İrlanda'lı Türk Şairi: James Clarence Mangan

Dublin´de aruz vezni

İrlanda'nın başkenti Dublin'in Saint Stephen Meydanı'nın ortasında bir şairin heykeli var. Bu İrlanda ulusal marşının yazarı James Clarence Mangan. 1 Mayıs 1803'te Dublin'de doğdu, 20 Haziran 1849'da aynı kentte yaşama veda etti. Ancak ünlü 'Oxford Antologie English Verse'e baktığınızda onu İrlandalı şairler arasında değil, Türk şairleri başlığı altında göreceksiniz.
İrlanda'da doğup büyümüş, dört bin kilometre uzaklıktaki Türkiye'ye de hiç gelmemiş birisi Mangan. Fakir bir ailenin çocuğu. Nitekim babasına parasal açıdan yük olmamak için öğrenimini yarıda bırakıp bir kütüphanede çalışmaya başladığı biliniyor. Türkiye'ye ve Türkçeye neden ilgi duyduğu sır.

İlginin nedeni meçhul
Yazdıklarından çıkartılabilen o ki; Türk insanına ve Anadolu'ya derin bir sevgi beslemiş. Belki İrlanda'nın yer yer Boğaz'ı hatırlatan görselliği, belki İrlandalılarda görmeyi arzuladığı bağımsızlık tutkusu, belki Müslümanlık çekti onu, bilemiyoruz.
'Türk şiirleri'ne bakınca Mangan'ın İrlandalı
okura seslendiğini düşünmek oldukça zor. Zira sadece Türk tarihini ve coğrafyasını bilenlerin anlamlandırabileceği dizeler yazdıkları... Hatta açıkçası şiirlerini kendisini 'Türk hissederek' kaleme aldığını söylemek abartı değil.


'Karamanlı Sürgün'
Örneğin 'Karamanian Exile' (Karamanlı Sürgün) adlı şiiri ata yurdu Karaman'dan koparılıp Erzurum'a cepheye gönderilen bir askerin ağzından yazılmış:
"Kan, kemik ve boğazlanmış erkekler/ Murad-ı Ekber..." diye başlıyor:
Keza 'Three Khalenders' (Üç Kalender) şiirini okuyunca onun Türkiye'yi hiç görmediğine de inanası gelmiyor insanın:
"...La ilahe illallah
Kuşlar gibi neşeli uçtuk
Biz: Emrah, Osman, Perizat
Güldük, şakalaştık ve seyrettik
Şarap, güller, neş'e... Türkü söyledik
Bütün unvanlardan vazgeçtik
La ilahe illallah
Boğaziçi, Boğaziçi
Bize hiç engel çıkarmadı ki..."
Yeşil boğazı yelkenliyle geçtik...
Mangan'ı tanıyanlar döneminde daktilo olmadığı için elle yapılan çoğaltma işlerinde çalıştığını, özellikle adli metinlerin kopyalarını çıkardığını anlatıyorlar. Boş vakitlerini İrlanda şapkasını başına geçirip uzun yürüyüşler yapmakla geçirdiği, bu gezintiler sırasında eline geçen lügatlardan yararlanarak Latince, Almanca ve Türkçe öğrendiği sanılıyor... Bir yakınına Türkçe ve Türk şiiriyle Almanca bir tercüme sayesinde tanıştığını anlatmış. Hangi şairlerimizdi onu bize bağlayan belli değil. Ama ondan sonra çalıştığı kütüphanedeki görevini ihmal etmek pahasına hemen bütün gününü Türkçe öğrenmeye ve Türkiye'yle ilgili kitaplar okumaya ayırdığı gerçek. Öyle ki bir ara işten ayrılıp sadece Türkçe çalışmaya vakit
ayırmak isteğine dahi kapılmış...


'Avrupa paçavraları'
University Magazin'de Türkiye üzerine yazı yazmaya başlaması da bu dönemde... Türk şiiri üzerine çalışmanın zorluğunu anlatmaya çalışıyor okuyucularına:
"Türk edebiyatını anlamak çok zor. Türkçe gramer okumakla, küçük izahları dinlemekle olacak iş değil bu. O bilgiyle Osmanlıcayı yazıp okuyamazsınız. İşi ciddi tutmak, uzun bir süre için kendi memleketinizi unutmanız gerekiyor. Adeta yeminli bir Müslüman gibi olmalısınız. Osmanlı'yı, Türk şiirini anlamak ancak böyle mümkün. Yani Avrupalılığın bütün eskimiş paçavralarından kurtulmak onları rüzgâra savurmak gerek..."
Nitekim şu mısralar, hissetmeden yazılacak gibi değil:
"Nihayet kafes çöküyor, demirler dağılacak yakında Elveda gaileli dünya, günahlarla haşırneşir dünya Ruhum Allah'ın sükûnet ülkesinde dinlenecek artık
(...)
Seni daima rüyalarımda görürüm Karaman!
Senin yüzlerce tepeni, binlerce dereni
Karaman..Karaman..."


Kafiye anlayışı
Ve Mangan yoksulluk içinde öldüğünde yastığının altında bulunan gazelin İngiliz şiir tekniğine uymayan Türk kafiye anlayışına bağlı kalarak yazılmış şu satırlar:
"Bu hana ve bu handan
Kaç seyyah geldi geçti
Kaç kervan kefenlenip gitti
Herkes geldi, herkes gitti
Kimse bilmedi neden geldiğini
Nereye gittiğini..."
Bir 'divan'lık şiir
James Clarence Mangan ölümünden önce Türkçe yazmaya başladı. Kendi ifadesiyle 'denemeydi' kalkıştığı, kelime dağarcığının azlığından yakınıyordu. Ama ciddiye aldı bu hevesini de. Osmanlı şairlerine özgü bir divan oluşturacak kadar Türkçe eser bıraktı arkasında... Döneminde bedava gezi ve tantanalı ağırlamadan yararlanmak, Osmanlı sarayından bahşiş koparmak için eser üreten tipte sanatçılardan biri değil Mangan. Bizden habersiz, 'bizce', kendisini bizim yerimize koyarak yazmış biri...
Türkiye onu tanımadı; hiçbir eseri Türkçeye çevrilmiş de değil... Avrupa'nın öbür ucunda bizden habersiz bizi anlamaya, anlatmaya çalıştı sadece...

Avni Özgürel, Radikal Gazetesi