Drakula' nın adı ilk olarak, Bram Stoker' ın 1897 tarihinde yazdığı Drakula romanında geçmiştir. Tarihte ise Drakula ismi gerçekten geçmektedir ve vampir hikayelerine konu olan Drakula Vlad Tepeş namı diğer Kazıklı Voyvoda adı ise Prens III. Vlad ' ın esirleri uzun kazıklara geçirmesinden alır. Osmanlı İmparatorluğuna karşı yürüttüğü faaliyetleri esnasında bin Osmanlı askerini kazıklara geçirmiştir. Venedik elçileri şapkalarının düşmesinden çekindikleri için önünde eğilemeyince, şapkalarını kafalarına çivilemiştir.
Osmanlı ordusu, Macaristan' ı ele geçirince kafasını kesmiş ve İstanbul'da bir kazığa geçirmiştir.
Efsanenin en ilginç çıkış noktası burasıdır ki Drakula' nın cesedinin canlandığı söylenir. İstanbul'a götürülen yüzünün üzerinde bir bez parçası bulunduğundan, Drakula' nın geceleri dirildiği iddia edilmiştir.
Tarihte Drakula, Karpat dağları' nın ortasında bulunan Transilvanya(Romalıların koyduğu bir isim olup ormanların ötesindeki ülke anlamına gelir) Drakula' nın yani prens III. Vlad' ın dedelerinin Eflak bölgesinde yaşadığı, kökleri incelendiğinde ise 11 inci yüzyıla kadar uzandığı anlaşılıyor. Eflak bölgesinin en köklü ve güçlü ailesiydi. Moğol istilası sırasında Anadolu'ya gelen Bizans ve Rumeli toprakları üzerine akın yapan Osmanlı Türkleri, kısa sürede Tuna kıyıları na dayanan ve yer arayan Türk akıncıları karşısında III. Vlad'ın ataları çaresiz kalmış ve Türk tabiine girmişlerdi. Drakula' nın babası II. Vlad (I. Mircea) Osmanlı egemenliğini tanımıyordu.
1431 yılında Osmanlı İmparatorluğuna karşı müttefik bulmak için Almanya'nın Nürnberg şehrinde bulunan ve Avrupa'nın çeşitli ülkelerini yöneten kraliyet ailelerinden gelen prenslerin kurduğu ejderha tarikatına katıldı. (Adı geçen tarikat günümüzde halen devam etmekte, faaliyetlerini vakıf adı altında sürdürmektedir.) II.Vlad' ın asıl amacı Osmanlı akınlarını durdurmaktı. Bu örgüte girdikten sonra ejderha sembolünü ailenin simgesi yaptı ve bu sebeple ona Romen dilinde ejderha manasına gelen "Drakul " ismi verildi. Bu nedenle oğullarına ejderhanın oğlu manasına gelen Drakula adı verildi. Böylece Prens III. Vlad doğduğunda Drakula adıyla anılmaya başlandı. Tabii III.Vlad da babası gibi Türklerin himayesine girmeyi reddetti. Daha sonra prens III.Vlad'ın babası Türk saldırılar karşısında pes ederek tekrar Osmanlı İmparatorluğuna bağlandı. Drakula,11-12 yaşındayken babasının Osmanlılarla yaptığı anlaşma gereği, 1442 yılında küçük kardeşi Radu ile birlikte Osmanlı ülkesine rehin olarak gönderildi. Drakula önce Kütahya'da bulunan Eğrigöz kalesinde, daha sonra Tokat kalesi'nde, ardından de tarihin görmüş olduğu en büyük fatihi olan Şehzade Mehmet'in, Fatih Sultan Mehmet in yanına gönderildi.
Işte asıl efsane burada başladı, Şehzade Mehmet ile birlikte eğitim alan Drakula' nın Fatih sultan Mehmetile kan kardeşi olduğu söylenir. Drakula 1448 yılına kadar Osmanlı ülkesinde kaldı. Osmanlı'da iken sürekli öldürülme korkusu yaşadığı ve bu dönemde aklını yitirip sadistleştiği ve psikopatlaştığı söylenir.
Daha sonra düşmanların bölgeden atılmasıyla, Osmanlı askeri desteğiyle III.Vlad 1448 yılında Eflak tahtını ele geçirdi. Daha sonra yaptığı anlaşmalar ve bu anlaşmalardan aldığı güçle Eflak tahtını yeniden ele geçirdi. Drakula' nın ilk icraatı ailesini öldüren ve otoritesini sınırlayan yerel boylarla hesaplaşmak oldu. Düzenlediği Paskalya kutlamaları bahanesiyle, davet ettiği bütün boyları ziyafet bahanesiyle kandırıp, onları yakalayarak zindana hapsetti. Daha sonra bu esirleri Drakula şatosu yapımında çalıştırdı. Derler ki pek çoğunun cesetleri bu şatonun duvarı arasındadır.
Drakula adı verilen prens III. Vlad otoritesini sağlamlaştırmak için hükümdarlığı boyunca uyguladığı terörle her yere korku saldı. Rusya'dan Türkiye'ye, Almanya'dan hatta Vatikan'a kadar prens Drakula' nın işkenceleri söylenir oldu. Ülkeden kaçan herkes onun işkencelerine anlatıyordu. Hatta Transilvanya daki Almanlara karşı yaptığı işkenceler nedeniyle, daha yaşarken bile onu korku hikayelerinin kahramanı yapmıştı. Prens Drakula için o dönemde yazılmış masallar bile günümüze kadar ulaşmıştır.
Drakula, katoliklerden bir prenses ile evlenip, katoliklerin de desteğini alması ve himayesini genişletmesiyle birlikte, 1459 yılından itibaren Osmanlı'ya ödemesi gereken vergiyi ödememeye başladı. Bununla birlikte Osmanlı ile Drakula arasında üç yıl sürecek savaşlar baş gösterdi. Bu süreçte Tuna boyları adeta cehenneme döndü. Drakula için sonun başlangıcı Osmanlılara saldırmak oldu. 1402 - 1462 yılları arasında Drakula daha fazla dayanamayıp Macaristan'a kaçtı ve kardeşi Radu tahta geçti. Fatih Sultan Mehmet'in saldırısından çekinen Macar kralı, Dracula'yı tutuklatıp hapsetti. Drakula 12 yıl boyunca tutsak kaldı.1475 yılında kardeşi Radu ölünce Drakula tahta geçmek ve Macar desteğini almak için katolik olmayı seçti.1476 yılında ülkesine dönerek tahtı ele geçirdi.Yukarıda yazıldığı gibi Osmanlı ordusunun akınları sırasında Macaristan seferinde yakalanıp öldürüldü.
Aslında Drakula nın cesedi ile ilgili net bir bilgi bulunmamakta, ancak olayı efsane yapan sebepler işte bundan sonra başlamaktadır. Cesedin akıbeti meçhuldür. Rivayete göre Drakula'nın kafasının bir bal küpü içerisinde Osmanlıya gönderildi söylenir. Bir başka rivayete göre ise Drakula' nın, Osmanlıya sağ gönderildiği, Kafasının Edirne'de kesildikten sonra şehirde bir takım ilginç olayların baş göstermesi üzerine cesedin, bir grup Bulgar rahibe verildiği ve cesedin Bulgar kilisesine gömüldüğüdür.
Bilinen tek şey cesedin Romanya'da Tuna üzerindeki mezarlığın içine gömüldüğü. Ama ölümünden birkaç yıl sonra yörede bazı ilginç olaylar baş gösterince halkın isteği üzerine açılan mezarın boş olduğu ortaya çıkınca vampir söylentileri yayıldı. Bugünkü mezarda duran kuru kafa iskelet temsilidir. Bunun dışında Drakula'nın pek çok benzerinin bulunduğu, hatta Türk ordusunun bu şekilde yanıldığı söylenir. O halde idam eden Drakula da olmayabilir. İdam edilen yani kalbine kazık çakılarak kutsal sembollerle nereye gömüldü belli olmayan gerçek kişi Drakula değilmi yoksa.
Romen kayıtlarında cellat, Almanların cadı, Türklerin Kazıklı Voyvoda dediği prens Drakula, işkenceleri ile ün salmıştı. Drakula 'nın en sevdiği işkence şekli olan kazık işkencesi. Ziyafet sırasında kazığa oturtulmuş insanları seyrettiği resimlere bile konu olmuştur. Bir defasında zindana attğı çocukları kurtarmak için sarayın önünde toplanan anneleri, iki gruba ayrılmış bir gruptaki annelere etlerini kızartıp çocuklarına yedirmiş öteki grup annelerin memelerini kestirip çocukların kesik kafaları diktirmiştir. Hatta bu olayı izleyen insanları yakalayıp doğratmış ve kaplar içinde pişirip kalan kalabalığa zorla yedirilmiştir.
Bir gün ülkesinde ne kadar dilenci varsa hepsini toplayıp ziyafet çektirdi. Dilencilerin yemek yedikleri sırada, yemek yedikleri binanın kapısını kitleyip binayı içeridekilerle beraber diri diri yaktı. Romanya ya dil öğrenmek üzere gelen 41 Alman gencini casus olabilir endişesiyle kazığa vurdu. Drakula,Osmanlı ordusu üzerine gidince cüzzam,veba,tifo ve frengi gibi bulaşıcı hastalığı olan kişileri Türk gibi giydirerek Osmanlı ordusunun içine sokuyor, böylelikle bir nevi biyolojik savaş yapıyordu.
Her ne kadar deli de olsa hakkını kullanabiliyor ve çok kurnazdı. Drakula' nınşatosu gezildiğinde ortaya çıktı ki gizli bir geçidin varlığı bulundu.1900 yılının başında bulunan geçidin ikinci ve üçüncü katları birleştirdiği görüldü. Drakula bu esrarengiz geçit sayesinde, kendini esrarengiz güçlere sahip biriymiş gibi göstermiş, şatonun ikinci ve üçüncü katlarında yaptığı ayrı ayrı toplantılarla, herkese duvarların içerisinden geçebildiğine inandırmıştı.
Kazıklı Voyvoda Yani Vlad Tepeş (III. Vlad), Romanya Tarihinde kahraman olarak anılmaktadır! Öyle ki yakın dönemde Romanya ordusu ürettiği bir helikoptere onun ismini vermiştir.
Geçtiğimiz yıllarda bir grup iş adamı ve bilim adamının Romanı hükümetine başvurarak vampirin gerçek olduğunu ve tedavisinin bulunduğu söylenmiş. Hükümetten Drakula'nın mezarının açılması istenmiştir. Fakat Romanya hükümeti cesedin Drakula'ya ait olmadığını beyan ederek teklifi reddetmişler. Romanya da halk arasında Kazıklı Voyvoda' nın halen yaşadığına ve geceleri karanlıkta dolaştığı, kendisi gibi ölümsüz adamlarla toplantılar yaptığına inanılmaktadır.