesinde yatar. Askerlerin daha sonra iktidarı devrettiği iki Marxist-Leninist parti, ülkenin adını değiştirdi (Afganistan Demokratik Halk Cumhuriyeti) ve Sovyetler Birliği ile yakın ilişkiler kurdu. Yeni hükümetin başlattığı sosyal ve ekonomik reformlar ise büyük ölçüde Müslüman ve anti-komünist olan halkta tepkiyle karşılandı ve 1978 yazında ilk başkaldırı Nuristan eyaletinde başladı. Kendilerine “Mücahid” diyen Müslüman gerillalar ülkenin her yanında yönetime karşı silahlı mücadeleye giriştiler. Hükümet-içi anlaşmazlıklar ve başlayan iç savaş komünist hükümeti zor durumda bırakıyordu ve 1979 Aralık ayının sonunda Sovyetler Birliği, 1978 yılında iki ülke arasında imzalanan andlaşmayı ve hükümetin davetini öne sürerek Afganistan’a askeri birlik gönderip bu ülkeyi işgal etti. Bir iki ay içinde ülkede Sovyet askeri sayısı 100.000’i buldu. Sovyet müdahalesi Batılı devletler ve İslam ülkeleri tarafından büyük tepkiyle karşılandı, birçok ülke bu işgali protesto etmek için 1980 Moskova Olimpiyatları’nı boykot etti.
Sovyet birlikleri şehirlerde kontrolü elde tutarken kırsal kesimdeki Mücahitlerle baş edemediler. Mücahitlere karşı pek çok savaş taktiği uyguladılar ama Mücahitlerin sivil halktan aldıkları destek sonucu bu girişimlerin hepsi başarısızlığa uğradı. Bunun üzerine Sovyet birlikleri bu halk desteğinin yoğun olduğu bölgelerde sivil halka karşı da operasyona giriştiler. Sonuçta 2.8 milyon Afganlı Pakistan’a, 1.5 milyon Afganlı’da İran’a kaçmak zorunda kaldı. Bu arada ABD Pakistan aracılığıyla mücahitlere silah yardımında bulunmaya başladı.
Yaklaşık 9 yıl süren savaş sonucu Sovyetler mücahitleri yenilgiye uğratamadılar, savaş deneyimi kazanan mücahitler ise Sovyet birliklerine ağır kayıplar verdirdiler. 1988 yılına gelindiğinde Sovyetlerin asker kaybı 15.000’den fazlaydı. Sovyetler Birliği 1988 sonunda Afganistan’dan çekileceğini açıkladı. Birleşmiş Milletler’in arabuluculuğu ile varılan bu anlaşma ile başlayan geri çekilme 1989 Şubatında tamamlandı. Sovyet çekilmesinden sonra hemen devredileceği sanılan komünist Necibullah hükümeti üç yıl daha ayakta kalmayı başardı ama 28 Nisan 1992’de Kabil’e giren mücahitler yönetimi devraldılar. Ama bu sefer de farklı görüş ve isteklere sahip, farklı etnik ve mezhepsel temellere dayanan mücahit gruplar arasında silahlı mücadele başladı.
Afrika Birliği-African Union
Temmuz 2002 tarihinde kurulan ve 53 Afrika ülkesini bir araya getiren bölgesel örgüt. Kendilerine Avrupa Birliği Entegrasyonunu örnek alan Afrika ülkeleri arasında ekonomik ve siyasal alanda ileri düzeyde bir entegrasyon oluşturmayı amaçlayan örgütün genel merkezi Etiyopya’dadır. Ortak Afrika parlamentosu, Afrika para birimi ve Afrika merkez bankasının sembolize ettiği tam bütünleşme nihai hedeftir.
Afrika Karaib Pasifik Ülkeleri Grubu-African Caribben Pacific Satates Group
Afrika, Karaib ve Pasifik bölgesindeki geri kalmış ülkeler arasında sürekli işbirliği oluşturmak üzere 6 Haziran 1975 tarihinde kurulan birliktir. Amacı, üye devletler arasında ekonomik, ticari, kültürel bağları geliştirmek ve kalkınmayı sağlamaktır.
Afyon Savaşları
XIX yüzyıl ortalarında yapılan ve Batılı devletlerin Çin’de bizim tarihimizdeki kapitülasyonlar benzeri ticari ve hukuki ayrıcalıklar kazanmaları ile sonuçlanan iki savaş.
1939 yılında Çin hükümetinin, İngiliz tüccarların gerçekleştirdiği yasadışı afyon ticaretini durdurma girişimi ve bir İngiliz denizcinin yargılanması konusunda doğan hukuki anlaşmazlığın doğurduğu gerginlik sonucu I. Afyon Savaşı patlak verdi. Küçük ama güçlü İngiliz kuvvetleri kısa sürede zafer kazandılar. 1842’de imzalanan Nanjing ve 1843’te imzalanan Bogue Ek Antlaşmaları ve Çin’in önemli bir miktarda tazminat ödemesi, ticaret ve yerleşim amacıyla beş limanın ve İngilizlere bırakılması ve İngiliz yurttaşlarının İngiliz mahkemelerinde yargılanmaları konuları karara bağlandı. Öteki Batılı devletler de hemen Çin hükümetine istekte bulunup benzer ayrıcalıklar elde ettiler.
“Ok Savaşı” olarak da bilinen II. Afyon Savaşı, ticari ayrıcılıklarını arttırmak isteyen İngilizlerin Ok adlı gemideki İngiliz bayrağının indirilmesini bahane ederek 1856 yılında başlattıkları savaştır. Bir Fransız misyonerinin öldürülmesini bahane eden Fransa da İngiltere yanında savaşa girdi. Savaş sonucunda İngiltere ve Fransa 1858 yılında Çin hükümetini Tianjin Andlaşması’nı imzalamaya zorladır, ancak Çin andlaşmayı onaylamayı reddedince savaş yeniden başladı ve 1860 Pekin Sözleşmesi’yle Çin, Tianjin Andlaşması’na uyması kabul etti. Bu andlaşmaya göre yabancı elçiler Pekin’de yerleşebilecek, birçok yeni liman ticaret ve yerleşim için Batılılara açılacak, yabancılar Çin’in iç bölgelerine seyahat edebilecek ve Hıristiyan misyonerlere hareket serbestisi tanınacaktı. Ayrıca 1858’de Shang-hai da yapılan görüşmelerle Çin’e yapılan afyon ihracatı yasallaştı.
Çin’in XIX. yy.’da ve XX. yy’ın başında Batılı devletlerle yaptığı Tianjin benzeri egemenlik ve toprak bütünlüğünden büyük ödünler verdiği andlaşmalar “Eşitsiz Andlaşmalar” olarak da alınır.
Aggression
Uluslararası ilişkilerde yasal dayanağı bulunmayan her türlü militarist saldırı, taarruz.
Agarianism
Tarım reformu savunuculuğu. Zaman zaman değişik ülkelerde gündeme gelen ve küçük çiftçilere toprak tahsisi başta olmak üzere bir dizi iyileştirme çalışmasını savunan siyasal hareket.
Agreman vermek-Agreation
Gönderilen elçiyi kabul etmek. Her devletin, ülkesinde görev yapacak kişileri kabul edip etmeme hakkı vardır. Agreman, bu sürecin işlemesidir. Elçilikler aracılığı ile işleyen süreçte, atama yapmak isteyen ülke, söz konusu diplomatik görevlinin hayatı hakkında bilgilerin de bulunduğu atama mektubunu karşı ülkeye verir. Diğer ülkenin cevabı bir aydan daha uzun süre olmamak üzere bildirilir. Eğer karşı ülke bu atamayı kabul etmemiş ise, bunun gerekçelerini bildirmek zorunda değildir.
AGRIBANK/STAT
Dünya Gıda ve Tarım Örgütünün/FAO, özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki tarım sektörü çalışanlarına önemli bilgileri sağlamak üzere geliştirdiği bilgilendirme sistemi
AGRIS
Dünya Gıda ve Tarım Örgütünün/FAO tarımla ilgili literatür konusunda oluşturduğu Uluslararası Enformasan Sistemi. 1975 yılından beri yürürlükte olan AGRIS, üç milyona yakın kaynak referansı bir araya toplamıştır.
Ahali Mübadelesi Sorunu
30 Ocak 1923 tarihinde Lozan’da imzalanan Yunan ve Türk Halklarının Mübadelesine İlişkin Sözleşme ve Protokol’e göre Türkiye’deki Rum-Ortodokslar ile Yunanistan’daki müslümanların (Türk olmayanlar dahil) büyük bölümünün karşılıklı olarak yer değiştirmesi. Buna göre Batı Trakya’da yaşayan müslüman ahali ile İstanbul’da yaşayan Rumlar dışında nüfus yer değiştirecekti. Daha sonra Lozan Barış Andlaşması ile Gökçeada ve Bozcaada’daki Rumlar da değişim dışında tutuldu. Değişim konusu olan ahali bir daha geri dönemeycek, yanında götürebildiği kadar taşınır mal götürecek, taşınmaz malları ise oluşturulmuş karma komisyon gözetiminde altın değerine göre tasfiye edebilecekti. Karma Komisyon Ekim 1923’te çalışmalarına başladı. İlk yıl karşılıklı olarak belli bir sayıda yer değiştirme olduktan sonra sorunlar ortaya çıkmaya başladı. En önemli sorun “Etabli” (yerleşmiş) deyiminin kimleri kapsadığı sorunu oldu. Yunanistan İstanbul’da oturan bütün Rumlar’ın “etabli” sayılmasını isterken, Türkiye bunun Türk yasalarına göre belirlenmesi gerektiğini savundu. Milletler Cemiyeti’ne oradan da Uluslararası Sürekli Adalet Divanı’na sevkedilen sorun, Türkiye’nin görüşüne yakın bir şekilde karara bağlandıysa da, Yunanistan buna uymadı ve Batı Trakya’daki Türklerin mallarına el koyarak bunları Rum göçmenlere dağıtmaya başladı. Türkiye de buna karşılık İstanbul’daki Rumların mallarına el koydu. Bu biçimde tırmanan anlaşmazlık ilişkilerde bir gerginliğe dönüşünce taraflar bunu 1 Aralık 1926’da imzaladıkları bir andlaşma ile çözmeye çabaladılar. Ancak bu andlaşma uygulanamadı ve Türk Yunan ilişkileri bir kez daha gerginleşti. Daha sonra ise Yunanistan Başkanı Venizelos’un girişimi ile 10 Haziran 1930’da imzalanan andlaşma ile sorun çözüldü ve iki ülke arasındaki ahali mübadelesi resmen sona erdi. Bu son andlaşma ile yerleşme tarihleri ve doğum yerlerine bakılmaksızın İstanbul’daki Rum-Ortodokslar ve Batı Trakya’daki Müslüman ahalinin tamamı “etabli” sayıldı ve mübadele dışı tutuldu.
Airborne
1.Uçakla taşınan kara kuvvetleri.
2.Piyade askerlerin hava yoluyla nakli
Airborne troops
Hava yoluyla nakledilen birlikler
Airbus sanayii-Airbus industry
Hava otobüsü anlamına gelen Airbus, 1970’li yılların başından itibaren Amerikan Boeign uçaklarına karşı Avrupa tarafından geliştirilen yolcu uçağıdır. Çalışma; Almanya, Fransa, İngiltere ve İspanyanın ortak çabaları ile başlamıştır. Bugün sivil havacılık pazarının yaklaşık yüzde otuzunu elinde tutmaktadır.
Aix la Chapelle Protokolü-Aix la Chapelle Protocol
Diplomatik protokolleri düzenlemek üzere, Avrupa ülkeleri tarafından 1881 yılında imzalanan protokol. 1815 tarihli Viyana Anlaşmasının tamamlayıcısı ve devamıdır. Bu protokol ile diplomasi temsilcileri, dört sınıf olarak belirlenmiştir; Büyükelçi, ortaelçi, yerleşik elçi ve maslahatgüzar. Söz konusu diplomatik protokoller nihai şekli 1961 tarihli Viyana Konferansı ile verilmiştir.
Anlaşma-Agreement
İmzacı tarafından üzerinde ittifak ettikleri konularda, söz konusu taraflara, anlaşmanın mahiyetine göre, siyasi, hukuki, askeri ya da ekonomik bir takım yükümlülükler getiren sözleşmedir. Ulusal parlamentoların onayından sonra kesinlik kazanır ve yürürlüğe girer. Diğer anlaşma türleri olan uzlaşmadan/accord biraz daha bağlayıcı, anlaşmadan/treaty ise gevşektir.
Anlaşma uzlaşma-Accord
Diplomasi dilinde hukuki bağlayıcılığı görece düşük olan bir bağdaşma biçimidir. Treaty olarak adlandırılan ve imzacı devletler arasındaki bağlayıcılığı yönünden aşağı statüdedir.
Akdeniz Paktı (Akdeniz İttifakı)
II. Dünya Savaşı öncesi dönemde İtalya’nın Akdeniz’de oluşturduğu tehdit karşısında İngiltere ile Türkiye, Yugoslavya ve Yunanistan arasında herhangi bir saldırı durumunda karşılıklı askeri yardımlaşma sözlerine dayalı güvenceler sistemi.
1935 Ekiminde İtalya Habeşistan (bugünkü Etiyopya)’a saldırınca, Milletler Cemiyeti Konseyi aldığı bir kararla bu ülkeyi saldırgan olarak ilan etti ve İtalya’ya karşı üye devletlerin zorlama tedbirleri-bütün ticari ve parasal ilişkilerin kesilmesi gibi -almalarını kabul etti. Bu ortamda İngiltere, İtalya’nın Habeşistan’a yerleşmesinin, imparatorluk yolu açısından taşıdığı tehlikeli dikkate alarak, İtalya’nın 1935 Kasımında zorlama tedbirlerine katılan devletleri tehdit etmesi üzerine, Aralık ayında İspanya, Yugoslavya, Yunanistan ve Türkiye’ye askeri güvence verdi. İspanya dışındaki devletler 1936 Ocağında bu güvenceye kabul ettiklerini açıkladılar. İngiltere’nin verdiği güvenceye göre, zorlama tedbirlerine katılmalarından dolayı bu devletler İtalya’nın saldırısına uğrarlarsa, İngiltere kendilerine askeri yardımda bulunacaktı. Türkiye, Yugoslavya ve Yunanistan da buna karşılık olarak İngiltere’ye aynı güvenceyi verdiler. İtalya’nın Akdeniz’de yarattığı tehdit karşısında ortaya çıkan bu güvenceler sistemine siyasi tarihte “Akdeniz Paktı” (Akdeniz İttifakı) adı verilir.
Akdeniz Paktı ile Türkiye, İtalya tehdidi karşısında güvenliğini sağlama açısından İngiltere’ye dayanmaya başlamıştır. Bu, Türkiye’nin İngiltere ile ilişkilerinde bir dönem noktası sayılabilir. İki devlet arasındaki bu yakınlaşma, üç yıl sonra, II Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde bir ittifaka kadar varacaktır.
AKKA (AKKUM), 19 Kasım 1990
Avrupa’da konvansiyonel kuvvetlerin sınırlandırılması görüşmeleri. Görüşmeler ilk olarak Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı’nın Viyana’daki izleme toplantısında 1989 yılında gündeme geldi. 1987 Aralık ayında ABD ileSSCB arasında imzalanan orta menzilli nükleer füzelerin karşılıklı olarak imha edilmesini öngörüne INF Antlaşması (Orta Menzilli Nükleer Silahların Sınırlandırılması Antlaşması) gündeme konvansiyonel silahların indirimini de getirdi. Bu alandaki çalışmaların iki ülke yerine pakt arasında yapılması öngörüldü. Bu çalışma için 1975’ten bu yana konvansiyonel silahsızlanma görüşmelerinin merkezi olan Viyana seçildi. Görev yönergesinin 1989 Ocak ayında kabul edilmesi ile 9 Mart 1989’da “AKKUM” diye adlandırılan görüşmeler başladı.
Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO) onaltı ve Varşova Paktı’nın Demokratik Almanya’yı da kapsayan yedi ülkesinin Viyana’da biraraya geldikleri AKKUM’un 3 temel amacı vardı. a)Konvansiyonel silahlarda daha alt düzeylerde güvenli ve istikrarlı bir dengenin sağlanması, b)İstikrarı ve güvenliği tehdit eden eşitsizliklerin ortadan kaldırılması, c)Sürpriz taarruza geçme ve geniş kapsamlı saldırı başlatma yeteneğinin öncelikli olarak ortadan kaldırılması.
Bu görüşmeler sonucunda Avrupa Konvansiyonel Kuvvet Antlaşması (AKKA) 19 Kasım 1990 tarihinde yirmi iki ülkenin lideri tarafından imzalandı. Antlaşma Avrupa bazında ve merkezi Avrupa’dan birbirinin içine geçecek dışarı doğru açılan 4. bölgeye uyarlanarak yapıldı. Türkiye, Yunanistan, Norveç, Bulgaristan, Romanya, Sovyetler Birliği’nin altı askeri bölgesi aynı kapsamda ele alındı.
Antlaşma her dört bölgedeki ülkeler için öngörülen sayısal sınırların bölge içerisinde yeniden pay edilmesi ile taraf ülkeler açısından hukuki yükümlülükler belirlendi. Buna göre global tavanlar NATO ve Varşova Paktı için tank ve toplarda 20.000 olarak saptanırken, zırhlı savaş araçlarında 30.000, savaş uçaklarında 6800, saldırı helikopterlerinde 2000 rakamında anlaşıldı. Bu çerçevede Türkiye’nin elinde Güneydoğu Anadoluyu kapsayan uygulama içinde 279 tank, 3120 zırhlı savaş aracı, 3523 top 750 savaş uçağı bulunacaktır. Bu tavanların dışında eldeki silahlar ise antlaşmaya göre imha edilecektir. Öngörülen indirimler iki pakta da “asimetrik” biçimde uygulanacağı için Varşova Paktı saptanan tavanlar çerçevesinde silah düzeyini NATO’ya eşitlemek amacı ile daha çok imha işlemi gerçekleştirecektir.
Antlaşmanın getirdiği en önemli unsur, iki pakta birbirlerinin silah miktar ve yerlerini etkin biçimde denetleme olanağını vermesidir.
Aktif Halk (Active population)
Sistemi düzeltmek, değiştirmek için çaba harcayan ve siyasal sistemle yakından ilgilenip ona faal olarak katılan halk grubu Aktif kişiler ya düzenden yana olurlar ve onun bütün güçleriyle destekler, ya da düzene karşı çıkarlar ve düzeni değiştirmeye, gerekirse yıkmaya çalışırlar. Bu halk grubu dış politika konularında bilgi sahibidir ve sosyal-eğitimsel yapıda üst düzeyde bulunurlar. Aktif halk grubu tüm halkın %9-11 gibi küçük bir kısmını teşkil eder.
Aktivist okul/ekol-Activist school
Uluslararası hukuk normların aslında gelişmiş batılı ülkelerin çıkarlarını yansıttığını savunan üçüncü dünyacı teorisyenlerin oluşturduğu grup.
Alman-Sovyet Saldırmazlık Paktı, 24 Ağustos 1939
Sovyetler ve Batılılar arasında yapılmaya çalışılan ortak cephe ya da “barış cephesi” görüşmelerinden olumsuz sonuç çıkması üzerine, Stalin zaman ve alan kazanmanın Hitler’le doğrudan anlaşarak gerçekleşebileceğine karar verdi. 10 Mart 1939’da Stalin Batılıları bir Alman-Sovyet çatışmasının gerçekleştirmeye çalışmakla suçladı. Hitler de bir Batı-Sovyet yakınlaşmasından endişeleniyor ve bunu bozmak istiyordu. Hitler, 20 Ağustosta Stalin’den Alman Dışişleri Bakanı Ribbentrop’u kabul etmesini istedi ve 23 Ağustos’da Moskova’da Alman-Sovyet Saldırmazlık Paktı imzalandı. Tipik bir saldırmazlık paktı olan bu anlaşmanın gizli maddesinde Doğu Avrupa’da ve özellikle Polonya ile Baltık bölgelerinde Almanve Sovyet etki alanları belirlendi. Bunu izleyecek Polonyanın işgali ile birlikte 2. Dünya Savaşı başlayacaktır.
Alman Ulusal Birliği, 1871
XIX. yüzyılın ikinci yarısına kadar bugünkü Almanya sınırlarında onlarca bağımsız prenslik yer alıyordu. Bu prensliklerin sayıları Viyana Kongresi’nden sonra azaltılmıştı ve bir Germen Konfederasyonu kurulmuştu. Bugün Almanya’nın doğusu ve Polonya toprakları üzerinde kurulu olan Prusya güçlenerek bu prenslikleri birleştirip Almanya Ulusal Birliği’ni oluşturmaya çalışıyordu. Bu yolda Prusya’nın en önemli rakibi Avusturya’ydı. Prusya’nın Alman Ulusal Birliği’ni kurabilmesi için Danimarka ve Fransa ile de savaşması gerekliydi. 1964 yılında iki Alman dükalığı olan Schlezwig ve Hollestein’i ele geçirmek amacıyla German Konfederasyonu adına Prusya ve Avusturya Danimarka’ya savaş açtı. Savaştan sonra bu iki dükalığın yönetimi konusunda Prusya ve Avusturya arasında anlaşmazlık çıktı. Prusya Başbakanı Bismarck, Fransa ve Rusya’nın tarafsızlığını sağladıktan sonra Avusturya’ya savaş açtı ve 1866’da bu ülkeyi Sadowa’da yenilgiye uğrattı. Bundan sonra 1867’de Prusya’nın denetiminde Kuzey Germen Konferedasyonun kuruldu. Bismarck Avusturya’dan sonra Fransa’nın da gücünü kırmak istiyordu. Be sefer Avusturya ve Rusya’nın tarafsızlığını sağladıktan sonra Fransa’ya savaş açtı.
1870’te Sedan Savaşı’nda yenilen Fransa’nın böylece Katolik Alman prenslikleri üzerindeki denetimi kırılmış oldu. Prusya 1871 Frankfurt Barışı ile Alsace-Lorraine’i de ilhak etti. Bundan sonra Mein akarsuyunun güneyindeki Katolik Alman devletçikleri Prusya’ya katıldılar ve böylece Alman Ulusal Birliği kurulmuş oldu. Prusya Kralı Alman İmparatoru, Bismarck da Alman Şansölyesi ünvanını aldılar.
Almanya’nın Birleşmesi, 3 Ekim 1990
Demokratik Alman Cumhuriyeti’nin siyasi varlığını sona erdirerek II. Dünya Savaşı sonrası ikiye bölünmüş Almanya’nın Federal Almanya Cumhuriyeti çatısı altında birleşmesi olayı. Birleşme, “Birleşme Antlaşması”nın imzalanarak yürürlüğe girdiği 3 Ekim 1990 tarihinde gerçekleşmiştir.
Soğuk Savaş’ın sona ermesi ile yumuşayan uluslararası ortamda Soğuk Savaş’ın simgesi olan Almanya’nın bölünmüşlüğünün de sona ermesi yönünde sesler sınırın her iki tarafında da yükselmeye başladı. Özellikle Doğu Alman kentlerinde yoğun sokak gösterileri oldu. Kamuoyu baskısına dayanamayan Demokratik Alman hükümeti birleşme için Federal Almanya ile görüşmelere başlamayı kabul etti. İki Alman devleti arasında ilk olarak 18 Mayıs 1990’da “Birinci Devlet Anlaşması” imzalandı. Bu anlaşma ekonomik, parasal ve sosyal birliği içeriyordu, Federal Alman Markı Doğu’da da geçerli para birimi oluyor ve Demokratik Almanya pazar ekonomisine geçişi sağlayan yasalarını hazırlamayı kabul ediyordu.
Daha sonra II. Dünya Savaşı’nın galibi dört müttefik ülke İngiltere, Fransa, A.B.D., S.S.C.B. ile iki Almanya arasında “2+4″ görüşmeleri yapıldı ve 3 Ekim 1990’da imzalanan “Birleşme Andlaşması” ile iki Almanya resmen birleşti. 2 Aralık 1990’da yapılan ilk ortak seçimlerle de Birleşik Alman Parlamentosu oluştu. Parlamento daha sonra aldığı bir kararla birleşik Almanya’nın başkentinin Berlin olmasına karar verdi.
Alfabetik düzen-Alphabetical order
Diplomatik törenlerde öncelik ya da oturum başkanlığı makamı gibi önemli koltukların sahibinin belirlenmesinde kullanılan bir yöntem. BM, AB ve İKÖ gibi uluslararası kuruluşlarda, birçok idari düzenleme, delege koltuklarının tayini ve evrak düzenlemeleri ve hatta giriş kapısının önündeki bayrakların dizilişinde İngiliz alfabesindeki sıralama esas alınırken; Dünya Posta Birliği gibi Fransızcanın resmi dil olarak kullanıldığı kurumlarda ise, her türlü tasnif ve idari düzenlemede Fransız alfabesi esas alınır.
Allowance
Devletin yasama organınca, bütçe yoluyla yürütme organına verdiği harcama miktarı.
Alternat uygulaması-Alternat
Uluslararası bir anlaşmaya imza atan ülkelerin ve yetkililerin isim sıralamasında kullanılan yöntem. Buna göre, resmi kopyalardan her birine, o nüsha hangi ülkeye ait ise, o ülke yetkilisinin isim ve imzası diğer imzacıların en üstünde olacak şekilde sıralanır.
Alternative delegate
Alternatif temsilci, asıl temsilcinin yerine vekâlet eden delege.
Amalgamate
İki ya da daha fazla kurumun birbirine katılması.
Ambassador extraordinary and plenipotentiary
Kendi devlet başkanı adına, diğer devlet başkanı nezdinde akredite olan ve kendi devlet başkanının kişisel temsilcisi durumunda bulunan diplomatik görevli.
Amerikan Ambargosu, 1975-1978
A.B.D.’nin Kıbrıs Barış Harekatı sonrası Şubat 1975’ten itibaren Türkiye’ye uyguladığı silah ambargosu. Amerikan yöntemi, 1971’de Nihat Erim tarafından konulan haşhaş ekim yasağını kaldıran Ecevit hükümetine karşı bir soğukluk duyuyordu ve A.B.D.’nin bütün engelleme çabalarına rağmen gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekatı da Türkiye’nin bu ülke ile ilişkilerini iyice gerginleştirdi. Harekat sonrası Kongre’de bir grup üye Türkiye’ye karşı silah ambargosu uygulanması yönünde girişime başladılar. Bunun için de A.B.D.’nin Türkiye’ye savunma amacıyla verdiği silahları Kıbrıs’ta kullanmış olmasına sebep olarak gösterdiler. Bu arada Kongre’de çıkacak herhangi bir ambargo kararını veto edeceğini ifade etmiş olan Başkan Nixon ise Watergate Skandalı yüzünden istifa etmişti. Sonuçta Amerikan Kongresi 5 Şubat 1975’te Türkiye’ye yönelik silah ambargosu kararını aldı. Türkiye’nin buna ilk yanıtı bir hafta sonra Kıbrıs Türk Federe Devleti’nin kurulduğunu ilan etmek oldu. Daha sonra 25 Temmuz 1975’te Türkiye A.B.D.’ye verdiği bir nota ile 1969 tarihli Türkiye-A.B.D. Savunma İşbirliği Anlaşması’nı (Defence Cooperation Agreement) askıya aldığını ve ülkedeki bütün Amerikan üs ve tesislerinin Türk Silahlı Kuvvetleri’nin “kontrol ve gözetimi” altına girdiğini açıkladı. Bu gelişme sonucu başlayan görüşmelerde iki ülke arasında yeni bir uzlaşmaya varıldı ve 26 Mart 1976’da yeni bir Savunma İşbirliği Anlaşması imzalandı, ama bu anlaşmanın yürürlüğe girmesi silah ambargosunun kalkması şartına ve Kongre’nin onayına bağlanmıştı. Temmuz 1978’de KTFD Başkanı Rauf Denktaş’ın Maraş bölgesine 35.000 Rum göçmenin kabul edileceğini açıklamasıyla yumuşayan hava ve Başkan Jimmy Carter’in girişimleri sonucu ambargo 26 Eylül 1978’de kaldırıldı.
Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi (American Declaration of Independence), 4 Temmuz 1776
Kuzey Amerika’daki 13 İngiliz sömürgesinin bağımsızlıklarını ilan edip Amerika Birleşik Devletleri’ni kurduklarını bütün dünyaya duyuran belge. Bildirinin hazırlanması görevi Philadelphia’da toplanan Kongre tarafından 7 Haziran 1776’da John Ademo, Benjamin Franklin ve Thomas Jefferson’un denetimindeki bir kurula verilmişti. Kurulun hazırlayıp Jefferson’un kaleme aldığı belge 4 Temmuz 1776’da Kongre’de kabul edildi. Bildirgenin özü işi idi: Bütün insanlar özgür doğarlar ve özgür yaşarlar; devlet ancak bu özgürlükleri korumak ve bunlardan herkesi eşit derecede yararlanmasını sağlamak için vardır; bu özgürlüklere dokunan devlet, kendi varlık nedenini yitirir; böyle bir devlete karşı ayaklanmak hem hak hem de ödevdir; İngiltere Hükümeti, Amerikalıların özgürlüklerini çiğneyerek onları kendisine bağlayan temel sözleşmeyi bozmuştur; bu suretle serbest kalan Amerikan halkı, yeni bir hükümet kurmaya karar vermiştir.
Amerikan Devrimi (American Revolution)
1774’te başlayan Amerika’daki İngiliz kolonilerinin İngiltere’ye karşı yürüttükleri bağımsızlık hareketi. Kuzey Amerika’ya XVII. yüzyıldan itibaren Britanya Adaları’ndan göçler başlamıştı. İlk göç edenler üzerindeki dini baskıdan kaçan Prütenlerdi. Onları daha sonra pekçok sebepten birçok grup izledi. Burada yeteri kadar nüfus birikince, bazı birimler özerk devletler haline gelmeyi, bir anayasa hazırlamayı ve eşit haklara dayalı bir birlik kurmayı kararlaştırdılar. Kolonilerde bu yönde bir gelişme olurken Fransa ile yaptığı Yedi Yıl Savaşları’ndan dünyanın en büyük sömürge imparatorluğu ve denizlere hakim devleti olarak çıkan İngiltere, artık çok genişlemiş olan bu imparatorluğa bir çekidüzen vermek ve sömürgeler ile bağlarını güçlendirmeyi istiyordu. Ayrıca Yedi Yıl Savaşları’nın masraflarını da bu sömürgelerden çıkartmak niyetindeydi. İngiltere’nin yeni vergiler koyması Kuzey Amerika’daki kolonilerde tepkiye yol açtı. Özellikle çay vergisi bardağı taşıran son damla oldu ve Boston limanında İngiltere’ye ait çayların denize dökülmesiyle bağımsızlık hareketi başladı. İngiltere’nin rakibi Fransa’nın desteği ile 4 Temmuz 1776’da Amerikan bağımsızlık mücadelesi resmen ilan edildi. İngiltere ile başlayan askeri çatışma sonucu 1782’de İngiltere Amerika Birleşik Devletleri’ni tanımak zorunda kaldı.
Amerikan İç Savaşı (American Civil War), 1861-1865
Amerika Birleşik Devletleri’nde 1861-1865 yılları arasında Kuzey ve Güney eyaletleri arasında yapılan savaş. Savaş köleliğin kaldırılmasını isteyen Kuzey eyaletleri ile köleliğin sürmesini savunan Güney eyaletleri arasında olmuştur. Görünüşte insancıl bir sebep olmasına rağmen savaşın bir de ekonomik boyutu vardı. Kuzey eyaletleri zenci kölelerin bağımsızlık kazandıktan sonra Kuzey’e gelip oradaki sanayi kuruluşlarında ucuz emek olarak çalışacaklarını umuyorlardı. Ayrıca Kuzey, Güney ile İngiltere arasındaki ticari ilişkilerden de rahatsızdı. İngiltere Güney eyaletlerine Afrika’dan zenci köle sağlıyor, karşılığında pamuk alıyordu. Kuzey eyaletleri pamuğu hem kendi endüstrileri için istiyorlardı, hem de pamuğun ucuza dışarı satılmasına karşıydılar. Sonuçta köleliği kaldırmak istemeyen 13 Güney eyaleti Amerika Konfedere Devletleri adı altında A.B.D.’den ayrılmaya karar verdiler. Bunun üzerine 1861’de başlayan savaşı 1865’te Kuzey kazandı ve o tarihten sonra A.B.D.’de kölelik yasaklandı.
Amerikan Planı (White Plan), 1944
Bretton Woods uluslararası para sisteminin kuruluş çalışmalarında A.B.D.’nin görüşlerinin toplandığı plan. Plan 1944’teki Bretton Woods Konferansı’nda Harry D. White tarafından hazırlanmış ve bazı değişiklikler dışında aynen kabul edilmiştir. Bretton Woods görüşmelerinde White’in planının yanında İngiltere’nin görüşlerini yansıtan Keynes Planı da tartışılmıştır. Görüşmelerde, II. Dünya Savaşı sonrasında uluslararası değer taşıyan paralara istikrar kazandırmanın yolları aranmış, ortak bir para biriminin oluşturması konusu tartışılmıştı. White Planı bu iki sorunu Birleşmiş Milletler İstikrar Fonu ve Dünya Bankası’nın kurulması şeklinde çözümlenmiştir.
A.B.D. ve İngiltere arasındaki görüşmelerde Keynes Planı ile birlikte ele alınan White Planı, Nisan 1944’te Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) kuruluşuna ilişkin Ortak Bildiri’de önemli yer tutmuştur.
Amerikan liderliği modeli teorisi-American leadership model theory
Uluslararası sistemdeki aktörlerin işbirliği ve sorumluluklarını yerine getirme gibi her türlü eylemlerinin, ABD’nin liderliği ve inisiyatifine bağlı olduğu yönündeki görüş.
Amerikan satış fiyatı-American selling price
ABD de kullanılan gümrük koruma tekniğidir. Buna göre, gümrük fiyatı olarak FOB/Free on Board fiyatı değil, benzer ürünün ABD deki fiyatı esas alınır. Bu işlem özellikle kimyevi maddelerde uygulanır.
Amerikan Süper 301 Maddesi-American Super 301 clause
Amerikan Ticaret Yasasında bulunan bir maddedir. Buna göre, ABD, korumacılık yapan ticari ortaklarını yüzde yüz gümrük vergisi koyarak cezalandırabilmektedir.
Amerikancılık-Americanism
Amerikaya ya da onun kurumlarına bağlılık, hayranlık ve onlar gibi olma arzusu.
Amnesia/socially
Toplumsal hafıza kaybı. Bir toplumun yaşamış olduğu acı tecrübeleri unutması.
Amfibik Harekat (amphibic operation)
Stratejide, deniz ve kara müşterek harekatına denir ve daha ziyade denizden karaya asker ve zırhlı araçlar çıkarılmasını kapsar. Bu alanda özel olarak hazırlanmış deniz piyadesi birlikleri ile denizden yüzen tank ve zırhlı araçlar yapılmıştır.
Kıbrıs olaylarının 1963’ten beri ciddi bunalımlar göstermesi karşısında silahlı kuvvetlerimiz amfibik harekata girişme kapasitesi elde etmişlerdir. Nitekim 1974 Temmuz’unda girişilen Barış Harekatımız çok başarılı olmuştur.
Amfibi saldırı-Amphibious attack
Kara, deniz ve hava kuvvetlerinin ortak taarruzu.
Amfibi birlik-Amphibious troops
Hem karada hem de denizde savaşabilen birlik.
Anakronizm, tarih hatası-Anachronism
Bir olayın ya da şahsın gerçek zamanından başka bir zamanda olmuş ya da yaşanmış gibi gösterilmesi.
Anarşizm (anarchism)
Anarşizm, kural tanımamazlık. Bir ülkede veya milletlerarası alanda çeşitli amaçlarla ve türlü yollarla kargaşalık ve huzursuzluk yaratılması çabalarına ve olaylarına anarşizm denir. Anarşizm, mevcut düzeni sarsmak ve yıkmak, ekonomik, politik ve sosyal karışıklar çıkarmak gibi amaçlara yöneliktir. Menfi propaganda faaliyetleri şekliyle olanlara karşı kanuni ve fiili tedbirler alırlar.
XIX. yüzyılda ortaya çıkmış olan ve her türlü kural ya da otoriteye karşı olan siyasal ve toplumsal akım. Birey ve toplumun kurtuluşunun ancak, olumsuzlukların kaynağı olan devletin ortadan kaldırılmasıyla mümkün olacağını savunur.
Andean Paktı-Andean Pact
Güney Amerika ülkelerinden Kolombiya, Peru, Venezüella, Ekvador ve Bolivya arasında imzalanmış bölgesel ekonomik pakt. Mayıs 1988 tarihinde kurulan paktın amacı, üye ülkeler arasında ekonomik entegrasyonu gerçekleştirmektir.
Anglikanlık-Anglicanizm
1547 yılından beri İngiltere’nin resmi dini. Protestanlığın genel ilkelerini benimsemekle birlikte, Katolikliğin ibadet şeklini esas almıştır.
Anglo American
- Angloamerikan, İngiliz ve Amerikan yönetimlerine ait, olanlara özgü.
- Bu iki ülke kültür ve siyasetinin ortak özelliklerine dayanan.
- ABD ye özgü
Anglophone
Anglophone, İngilizce konuşan milletler. İngiltere, ABD, Kanada ve Avustralya halkları.
Anglo Sakson-Anglo Saxon
Anglo-Amerikan kavramıyla benzer anlamdadır. Uluslararası ilişkilerde Anglo-Saksonluk, İngiliz-Amerikan ortak anlayış ve politikalarını ifade eder. İngiliz ve Amerikan topluluğunu belirtir. Diplomaside, bu iki ülkenin kendilerine özgü milli çıkarları olsa da, çoğu olayda, bir nevi akrabalık, kader birliği ve manevi yakınlık hissi politik yakınlaşmada etkili olmaktadır.
Animus Belli
“Savaş amacı” anlamına gelen latince terimdir.
Animus occupandi ilkesi
Bir devletin herhangi bir toprak parçası üzerinde hak iddiasına ilişkin yasal hüküm. Buna göre böyle bir iddiada olan devletin, o toprak parçası içinde egemenlik güçlerini uygulama niyetinde olduğunu söz ve davranışları ile göstermesi gereklidir.
Ankara Andlaşması-Ankara Agreement
Türkiye ile Avrupa Ekonomik Topluluğu arasında ortak üyelik statüsü kuran andlaşma. Türkiye, Topluluğa ilk kez 31 Ağustos 1959’da başvurmuş, sözkonusu andlaşma 12 Eylül 1963’de imzalanarak ilgili ülkelerin parlamentolarında onaylandıktan sonra 1 Aralık 1964’te yürürlüğe girmiştir. Ankara Andlaşması’nın temel amacı, Türkiye ile Topluluk arasında aşamalı bir biçimde gümrük birliğinin kurulmasıdır. Nihai amacın ise, Batı Avrupa ile hem ekonomik, hem de siyasal yönden bütünleşme olduğu ileri sürülebilir.
Andlaşma uyarınca, gümrük birliği birbirini izleyen üç dönemde gerçekleştirilecektir. Bunlar:
a) Hazırlık Dönemi (5 yıl),
b) Geçiş Dönemi (22 yıl),
c) Son Dönem (ya da tam üyelik dönemi)’dir.
Hazırlık döneminde Türk ekonomisinin güçlendirilmesi amaçlanmıştır. Bu amacın gerçekleştirilmesi için Topluluğun Türkiye’ye bazı gümrük kolaylıkları tanıması ve finansal yardımlarda bulunması öngörülmüştür. Geçiş Dönemi fiilen 1 Eylül 1971 tarihinde başlamıştır. Bu dönemde Topluluk ile Türkiye arasında sanayi malları alanında gümrük birliğinin sağlanması amaçlanmıştır. Tarımsal ürünler arasında bu dönemde gümrük birliği sözkonusu değildir; ancak Topluluğun tarım ürünleri alanında Türkiye’ye bazı gümrük kolaylıkları tanıması öngörülmüştür. Üretim faktörlerinin serbest dolaşımı ise andlaşmaya göre 1976-1986 arasında gerçekleştirilmiş olacaktır. Ayrıca, Topluluk, Türkiye’nin tam üyeliğini kolaylaştırmak için finansal yardımlar sağlayacaktır. Türkiye’deki yasal mevzuatın ve iktisat politikalarının Toplulukla uyumlulaştırılması da geçiş döneminde gerçekleştirilmesi öngörülen konulardandır. Son (yani tam üyelik) döneminin ise 1995’ten itibaren başlaması öngörülmüştür. Ankara andlaşmasına göre, geçiş döneminde bu son dönemde tarım ürünlerinin de serbest dolaşımı sağlanmış olacak; diğer yandan Türkiye’de izlenen iktisat politikaları da Toplulukla uyumlu duruma getirilmiş bulunacaktır.
Ankara İtilafnamesi, 20 Ekim 1921
TBMM ile Fransa arasında imzalanan antlaşma (20 Ekim 1921). Mondros Mütarekesi’nden sonra Fransa, Ermeniler ile işbirliği yaparak güney bölgelerimize hakim olmaya çalıştıysa da ummadığı bir dirençle karşılaştı. Fransa 1921 ortalarında TBMM hükümeti ile temas girişimlerinde bulundu. Bunda Yunanlılara karşı kazanılan askeri başarılar, Sovyetlerle imzalanan antlaşmalar, İtalyanların Anadoluyu terke başlaması, Ren bölgesinin geleceği konusunda İngiltere’nin Fransayı desteklememesi gibi nedenler de rol oynadı. Fransa Franklin Bouillon’u 9 Haziran 1921’de TBMM hükümeti ile gayri resmi bir temas kurmak üzere Ankara’ya gönderdi. Görüşmeleri M. Kemal Paşa yönetti. Sakarya Meydan Savaşının kazanılması Fransa’nın tereddütlerini giderdi. Türk temsilcisi Yusuf Kamil Bey (Tergirşenk) ile Fransız temsilcisi Franklin Bouillon arasında Ankara İtilafnamesi imzalandı. Antlaşmayla Türkiye ile Fransa arasındaki savaş durumu sona erdi. Türkiye Suriye sınırını çizdi. İskenderun ve Antakya Türk özerkliği kabul edilmek şartıyla ve korunmak şartıyla Fransa’ya bırakıldı. Böylece Fransa Anadolu’nun işbirliği yaptığı dostlarından ayrıldı. Güney cephesinin tasfiyesi ile batı cephesinin güçlendirilmesi sağlandı. Daha sonra Lozan’da bu anlaşma koşulları kesinlik kazanacaktır.
Anlaşmaları değiştirme-Amendment of treaties
Uluslararası ilişkilerde kimi anlaşmalar ya da bu anlaşmaların bazı maddeleri, zaman içinde kullanışsız hale gelebileceği gibi, anlamını kaybederek günün ihtiyaçlarını karşılayamayabilir. Rebus sie standibus/zamanın değişimi ile hükmün değişmesi ilkesi gereği tüm tarafların rızası ve katılımı ile anlaşmalar değiştirilebilir. Ancak bu değişikliklerin haddinden fazla olması durumunda, diplomaside genel uygulama, eski anlaşmanın tamamen iptal edilerek, koşullara uygun yeni bir anlaşma yapılmasıdır.
Annan Planı-Annan Plan
BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın Kıbrıslı Türk ve Rum taraflara 11 Kasım 2002 tarihinde sunduğu kapsamlı barış planı. Şubat 2003’te revize edilerek yayınlanan plan, Kıbrıslı Türk ve Rum tarafları, tek bir devlet çatısı altında ama eşit yetkilere sahip iki ayrı parça devlet olarak birleşmeyi öngörmektedir. Birleşik Kıbrıs Devletinin temel nitelikleri ve kurumlarını ayrıntılı biçimde ortaya koyan plan, Kıbrıs Sorununun Kapsamlı Çözümü adlı temel bir anlaşma ile bağlı 5 ana bölüm altında 47 alt ekten oluşmaktadır. Toprak paylaşım, mülkiyet ve göçmenler konusundaki anlaşmazlıklar sebebiyle Kıbrıs barışı için görüşme zemini olması konusundaki tartışmalar, Türkiye ve Avrupa Birliği zeminine sıçramış ve oldukça uzun bir pazarlık sürecini başlatmıştır. Planın ana bölümleri:
Ek A: Kuruluş Anlaşması,
Ek B: Sonuçlandırılma Sürecine Eşlik Edece ve Yardımcı Olacak Düzenlemeler,
Ek C: Kıbrıs, Yunanistan, Türkiye ve Birleşik Krallık/İngiltere Arasında Kurulacak Yeni Düzen ile İlgili Anlaşma,
Ek D: Karar için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine Sunulacak Hususlar,
Ek E: Kıbrıs’ın Avrupa Birliğine Katılımı Konusunda Avrupa Birliğinden Talepler.
Annuit coeptis
ABD büyük mührünün arkasında bulunan ve Tanrı yardımcımızdır anlamına gelen simge.
Anomik grup-Anomic group
Herhangi bir konuda duyulan kaygılar üzerine, kendiliğinden oluşan çıkar grubu. Herhangi bir ön çatışma ve örgütlenme söz konusu değildir.
Anschluss, 12 Mart 1938
Almanca “Birlik”. Avusturya ile Almanya’nın siyasi birleşmesini öngören ve 1938 Martında Hitler Almanyasının Avusturya’yı ilhakı ile gerçekleşen siyasi düşünce.
İlk kez 1919’da ortaya atılan “Anschluss” fikri, 1933’e kadar Avusturyalı sosyal demokratlarca desteklenmiş, 1933’te Almanya Nazilerinin iktidara gelmesi ile çekiciliğini kaybetmiştir. Hitler “bir ulus-bir devlet” ideali doğrultusunda “Anschluss”u gerçekleştirmek için 1934 Temmuz’unda Avusturya’da Nazilerin iktidarı ele geçirme çabasını desteklemiş, ama bu başarısızlıkla sonuçlanınca bunu bir süre ertelenmiştir. 1937’de Almanya İtalya ile anlaştıktan sonra Avusturya üzerindeki baskılarını yoğunlaştırmış ve Almanya’ya davet ettiği Avusturya Şansölyesi Schuschnigg’e bağımsız bir devletin kabul edemeyeceği isteklerde bulundu. Schuschnigg bu isteklerin çoğunu yerine getirdi ama Anschluss’u halk oyuna sunmak istedi. 13 Mart 1938 olarak tespit edilen plebisit tarihinden bir gün önce 12 Mart’ta Alman birlikleri Avusturya’ya girdi ve iki ülkenin birleşmesi bir oldu bitti ile gerçekleşti.
Versailles Andlaşması’nın açık bir şekilde ihlali olan Anschluss, Avrupa’nın II. Dünya Savaşı’na doğru ilerlemesinin ilk sinyallerinden biriydi.
Antarktika Antlaşması-Antarctic Treaty
1959 yılında imzalanan ve Haziran 1961 tarihinde yürürlüğe giren çok taraflı antlaşma. Söz konusu antlaşma ile hiçbir ülkenin Antarktika’da bilimsel araştırmalar dışında herhangi bir askeri faaliyet ya da egemenlik iddiasında bulunamayacağı hükmü getirilmiştir.
1 Aralık 1959 tarihinde Washington’da imzalanan ve Antartika kıtasının silahlandırılmasını önlemeyi amaçlayan andlaşma. Aralarında ABD, Sovyetler Birliği, İngiltere ve Fransa’nın da bulunduğu on iki devlet tarafından imzalanan andlaşma Soğuk Savaş döneminde ABD ve Sovyetler Birliği tarafından imzalanan ilk silahsızlanma andlaşması olması bakımından önemlidir. Ayrıca nükleer silahlarla ilgili olarak imzalanan ilk andlaşma olma özelliğini de taşır. Andlaşma Antartika’da askeri üslerin kurulmasını, silahların denenmesini, askeri tatbikatların yapılmasını bölgede radyoaktif atıkların bulundurulması ve nükleer patlamalara yol açılmasını yasaklamıştır. 23 Haziran 1961’de yürürlüğe girmiştir.
Antebellum
Savaştan evvel, çatışma öncesi.
Anti balistik füze-Anti balistic missile
Nükleer başlık taşıyabilen balistik füzeleri havada iken vurarak hedefe varmadan yok eden füze. Orta ve uzun menzili olabileceği gibi, denizaltından ya da havadan atılan türleri de vardır.
Anti balistik füze sistemi-Anti balistic missile system
Saldırı halindeki bir uçağın ya da füzenin hedefe varmadan yok edilerek hedefin korunmasını sağlayan sistem. İlk defa 1960’ların başında Sovyetler Birliği tarafından Moskova’yı korumak için kurulmuştur.
Nükleer silahlara karşı geliştirilen, düşman balistik füzesini yok etmeye ya da etkisiz hale getirmeye çalışan savunma sistemi. Saldırı halindeki bir uçak ya da füzenin hedefine varmadan yok edilerek hedefin korunması amacıyla kullanılan sistem, yok edilmek istenen saldırı araç ya da füzesinin hangi aşamada yok edilmek istenişine göre çeşitlilik gösterir. Balistik füzelerin ortaya çıkmasıyla kent, sanayi merkezleri ve füze depoları büyük ölçüde tehlike oluşturuyordu. ABD ve Sovyetler Birliği bu tehlikeyi bertaraf etmek için ABM savunma sisteminin kurulmasını tasarladılar. Aynı zamanda bu sistem çok iyi işleyen bir erken uyarı sisteminin varlığını gerektirmekteydi. Kurulması ve devam ettirilmesi çok yüksek maliyetlere mal olan bu sistem, 26 Mayıs 1972’deABD ve SSCB arasındaki Salt-I antlaşmaları çerçevesinde büyük ölçüde sınırlandırıldı. 1975 yılından bu yanaABD’de hiç bir ABM Savunma Sistemi çalışmamaktadır. SSCB’de ise Moskova çevresinde “Galoş” tipi 64 füze savardan oluşan sistem bulunmaktaydı.
Anti-Balistik Füze Sistemlerinin Sınırlandırılması Andlaşması ve Ek Protokol (Treaty on The Limitation of The Deployment of Anti-Ballistic Missile Systems and Protocol), 3 Ekim 1972
Stratejik silahların sınırlandırılması görüşmeleri çerçevesinde (SALT) A.B.D. ve Sovyetler birliği arasında 26 Mayıs 1972’de Moskova’da imzalanan anti-balistik füze sistemlerini sınırlandıran andlaşma. 3 Ekim 1972’de yürürlüğe girmiştir.
Onaltı (16) maddelik bu andlaşma ile her iki tarafın anti-balistik füze (ABM) sistemleri nicelik, nitelik ve coğrafi bakımdan geniş sınırlamalara tabi tutulmakta, böylece her iki taraf için “ilk darbe” girişimi rasyonel bir politika olmaktan çıkarılmaya çalışılmaktaydı. Ayrıca, andlaşma ile bir sürekli Danışma Komitesi kurulmakta, bu komite ile Andlaşma hükümlerinin uygulanmasının kolaylaştırılması hedeflenmekteydi. Andlaşma doğrultusunda A.B.D. ve Sovyetler Birliği topraklarında sadece ikişer tane ABM savunma sistemi kurabileceklerdi. Bu sistemlerden biri ülkelerin başkentleri çevresinde ötekisi de bir kıtalararası balistik füze (ICBM) koruganı çevresinde olacaktı. Alan savunmasını önlemek amacıyla da her iki sistem arasında en az 1300 km uzaklık olması kararlaştırılmıştı. Her ABM sisteminin en az 1300 km uzaklık olması kararlaştırılmıştı. Her ABM sisteminin en fazla 100’er rampa ve füzeden ve gerekli radar ağından oluşacağı hükme bağlanmıştı. Ayrıca taraflar kendi ülke toprakları dışında başka ülkelerde ABM sistemi kuramayacaklardı.
Moskova’da 3 Temmuz 1974’te imzalanan bu andlaşmaya ek protokol ile tarafların sahip olabileceği ABM sistemi sayısı ikiden bire indirilmişti. Bu protokol 24 Mayıs 1976’da yürürlüğe girdi.
Anti damping yasası-Anti dumping code
Dünya Ticaret Örgütü tarafından benimsenmiş olan ve dampingli malların ticaretine engeller getiren yasal düzenleme.
Anti damping prosedürü-Anti dumping procedure
Avrupa Birliği içindeki şirket ya da şahısların üçüncü ülke kaynaklı dampingli ve sübvansiyonlu mal ithalatı yaptığının saptanması halinde başvurulan işlemler. Buna göre, önceden komisyon nezdinde dava açılır ve bir rapor hazırlanır. Bu rapor çerçevesinde, Avrupa Komisyonu harekete geçerek Birliğin ticari yasalarını uygular.
Antiemperyalizm, emperyalizm karşıtlığı-Anti imperialism
Bir devletin kendi sınırlarının dışındaki halklar üzerinde onların rızası olmaksızın siyasal, ekonomik ya da kültürel olarak hâkimiyet kurma politikalarına karşı gelme.
Anti-Komintern Paktı, 25 Kasım 1936
Görünüşte Komünist Enternasyonal’i ama asıl Sovyetler Birliği’ni hedef alan andlaşma. 25 Kasım 1936’da Almanya ile Japonya arasında imzalandı. Daha sonra 6 Kasım 1937 tarihinde Pakt’a İtalya da katıldı. Pakt’ın hazırlanmasına Hitler önderlik etmiştir. Hitler kendi kurmak istediği Büyük Almanya’ya Avrupa’da en büyük engel olarak Sovyetleri görüyordu. Japonya ise Çin’e karşı giriştiği savaşta Sovyetlerin tutumundan ve Çin’e savaş açacağı ve askeri malzeme satmasından rahatsızdı. Pakt biri açık diğeri gizli olmak üzere iki bölümden oluşmaktaydı. Açık bölüm Komintern (Komünist Enternasyonal)’in faaliyetlerini hedefleyen bir siyasi anlaşma görünümündeydi. Gizli bölümde ise askeri içerikli maddeler ağırlıktaydı ve Sovyetler Birliği ile gerçekleşebilecek bir çatışmada tarafların nasıl tutum alacakları ele alınıyordu.
Antiliberalizm,liberalizm karşıtlığı-Anti liberalism
Ekonomik ve politik anlamda liberalizme düşman olma. Ekonomik açıdan serbest piyasa ekonomisi anlayışını, siyasal olarak da, liberal siyaset görüşünü reddetme. Ekonomik olarak himayecilik ve devletçiliği savunurken, siyasal olarak da, özgürlüklerin kısıtlandığı kapalı rejimi savunur.
Anti militarizm-Anti militarism
- Uluslararası ilişkilerde askeri güç kullanımına karşı olma.
- Yönetimde tamamen sivilleşmeyi savunma.
Anti-Semitizm (anti-Semitism)
Yahudi ırkına karşı duyulan düşmanlık. İlk çağlarda Musevilerin putperestliğe karşı çıkışının nedeninin ülkelerine bağlı olmamaları biçiminde yanlış anlaşılması sonucu, anti-semitizmin temelini din farklılıkları oluşturuyordu. Fakat 19. yy.’da milliyetçilik akımının Avrupa’yı etkisi altına alması sonucu anti-semitizmin dayanağı dinsel nitelikten ırkı üstünlüğe kayarak kitlelerden büyük destek görmüştür. Anti-semitizm bazı devletlerin devlet politikası haline gelmiş. Örneğin Orta Çağ’da Rusya’da Çarlık dönemi boyunca devlet politikasının bir parçası olarak süre gelmiştir. Yahudilerin özellikle Almanya ve Avusturya gibi ülkelerde çok iyi koşullarda yaşamaları, milliyetçilik akımının etkisiyle Yahudileri birinci hedef haline getirmiştir. 1933’te Almanya’da Adolf Hitler’in iktidara gelmesiyle anti-semitizm çığrından çıkarak tüm dünyaya yayılmıştır. II. Dünya Savaşı boyunca Almanlar tarafından altı milyon yahudi öldürülmüştür. İslam ülkelerinde anti-semitizm ehli kitap sayılan Yahudiler’in zımmilik statüsüne tabi tutulması sonucu bir sorun oluşturmamıştır.
Musevilere karşı düşmanca duygular besleme. Musevi düşmanlığı tarihin derinliklerinden gelmektedir. Hz. İsa’yı Çarmıha Musevilerin gerdirdiğine inanan Hristiyan gruplar tarih boyunca Musevilere karşı şiddet eylemlerinde bulunmuş, onlara karşı ayrımcılık yapmışlardır. Bunun Orta Çağ’daki en uç örneği İspanyol Engizisyon’unun Musevilere karşı tutumu olmuş, bu dini terk etmeyenler zorla İspanya’dan çıkarılmıştır. XIX. yüzyılın ortalarından itibaren özellikle Orta Avrupa’da yükselen milliyetçilikle beraber anti-semitizme ırkçı bir nitelik de eklendi, özellikle Almanya ve Avusturya’da zengin Musevi kesim milliyetçi akımların hedefi haline geldi. Sonunda 1933’te Almanya’da Nasyonel Sosyalistlerin işbaşına gelmesi ile anti-semitizm doruğa çıktı. Önce Museviler ayrı gettolarda yaşamaya zorlandı, daha sonra II. Dünya Savaşı’na kadar pekçok Musevi ülkeden ya sınırdışı edildi ya da göçe zorlandı. Savaş sırasında ise Almanya’nın çeşitli yerlerinde ve Alman işgalindeki ülkelerde -özellikle Polonya’da- kurulan toplama kamplarında milyonlarca Musevi soykırıma tabi tutuldu. Savaş sonrasında ise Musevilere bir ulusal yurt kurmak amacıyla 1948’te İsrail devleti kuruldu ve anti-semitizm daha başka bir biçim kazandı.
ANZUS
Avustralya, Yeni Zelanda ve ABD arasında 1952 yılında kurulan üç taraflı güvenlik anlaşması.
Aparthayd (apartheid)
Güney Afrika Cumhuriyeti’nde 1994 yılına kadar yürürlükte kalan ve beyaz olmayan ırklar arasında yasal olarak bir ayrımı öngören politika. Apartheid rejimi Avrupalı azınlığın ülkenin yönetimini kontrol etmesi için düzenlenmiştir. Böylece ülke nüfusunun sadece %15’ini oluşturan beyazlar ülkenin siyasal liderliğini ellerinde tutuyorlar ve ülke ekonomisini de istedikleri şekilde yönlendiriyorlardı. Apartheid düzeni 1950 tarihi Nüfus Kayıt Yasası’na dayanıyordu. Bu yasaya göre Güney Afrika vatandaşlarıBantu (bütün zenciler), Renkliler (melezler) ve Beyazlar şeklinde üçe ayrılıyorlardı. Bu ayrıma daha sonra Asyalılar (Hindistan ve Pakistan kökenliler) de eklendi.
Apartheid rejimi ile beyaz yönetim, beyaz olmayanların siyasi haklarını meslek seçme, ibadet ve evlenme özgürlüklerini kısıtlıyordu. Zenciler devletçe belirlenen özel bölgelerde yaşamaya zorlanıyordu. Bunun üzerine 1963’ten itibaren zenciler yönetime karşı pasif direnişe başladılar. Bu hareketin liderliğini Afrika Ulusal Kongresi yaptı. Bu arada Apartheid uluslararası alanda da tepki görüyordu. 1961’de Güney Afrika Cumhuriyeti İngiliz uluslar Topluluğu’ndan çıkartıldı. Birleşmiş Milletler’in çağrısı üzerine bu ülkeye yönelik çeşitli ambargolar uygulanmaya başlandı.
1980’lere gelindiğinde ülkede bir yumuşama havası hakim olmaya başladı. 1986’da bazı yasaların iptali ile Apartheid biraz daha esnek duruma getirildi. Apartheid’a karşı mücadele eden Afrika Ulusal Konseyi’nin lideri Nelson Mandela’nın 27 yıllık bir hapisten sonra Şubat 1990’da serbest bırakılması ile Apartheid’in yıkılmasına yönelik çabalar hız kazandı. 1990 ve 1991 yılında da Klerk hükümeti aralarında 1950 Nüfus Kayıt Yasası’nın da bulunduğu pek çok ayrımcı yasayı yürürlükten kaldırdı. 1992 ve 1993 yılında hükümet ile Afrika Ulusal Kongresi arasında yapılan görüşmeler sonucunda 27 Nisan 1994’te ülkede ilk kez bütün ırklardan kişilerin tek oya sahip olacağı eşit ve adil seçimlerin yapılması kararlaştırıldı. 27 Nisan 1994’te yapılanseçimlerde Afrika Ulusal Konseyi büyük bir başarı elde etti ve Nelson Mandela Güney Afrika Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı oldu.Aynı tarihte yürürlüğe giren yeni anayasa ve haklar anayasası ile Apartheid rejimi tarihe karışmış oldu.
Apolitical
- Siyasetten uzak, siyaset ile ilgisiz, apolitik.
- Siyasal etki ve nüfuzu olmayan.
Appeasement
Yatıştırma politikası uygulama. Bir saldırının oluşması ya da bir saldırı tehdidinin ortaya çıkması halinde, saldırgan devlete karşı uygulanan pasif politika. Yatıştırma politikası, soruna çözüm bulunmasını kolaylaştırabileceği gibi, saldırgan tarafı cesaretlendiren bir sonuca da yol açabilir.
Applicable international instruments
Uygulanması mümkün uluslararası belgeler. Tatbik edilebilir, uluslararası diplomatik dokümanlar.
Aday ülke-Applicant country
Herhangi bir uluslararası ya da bölgesel örgüte üye olmak için başvurulmuş olan ülke.
Apply for membership
Üyelik başvurusu yapma, herhangi bir uluslararası örgüte üyelik talebinde bulunma.
Appreciate
Bir ülke tarafından alınan herhangi bir kararın karşı tarafça anlayışla karşılanması.
Approve
Kanun maddesini kabul etmek, meclisten geçirmek.
AQUASTAT
Dünya Gıda ve Tarım Örgütünün/FAO dünyadaki su durumuna ilişkin bilgileri bir araya getirdiği küresel enformasyon sistemi.
Arabuluculuk (mediation)
Uluslararası bir anlaşmazlıkta, taraflar arasındaki anlaşmazlığa çözüm aramak veya kesin görüş ayrılıklarını azaltmak amacıyla üçüncü bir tarafın yardımına başvurulmasına dayanan bir uzlaştırma yöntemi. Arabulucu, önce tarafları buluşturup görüşmelerini sağlar. Görüşmelere kendisi de katılır. Ancak, arabulucunun önerileri taraflarca kabul edilmeyebilir, bu durumda arabuluculuk durumu da sona ermiş olur.
Arap İşbirliği Konseyi-Arab Cooperation Council
1980’li yılların başından itibaren Ürdün, Irak, Mısır ve Kuzey Yemen arasındaki ikili işbirliği anlaşmaları ile başlayan ve 1989 yıllında bölgesel bir örgüte dönüşen siyası yapılanma. Amacı, üye ülkeler arasında bütün alanlarda işbirliğini güçlendirmek ve bölgesel bir blok oluşturmaktı. Tüm yeni üyelere açık olduğunu duyuran Konsey, 1991 yılındaki Körfez Savaşından sonra dağıldı.
Arap Avrupa Diyalogu-Arab European Dialogue
1973 Savaşı ardından yaşanan petrol krizi ile birlikte, Arap ülkelerine biraz daha yakınlaşma ihtiyacı hisseden Avrupa ülkeleri ile Arap ülkeleri arasında 1974 tarihinde başlayan işbirliği süreci. Kapsamlı toplantıların ilki 1982 yılında başlayarak, iki yılda bir tekrarlandı. 1993 ten itibaren toplantıların mahiyeti ekonomik ve güvenlik alanlarına yoğunlaştır.
Arap-İsrail Savaşları
İsrail ile çeşitli Arap devletleri arasında meydana gelen çatışmalar. Bunların en önemlileri 1948-1949, 1956, 1967, 1973 ve 1982 savaşlarıdır.
Balfour Bildirisi ile Filistin’de bir “ulusal yurt” sözü alan Yahudiler bölgenin I. Dünya Savaşı sonunda İngiltere’nin eline geçmesi ile bu ülke üzerindeki baskıyı artırdılar. Manda yönetimi sırasında bölgeye olan Yahudi göçü sonucu da Filistin’deki Yahudi nüfusu arttı. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Kasım 1947’de Filistin’de biri Arap diğeri Yahudi iki devletin kurulması yönündeki karar doğrultusunda 14 Mayıs 1948’de İsrail Devleti’nin ilanı ile ilk Arap-İsrail savaşı başladı. Mısır, Suriye, Lübnan, Ürdün ve Irak güçleri bu ülkeye saldırdı. Yaklaşık bir yıl süren savaş sonucu İsrail, sınırlarını ikiye katlayarak uluslararası tanınan sınırlarına ulaştı.
İkinci savaş Mısır Devlet Başkanı Abdulnasır’ın Temmuz 1956’da Süveyş Kanalı’nı millileştirdiğini açıklaması sonucu doğan bunalım sonrasında başladı. İngiltere ve Fransa Mısır’ın bu kararını tanımadıklarını bildirdiler. Ekim ayında Londra’da toplanan konferanstan da bir sonuç çıkmayınca İngiltere ve Fransa İsrail ile anlaştı ve Ekim ayının sonunda İsrail kuvvetleri Sina Yarımadasına girmeye başladı. Ama A.B.D. ve Sovyetler Birliği’nin baskısı ile ateşkes ilan etmek zorunda kaldı ve kuvvetlerini 6 Kasım’da geri çekmeye başladı. Bu arada İngiliz ve Fransız paraşütçü birlikleri çatışmalar bittikten sonra bölgeye indirildi. Savaş sonucunda Mısır-İsrail sınırına Birleşmiş Milletler Gücü yerleştirildi ve İsrail Akabe Körfezi’ne bir çıkış kazanmış oldu.
1967 yılında Abdulnasır BM Gücünün artık çekilmesini istedi ve İsrail gemilerinin Akabe Körfezi’ne girmesini önlemeye başladı. Daha önce ise İsrail-Suriye sınırında çeşitli çatışmalar oluyordu. İsrail kendisinden daha fazla kuvvete sahip olduğunu anladığı Arap devletlerinin ani bir saldırısını önlemek amacıyla ilk saldırıyı gerçekleştirmeye karar verdi. 5 Haziran’da İsrail Hava Kuvvetleri’nin Mısır Hava Kuvvetleri’nin bulunduğu üslere saldırısı ile başlayan savaş altı gün sürdü ve “Altı Gün Savaşı” olarak anıldı. Bu savaş sonunda İsrail Mısır’dan Gazze Şeridi ve Sina Yarımadası’nı Ürdün’den Şeria Nehrinin batı yakasını ve Suriye’den Golan Tepeleri’ni aldı.
Altı Gün Savaşı Arap devletlerinde büyük bir kızgınlığa yol açtı. Diplomatik çabalar İsrail’in işgal ettiği toprakları geri vermeyi reddetmesi ile sonuçlandı. Bunun üzerine Ekim 1973’te Yahudilerin kutsal ayı olanYom Kippur’da Mısır ve Suriye birlikleri eşgüdümlü bir sürpriz saldırı gerçekleştirdiler. İsrail, Golan ve Sina’da ilk başta gerilemek zorunda kaldı ama ikinci haftanın sonunda Galon Tepelerini geri aldı ve Mısır birliklerini Sina’dan püskürttü. Bu savaş ile İsrail’in yenilmezlik miti sarsıldı.
5 Haziran 1982’de İsrail ile Filistin Kurtuluş Örgütü arasında tırmanan gerginlik sonucu İsrail F.K.Ö kamplarının bulunduğu Beyrut ve Güney Lübnan’ı bombaladı. İsrail birlikleri Lübnan’ın güneyini işgal etti ve Beyrut’un kenar mahallelerine kadar ilerledi. Kentteki Filistinli mülteciler kenti terk ederek mülteci kamplarına gönderildi. İsrail kentten çekildikten sonra 14 Eylül’de tekrar Beyrut’a girdi. 16 Eylül günü İsrail destekli Falanjist gerillalar Beyrut’taki Sabra ve Şatilla kamplarına girerek yüzlerce Filistinli mülteciyi öldürdüler.
Arap milliyetçiliği-Arab nationalism
İlk defa 1847 yılında Lübnan’da Arap edebiyatını canlandırmayı amaçlayan kültürel bir hareket olarak ortaya çıkan, XIX. Yüzyılın sonlarında siyasal örgütlenmeye giderek, I. Dünya Savaşı ve sonrasında bağımsız Arap devletlerinin kurulmasında rol oynayan milliyetçi düşünce. Arap milliyetçiliğinin ikinci evresi. 1943 yılında Suriye’de kurulan Sosyalist Baas Partisinden sonra başlamıştır.
Arap Zirveleri
Arap ülkelerinin liderlerinin bir araya geldikleri, sorunları tartıştıkları zirve toplantıları. Bu toplantıların büyük çoğunluğu Arap Birliği çerçevesinde olmuştu.
Bu zirve toplantılarından ilki 5-11 Eylül 1964 tarihleri arasında 13 Arap devletinin katılımı ile Kahire’de yapıldı. Yemen sorununun tartışıldığı bu toplantı herhangi bir sonuç elde edilemeden sona erdi. Ağustos 1967’deki Hartum Zirvesi’nde 1967 Arap İsrail Savaşı’nın sonuçları ile Yemen’deki Mısır askerlerinin geri çekilmesi konuları ele alındı. Zirve sonunda Mısır ve Suudi Arabistan arasında imzalanan Hartum Andlaşması’yla Mısır askerlerinin 1967 sonuna kadar Yemen’den ayrılması kararlaştırıldı. Zirvede ayrıca İsrail ile hiçbir şekilde antlaşma yapılmamasına ve Filistinlilerin haklarının sonuna kadar savunulmasına karar verildi. Üçüncü Arap zirvesi 25 Kasım 1978 tarihleri arasında yapılan Bağdat zirvesi oldu. Zirvenin toplanması için girişimi Mısır’ın İsrail ile Camp David Antlaşmaları’nı imzalamasına tepki gösteren Arap devletleri yaptı. Zirvede Mısır Camp David Andlaşması’nı iptal ederek diğer Arap devletleriyle ortak hareket etmeye davet edildi.
1990 Haziran’ında yine Bağdat’ta Filistin Kurtuluş Örgütü lideri Yaser Arafat’ın çağrısıyla yapılan dördüncü Arap zirvesinde İsrail işgali altındaki topraklara yapılan Yahudi göçü konusu ele alındı. Zirvede ayrıca Türkiye’nin GAP çerçevesinde Fırat’ın sularını bir süre tutması ve bu projenin geleceğinden duyulan kaygılar, İsrail, Ürdün ve Suriye arasındaki Ürdün nehrinin durumu, Mısır’a akan Nil sularının azalması ve bundaki “İsrail etkisi” de görüşüldü. Zirvede Sovyetler Birliği’nden İsrail’e, ayda yaklaşık 10.000 kişiyi bulan Yahudi göçü kınandı ve bu göçe yardımcı olan ülkelerle olan ilişkilerin gözden geçirilmesi çağrısında bulunuldu. Sonuç bildirgesinde bu göç için “insan haklarının köklü bir ihlali ve Arap ulusuna yönelik bir tehdit” ifadeleri yer alıyordu. Zirvede ayrıca Mısır’ın Camp David Andlaşması’nın imzalanmasından sonra Tunus’a taşınan Arap Birliği örgütünün merkezinin tekrar Kahire’ye alınmasına ve zirvenin her sene olağan bir şekilde Kahire’de toplanmasına karar verildi. Ama Irak’ın Kuveyt’i işgali üzerine Beşinci Arap Zirvesi olağanüstü bir şekilde 10-12 Ağustos 1990’da Kahire’de toplandı. Zirvede bir araya gelen 21 Arap ülkesi lideri Irak’ın Kuveyt’i işgali sonucu doğan bunalımı görüştüler. Suudi Arabistan’ın olası bir Irak saldırısına karşı bir Birleşik Arap Gücü kurulması önerisi sert tartışmalara yol açtı. Sonuçta 12 leyhte oy ile bu gücün kurulmasına karar verildi. Bu olay Arap Birliği’nin tam bir parçalanmanın eşiğine geldiğini göstermiştir.
Aristokrasi-Aristocracy
Yönetimde soyluların egemen olduğu, devlet yönetiminde sosyal statü bakımından seçkinler grubunun söz sahibi olduğu siyasal sistem.
Asya Krizi-Asian Crisis
1997 yılı Temmuz ayında Tayland da başlayan ve ilerleyen haftalarda Güney Kore, Malezya, Endonezya ve son olarak da 1998 Ağustos ayında Rusya’yı vurarak büyük iflaslara yol açan zincirleme kriz. Ekonomik boyutları muazzam olan kriz ardından birçok ülkede sosyal çalkantılar ve iktidar değişiklikleri meydana gelirken, Uluslararası Para Fonunun/IMF kalkınma programlarına yönelik ağır eleştiriler gelmiştir.
Asimilasyon-Assimilation
Güçlü bir toplum ya da kültürün, daha zayıf toplum ve kültürleri kendi içinde dönüştürerek eritmesi, kendine eklemesi.
Asimetrik federalizm-Asymmetrical federalism
Eyaletler arasında güç ve iktidar yetkisinin eşit olmayan bir şekilde bölüşüldüğü federasyon biçimi. Bu bazı eyaletlerin daha geniş sorumluluk üstlenmesi biçiminde olabileceği gibi, bazılarının özerklikten daha fazla yararlandırılması biçiminde uygulanır.