kayseri escort ankara escort izmir escort antalya escort bursa escort istanbul escort

Etiketlenen üyelerin listesi

Sayfa 2 Toplam 2 Sayfadan BirinciBirinci 12
Toplam 20 adet sonuctan sayfa basi 11 ile 20 arasi kadar sonuc gösteriliyor
  1. #11
    Nartaneside - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Uzak duя huzuя veя!
    Üyelik tarihi
    08.Ocak.2016
    Mesajlar
    19,824
    Mentioned
    1221 Post(s)
    Tagged
    27 Thread(s)
    Gebelik ve kabızlık

    Gebelikte kabızlığa çok sık rastlanır ve birçok nedeni vardır. Birisi gebelikte hormon düzeylerindeki artışa bağlı olarak bağırsak kas dokusundaki gevşemedir. Bir başkası büyümekte olan rahmin bağırsaklara baskı yaparak normal çalışmasını engellemesidir.

    Ancak bütün bunlara karşın gebelikteki kabızlık asla çaresiz değildir. Aşağıdaki önlemleri uygularsanız hem bu düzensizliği hem de sonucu olan basurları engellemiş olursunuz.

    Lifli Gıdalar Alarak Savaşın. Kabızlık yapıcı saflaştırılmış yiyeceklerden kaçının ve lif bakımından zengin taze meyve ve sebzeler (çiğ ya da hafif pişmiş ve mümkünse kabuklu), kepekli gıdalar, ekmekler ve baklagiller (kuru fasulye ya da bezelye); kuru meyveler (kuru üzüm, kayısı, incir vb. ) yemeye çalışın. Eğer normalde çok az lifli besin alıyorsanız, öğünlerinize lifli besinleri azar azar ekleyin, yoksa mideniz rahatsız olur. (Bir süre rahatsızlık hissedebilirsiniz. Bunun sebebi de lifli besinlerin geçici yan etkilerinden birinin gaz ve şişkinlik olmasıdır). Bütün günkü öğünlerimizi 6 eşit parçaya bölerseniz 6 eşit parçaya bölerseniz çok daha iyi olur. 3 büyük öğünde kendinizi çok rahatsız hissedebilirisiniz.

    Bütün bunlara karşın yanıt alamıyorsanız yemeklerinize buğday kepeği ekleyin. Önce üzerine serpmekle başlayın, 2 yemek kaşığına kadar arttırabilirisiniz. Daha fazla almayın çünkü bu mide-bağırsak sisteminizin çok hızlı çalışmasına, dolayısıyla gerekli besinlerin emilmeden atılmasına yol açar.

    Düşmanınızı suda boğun. Kabızlık bol sıvı alımına dayanamaz. Özellikle su meyve sebze suları dışkıyı yumuşatır ve besinlerin sindirim sisteminde rahatça ilerlemelerini sağlar. Bazıları limon sıkılmış (ama şekersiz) sıcak su içmenin faydalı olduğunu söylemektedirler. Kabızlık şiddetliyse kuru erik suyu oldukça yararlıdır.

    Egzersiz kampanyası başlatın. Günlük hayatın rutinliğine en az ½ - 1 saatlik yürüyüşler ekleyin.

    Yine de yetersiz olursa hekiminize danışın; daha farklı şeyler önerebilir.

    Kabızlığınız yoksa: Gebe kadınlar gebelikteki kabızlığın normal olduğu konusunda anneleri, arkadaşları, kitaplar, hekimler tarafından öyle hazırlanırlar ki kabızlığı olmayanlar kendilerinde sorun olduğunu düşünürler.

    Gebelikte mide bağırsak sistemi gebelik öncesine göre daha iyi çalışmaz. Fakat diyetteki besinler sayesinde (Dengeli Beslenme Diyet'inde önerildiği gibi meyve, sebze, kepekli gıdalar, meyve suları) daha düzenli olabilir. Mide-bağırsak sisteminiz kabızlığa alışkınsa diyet değişikliğine bağlı olarak başlangıçta tuvalete çıkmalarınız azalır ve geçici olarak gaz ve şişkinlik olabilir ama daha sonra "düzenli" bir hale gelirsiniz ve bu devam eder.

    Eğer çok sık çıkıyorsanız (günde iki kereden daha sık), ya da dışkınız sulu, kanlı yada sümüksü bir maddeyle kaplıysa mutlaka bu konuyu hekiminizle bu konuyu görüşün. Gebelikteki ishal acil müdahale gerektirir.
    Çoğu insan zekaya inanır, ben inanmıyorum, bizi birbirimizden ayıran emektir, ben çalışmaya inanıyorum..Prof. Dr. Aziz Sancar

  2. #12
    Nartaneside - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Uzak duя huzuя veя!
    Üyelik tarihi
    08.Ocak.2016
    Mesajlar
    19,824
    Mentioned
    1221 Post(s)
    Tagged
    27 Thread(s)
    Gebelikte kaşıntılar

    Gebelikte kaşıntı nispeten sık rastlanan belirtilerden biridir. Bu kaşıntı gebeliğin kendisinden kaynaklanan bir durum olabilir veya gebe olunmayan dönemlerde kaşıntı yapan durumlar gebelik dönemine rastlamış olabilir.

    Her durumda gebelikte kaşıntı doktor tarafından değerlendirilmesi gereken bir durumdur.
    Alerjik durumlar gebelikte nispeten daha az sıklıkta görülseler de alerji öyküsü olan anne adaylarında görülen cilt döküntülü kaşıntılarda bu durumu akla getirmek gerekir.

    Yine uyuz, bitlenme, sinek sokması gibi parazitlere bağlı kaşıntılar da söz konusu olabilir.
    Uyuz kendini özellikle karın bölgesinde başlayan inatçı kaşıntı ve karın cildinde hastalık için özgün olan cilt lezyonlarıyla belli eder. Aile bireylerinde de genellikle kaşıntı vardır. Uyuz tedavisinde parazite etkili maddeler içeren losyon şeklindeki ilaçlar doktor önerisine göre kullanılır.

    Bitlenme kendini saçlarda ve/veya genital kılların olduğu bölgede inatçı kaşıntılar şeklinde gösterir. İncelemede bit parazitinin yumurtaları kolaylıkla bulunabilir. Tedavide yine doktor önerisine göre şampuan ve losyon şeklideki ilaçlardan faydalanılır.

    Gebelikte bölgesel kaşınmanın en sık görülen nedeni genital mantar enfeksiyonudur. Vajina ve vulvada kaşıntı, kızarıklık, şişme ve peynir kesiği gibi akıntı bu enfeksiyonunun özgün belirtileridir.



    Gebeliğin kendisinden kaynaklanan kaşıntılar

    Çatlaklar:
    Karın, göğüs ve bacaklardaki çatlaklar cildi gererek rahatsız edici kaşıntılara neden olabilirler. Gerginliği azaltmak için bademyağı, krem ve ileri durumlarda kaşıntı giderici ilaçlar doktor önerisine göre kullanılabilir.

    Gebelik kaşıntısı:
    Gebelik döneminde vücutta yaygın kaşıntının en önemli nedeni gebelik kaşıntısı adı verilen durumdur. Yaklaşık 700 anne adayından birinde genellikle gebeliğin son haftalarında görülen bu hastalıkta artan gebelik hormonların etkisiyle safra kanallarında akım yavaşlamakta ve böylece kanda kaşıntıya neden olan safra asitleri birikmektedir.

    Gebelik kaşıntısında genellikle tek belirti kaşıntı olmasına karşın ileri durumlarda kaşıntıdan birkaç gün sonra safra kanallarındaki tıkanıklık kanda bilirubin artışına ve sarılık gelişmesine neden olabilir.

    Tek başına gebelik kaşıntısı gebeliğin seyrini ve bebeğin durumunu olumsuz etkileyen bir durum olarak kabul edilmemekle birlikte beraberinde sarılık olması durumunda gebeliğin daha yakın takibi gereklidir.

    Gebelik kaşıntısı preeklampsi seyrinde gelişebilen karaciğer tutulumundan ayırt edilmesi gerekli bir durum olmakla beraber bu ayrım tansiyonun normal olması ve idrarda protein çıkışı olmamasıyla kolaylıkla yapılabilir.

    Gebelik kaşıntısının tedavisinde doktor önerisine göre bölgesel krem veya losyon şeklinde tedavi veya ağızdan tablet alınması şeklinde tedavi yapılabilir

    Gebelik kaşıntısı genellikle doğumdan iki hafta sonra kaybolur, ancak genellikle her gebelikte tekrarlayıcılık arz eder ve hastalığı geçiren anne adayları doğum kontrol hapı kullandıklarında da aynı belirtiler ortaya çıkabilir.
    Çoğu insan zekaya inanır, ben inanmıyorum, bizi birbirimizden ayıran emektir, ben çalışmaya inanıyorum..Prof. Dr. Aziz Sancar

  3. #13
    Nartaneside - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Uzak duя huzuя veя!
    Üyelik tarihi
    08.Ocak.2016
    Mesajlar
    19,824
    Mentioned
    1221 Post(s)
    Tagged
    27 Thread(s)
    Karında kasılma ve sertleşmeler


    Gün içerisinde özellikle 30. haftadan sonra bebek hareketleri esnasında 6-8 kez düzensiz aralıklarla olan ve şiddeti düşük kasılma ve karında serleşmeler hissedilebilir bu normal bir durumdur fakat kasılmalar ritmik bir periyoda girmeye doğru gidiyorsa bu erken doğumun habercisi de olabilir

    Doğum eyleminin zamanından önce başlaması başta uterus kasılmaları olmak üzere anne adayı tarafından fark edilebilen çok çeşitli belirtiler verir. Bu belirtilerin her anne adayı tarafından bilinmesi gereklidir.

    Erken doğumun gerçekleşmesi için temel şart uterus kasılmalarının olmasıdır. Kasılma olmadan serviks açılmaz. Kasılmalar bazı gebelerde kendini ağrıyla belli ederken bazı gebelerde hiç bir ağrıya yol açmayabilir.

    Kasılmaların anne adayı tarafından saptanması:

    Kasılmalarınızın olup olmadığını anlamak için avucunuzun içini karnınıza hafifçe dokundurunuz. Avucunuzun altında uterusun "toplanıyor" hissi yaratması kasılma belirtisidir. Bu esnada ağrı duyulması şart değildir. Bu kasılmaların sıklığını ve süresini ölçünüz. Saatte dört kez ya da daha sık ortaya çıkan kasılmalarda mutlaka doktorunuza haber veriniz.

    Diğer belirtiler:

    Erken doğum tehdidinin diğer önemli belirtileri arasında pelviste dolgunluk hissi, adet sancısına benzer kramp tarzı ağrılar, pozisyon değiştirmekle geçmeyen bel ağrıları, vajinal akıntının artması ya da niteliklerinin değişmesi (daha müköz, daha sulu ya da kanlı akıntı ortaya çıkması), ishalle beraber olan ya da tek başına ortaya çıkan barsak krampları yer alır. Bu durumda yine kasılmalarınızı elle kontrol ediniz. Bu belirtiler kasılma olmadan tek başlarına bir anlam taşımazlar. Ancak bu belirtilerden biri varsa ve kasılmalarınızın olup olmadığından emin değilseniz yine doktorunuza başvurmalısınız.

    Erken doğum tehdidi tanısı nasıl konur?

    Gerçek Erken Doğum Tehdidi (EDT) tanısını koymak her zaman kolay değildir. Gerçekte EDT olmayan bir anne adayına EDT tanısı koymak anne adayının yan etkileri ciddi olabilen ilaçlarla tedavi görmesine ve uzun süreler hastanede yatmak zorunda kalmasına yol açar. Aksine EDT olan adayına tanının konamaması ise prematüre bir bebeğin doğumuyla sonuçlanır. Prematüre bebek ise yoğun bakım gerektirecek durumlarla ve hatta ölüm riskiyle karşı karşıyadır. Bu nedenle çok hassas davranılmakta ve muhtemelen gerektiğinden daha fazla sayıda olguda EDT tanısı konmaktadır. EDT şüphesinde anne adayının risk faktörlerinin ve klinik bulgularının dikkatlice değerlendirilmesi gereksiz yere EDT tanısı konan olguların sayısını azaltabilir.

    İlk incelemeler:
    Kasılmalarla başvuran bir anne adayında vajinal kanama yoksa ilk yapılacak inceleme genel anamnez ve gebelik muayenesi sonrası steril vajinal tuşedir. Vajinal tuşe yapılmadan hemen önce servikse spekulum yerleştirilerek vajinanın derinliklerinden sıvı örneği alınır. Bu alınan sıvıda pH ölçümü yapılarak erken membran rüptürü (EMR) araştırması yapılır. Bu inceleme önemlidir zira erken doğumların bir kısmı gebe tarafından fark edilen ya da fark edilmeyen EMR sonrası başlayabilir. Tüm gebelere yapılan rutin incelemeler (tam kan ve tam idrar tetkiki, idrar kültürü) dışında gerekirse gonore, B grubu streptokok ve klamidya için vajinal kültür alınır.

    Tuşede serviks açılması belli bir seviyenin üzerindeyse (yaklaşık dört cm.) EDT tanısı kesindir. Bu açıklıkta ilaç tedavisiyle doğum eylemini durdurma şansı olmadığından doğum eylemi kendi seyrine bırakılır. Doğumun prematüre bebeğe yoğun bakım olanaklarının olduğu bir hastanede gerçekleşmesi gerekir.

    Tuşede serviks açılması varsa ve açıklık dört cm. altındaysa, servikste silinme (incelme) varsa kasılmalar takip edilir. Bu amaçla ya elle kasılma takibi yapılır ya da kardiyotokografi cihazından faydalanılır. Yapılan 20 dakikalık incelemede dört ya da daha fazla sayıda kasılma saptanması durumunda EDT tanısı kesindir. Anne adayı hastaneye yatırılır ve tokoliz (doğum eylemini durdurma) tedavisine başlanır.

    Kasılmalarla başvuran ve takipte etkin kasılmaları olan ancak serviks bulguları çok hafif ilerleme gösteren olgular tanıda problem yaratır. Bu durumda tanıyı kesinleştirmek için hastanede takip yapılır. Anne adayı sol yanına yatırılarak damar yolu açılır ve sıvı verilir. İki sattlik aralarla yapılan tuşelerden herhangi birinde serviksteki değişiklik ilerliyorsa EDT tanısı kesindir ve tokoliz tedavisi başlanır. Servikste değişiklik saptanmadığı sürece tuşelere iki sattlik aralıklarla devam edilir. Değişme oluştuğu anda tokoliz başlanır. Bu takip kasılmalar durana kadar devam eder. Değişme olmazsa kasılmalar kendi kendine durana kadar takip devam eder.

    Erken doğum tehdidi nasıl tedavi edilir? (Tokoliz (doğum eylemini durdurma) tedavisi)

    Şartlar uygun olduğunda erken doğum eylemini durdurmak ve bebeğin büyümesi için zaman kazanmak mümkündür. Ancak kullanılan ilaçlar (ritodrin ve magnezyum sülfat gibi) yanetkileri ciddi olabilen ilaçlar olduğundan erken doğum tanısının doğru konması ve tedaviyi alması sakıncalı ya da gereksiz olabilecek anne adaylarının belirlenmesi önem kazanır.

    Bu amaçla erken doğum tehdidi konan anne adayının rutin antenatal tetkikleri yapılır, ultrason ile gebelik haftası belirlenir ve anomali araştırması yapılır. 28 haftanın üzerindeki gebeliklerde kardiyotokografi cihazı ile fetusun iyilik hali ve kasılmaların seyri değerlendirilir. Tokoliz tedavisinin başarısız olma olasılığı göz önünde bulundurularak tedavi mutlaka prematüre doğan bir bebek için yoğun bakım şartlarının bulunduğu bir hastanede yapılır.

    Kanaması olan ve kanamasının nedeni tam belirlenemeyen, ablatio placenta şüphesi olan, koryoamnionit bulguları olan, bebeği ölü olan, bebeğinde gelişme geriliği olan, bebeğinde yaşamla bağdaşmayan anomalisi olan (anensefali gibi), fetal distres bulguları olan anne adaylarında erken doğum bulguları olsa da tedavi başlanmaz.

    36. gebelik haftasını tamamlamış olan anne adaylarında ve serviks açıklığı dört santimetre ve üzerinde olan anne adaylarında da doğum kendi seyrine bırakılır.

    Tokoliz uygulanması:

    Tokolizde uterusun kasılmalarını durdurmaya yönelik farklı ilaçlar kullanılır. En sık intravenöz yolla (damardan) ritodrin ve magnezyum sülfat kullanılır.

    Ritodrin kasılmaları etkin bir şekilde durdurabilmesi yanında kalp ve metabolizma üzerine önemli etkileri olabilen bir ilaçtır. Anne adayında hipertansiyon, kalp hastalığı ve ciddi hipertiroidi durumunda kullanılmaz. Kan şekerini yükseltici etkisi nedeniyle diabetlilerde çok dikkatli kullanılır. İkinci seçenek olarak kullanılan magnezyum sülfat preeklampsi tedavisinde de kullanılan ve kendine özgü ciddi yan etkileri olabilen bir ilaçtır. Özellikle çoğul gebeliklerde, anemisi olan gebelerde, tokoliz uygulamasının sakıncalı olduğu durumlarda yapılan uygulamalarda, kalp hastalığı olan anne adaylarında, tanısı konamamış koryoamniyonit ya da ablatio placenta varlığında, yaşı ileri olan (35 yaş üzeri) anne adaylarında, intravenöz tedavinin 24 saatten daha uzun sürmesi durumunda ilaca bağlı ciddi yan etkilerin ortaya çıkma olasılığı artar.

    Tedavi esnasında anne adayının tansiyon, nabız, ateş gibi yaşamsal bulguları kontrol altında tutulur.

    Kasılmalar tümüyle durduktan sonra tedaviye 12 saat daha devam edilir ve kasılmaların bittiğinden emin olunduğunda intravenöz uygulamaya son verilerek aynı ilacın ağızdan alınan tablet şekliyle tedaviye geçilir. Muhtemel bir tedavi başarısızlığı ve erken doğum olasılığı gözönünde bulundurularak fetusun akciğerlerinin olgunlaşmasını hızlandırmak amacıyla anne adayına steroid içerikli ilaç enjeksiyonu yapılır.

    Tokoliz tedavisine son verilmesi:

    Tokoliz tedavisi şartlar elverdiği sürece 36. gebelik haftasına kadar devam ettirilir ve bu süre içerisinde anne adayı hastanede sıkı takip altında tutulur.

    Tokoliz tedavisine rağmen kasılmaların durmaması ve serviks değişikliklerinin ilerlemesi durumunda tedavi başarısız kabul edilerek kesilir.

    36. gebelik haftası bittiğinde artık bebek olgunlaşmış kabul edildiğinden tedavi kesilir ve anne adayı evine gönderilir. Doğum eylemi başlamadığı sürece haftalık rutin antenatal kontrollerine gelmesi önerilir.

    Tedavi seyrinde haftalık steroid enjeksiyonuna devam edilir. Haftalık yapılan amniyosentezlerle elde edilen amnios sıvısında akciğer olgunlaşma testleri uygulanır. Test sonucu akciğerlerin olgunlaştığı saptanırsa tedavi kesilerek anne adayı evine gönderilir. Olgunlaşma yoksa tokoliz tedavisi ve haftalık amniyosentezlere devam edilir.

    Amniyosentez ile akciğer olgunlaşmasını değerlendirme olanağı yoksa, ya da amniyosentezde akciğerler olgunlaşmamış bulunursa tedavi 36. gebelik haftasına kadar devam eder.

    Tedavi genellikle baştan sona kadar hastanede uygulanır. Ancak bilinçli hastaların tedavilerine evde sürdürmelerine izin verilebilir. Evde tedavisi uygun görülen anne adaylarının kullandıkları ilaçların yan etkilerine karşı hassas olmaları gerekir. Bu anne adaylarına elle kasılma takibi öğretilir ve EDT belirtileri ortaya çıktığında hemen başvurmaları öğütlenir.

    EDT tedavisinde ilaç kullanımı yanında istirahat edilmesi de çok önemlidir. Yeterli beslenme ve özellikle yaz aylarında yeterli sıvı alınması çok büyük önem taşır.

    Erken doğum Tehdidi ve Erken Doğumun Önlenmesi mümkün müdür?

    Düzenli olarak antenatal kontrollere gidilmesi ve bertaraf edilebilen risk faktörlerinin saptanarak giderilmesi (anemi, idrar yolu enfeksiyonları, serviks ve vajinadaki enfeksiyonlar gibi) EDT riskini azaltabilir. EDT açısından yüksek risk altında olan anne adaylarının daha sık antenatal kontrollere gitmesi gerekir.
    Çoğu insan zekaya inanır, ben inanmıyorum, bizi birbirimizden ayıran emektir, ben çalışmaya inanıyorum..Prof. Dr. Aziz Sancar

  4. #14
    Nartaneside - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Uzak duя huzuя veя!
    Üyelik tarihi
    08.Ocak.2016
    Mesajlar
    19,824
    Mentioned
    1221 Post(s)
    Tagged
    27 Thread(s)
    Varis


    Varis nedir, belirtileri nelerdir?

    Varis, venlerin (toplardamarların) genişleyerek ve kıvrılarak cilt yüzeyinde belirgin hale gelmesidir. Gebelikte varisler sıklıkla bacaklarda meydana gelirler. Ancak çok ileri durumlarda vulvada da (genital bölgenin dıştan görünen kısmı) ortaya çıkabilirler. Anüs ve rektumda (kalınbarsağın son kısmı) ortaya çıkan varisler ise hemoroid (basur) adını alırlar ve ayrı bir başlık halinde inceleneceklerdir.

    Varisler sıklıkla kalıtsaldır ve ilk gebelikte varis gelişimi daha az görülmesine karşın gebelik sayısı arttıkça varis ortaya çıkma olasılığı ve varislerin şiddeti artar.

    Neden varis oluşur?

    Venler (toplardamarlar), vücuttan kanı kalbe geri götüren yapılardır. Arterler (atardamarlar) kanı kalbin kasılmasıyla pompalarlarken venler kanı başka yöntemlerle kalbe geri götürmek durumundadırlar. Genellikle arter ve venler vücutta birbiriyle "sırt sırta vermiş" şekilde bulunurlar ve kalp kanı atardamarlarda ileriye doğru pompaladıkça, ortaya çıkan dalgalanma toplardamar içindeki kanı kalbe doğru götürür. Bunu sağlayan mekanizma toplardamarların yapısında bulunan kapakçıklardır. Bu kapakçıklar kanın yalnızca bir yönde, kalbe doğru akmasına izin verirler ve böylece kanın geriye kaçışını önlerler. Başta bacaklar olmak üzere vücudun kaslı bölgelerinde bulunan toplardamarlar kasların kasılmasıyla oluşan itici güç ve kapakçıkların geri kaçışı engellemesi sayesinde kanı kalbe doğru götürtürler. İşte varislerde temel patoloji (bozukluk) bu kapakçıkların işlevlerini yitirmiş olmasıdır. Böylece kan geriye daha kolay kaçmakta, bu kaçış belli bir bölgede kanın göllenmesine yol açmakta ve göllenen kan damarın yapısını ve şeklini bozarak damarın ciltten görülür hale gelmesine neden olmaktadır. Varisler cilt yüzeyinde mavi, ileri derecede kıvrımlı, dokununca içlerinde kan olduğu kolaylıkla hissedilen ve ileri durumlarda ağrılı olan damar yapılarıdır.

    Ailesinde varis öyküsü olan anne adaylarında varisler daha sıklıkla ve çoğunlukla ilk gebelik esnasında da ortaya çıkarlar. Her gebelikte ortaya çıkan varisler önceki gebeliğe göre daha şiddetlidir. Varisler gebelikte sıklıkla önce baldırlarda ve diz arkasında ortaya çıkar. Diğer ortaya çıkma yerleri bacaklar ve vulvadır. Vulva varisleri bacak varislerine göre daha ender görülür.

    Varisler büyüdükçe yaptığı şikayetler artar. Ağrı, bacakta dolgunluk hissi ve estetik bozukluklar en sık yaptıkları şikayetlerdir.

    Anne adaylarının yaklaşık %15'inde gebelik döneminde varis ortaya çıkar. Bunların önemli bir kısmı gebelik bittikten sonra kendiliğinden kaybolur.

    Gebelik neden varis ortaya çıkmasını kolaylaştırır?

    Gebelikte, büyüyen bebeğin ihtiyaçlarını karşılamak için kan hacmi belirgin bir şekilde artar. Dolaşımda daha fazla kan bulunduğundan özellikle bacaklarda kanın göllenmesi kolaylaşır. Toplardamarların kapakçık mekanizması kanı kalbe doğru pompalamada yeterince başarılı olamaz. Bu da cilt yüzeyindeki venlerin belirginleşmesine ve belli bir süre sonra varisleşmesine neden olabilir. Ek olarak büyüyen uterusun ana toplardamarlara yaptığı baskı toplardamarlardaki göllenmeyi artırır. Böylece vücudun alt taraflarındaki toplardamarlarda kan akımı yavaşlar, kan göllenir ve bacaklar ve vulvada varisler, anüste ise hemoroidler ortaya çıkabilir. Gebelikte artan miktarlarda salgılanan progesteron hormonunun damar düz kasları üzerindeki gevşetici etkisi varis oluşumunu daha da kolaylaştırır.

    Ne yapılabilir?
    Varisleriniz şiddetliyse sabahları kalktığınızda belinize kadar gelen ve bacaklarınızı hafifçe sıkarak destekleyen bir çorap kullanabilirsiniz. Bu çorapların özellikle varis için üretilmiş olanları da vardır ve bunlar bacaklarda kanın göllenmesini nispeten önler.

    Uzun süre oturmak ve özellikle de bacakları çaprazlaştırarak oturmak kan akımını yavaşlatır ve varis oluşumunu kolaylaştırır. Yine otururken sandalyenizin baldırınıza temas etmesi ("burayı kesmesi" anlamında) dolaşımı yavaşlatarak varis oluşumunu kolaylaştırabilir. Otururken bacaklarınızı yüksekte tutmanız ve uyurken de bacaklarınızın altına yastık koyarak yükseltmeniz varis oluşumunu bir derece engeller.

    Uzun süre ayakta kalmaktan kaçınmalısınız. Kendinize her fırsatta oturma şansı yaratmalı ve mümkünse elde ettiğiniz her oturma fırsatında yarım saat boyunca ayaklarınızı yükselterek oturmalısınız.

    Yürüyüş bacak kaslarınızı çalıştırır. Bacak kaslarınız çalıştığında bacaklarınızdaki toplardamarların kalbe doğru hareketi kolaylaşır. Düzenli yürüme alışkanlığı edinirseniz varis oluşma riskinizi ve oluşan varislerin şiddetini önemli derecede azaltabilirsiniz.

    Özellikle büyük varisler şiddetli darbelerle yırtılabilir. Çok ender görülen ve kan kaybına yol açabilen bu durumu önlemek için varis olan bölgelere darbe gelmesinden (çarpmalar) kaçınılmalıdır.

    Elastik bandaj şeklinde olan varis çoraplarının piyasada çok çeşitli şekilleri mevcuttur. Bunlar hem bacağı sıkma açısından daha farklı olabilir, hem de yükseklikleri yalnızca dizkapağına kadar veya belinize gelecek yükseklikte olabilir. Bu çorapları seçerken doktorunuza danışmalısınız.

    Tedavide son zamanlarda bitkisel kaynaklı olan ve gebeliğin ilk üç ayından sonra kullanımında bir sakınca olmadığı düşünülen tablet şeklinde bazı ilaçlar mevcuttur. Bu ilaçlar doktor önerisine göre uygun dozlarda kullanılabilir.

    Gebelikten sonra varisler genellikle birkaç haftada kaybolur. Ancak özellikle çok doğum yapmışlarda ve / veya ailevi eğilimi olanlarda varisler doğumdan sonra da kaybolmayabilir. Bu durumda lazer, ameliyatla damarların çıkarılması, enjeksiyonla damarların devre dışı bırakılması yöntemlerinden biri uygulanabilir.

    Gebelikte varis ameliyatı genellikle yapılmaz. Ancak belirtilerin çok şiddetli olduğu (ağrı, varis yırtılması gibi) durumlar da uygun bir cerrahi yöntemle tedavi yapılabilir.

    Vulva varisleri normal doğumu engeller mi?

    Vulvadaki varisler normal doğum için genellikle bir engel teşkil etmezler. Böyle durumlarda epizyotomi ("dikişli doğum") kanama miktarını artırabileceğinden mümkün olan durumlarda epizyotomi uygulamasından kaçınılır, ancak epizyotomi yapılmaması geniş bir yırtığa yol açma riski varsa, epizyotomi de damarların nispeten daha az yoğun olduğu bir bölgeye açılır.
    Çoğu insan zekaya inanır, ben inanmıyorum, bizi birbirimizden ayıran emektir, ben çalışmaya inanıyorum..Prof. Dr. Aziz Sancar

  5. #15
    Nartaneside - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Uzak duя huzuя veя!
    Üyelik tarihi
    08.Ocak.2016
    Mesajlar
    19,824
    Mentioned
    1221 Post(s)
    Tagged
    27 Thread(s)
    Yorgunluk


    Özellikle gebeliğin ilk dört aylık döneminde anne adayları kendilerini aşırı yorgun ve uykusuz hissedebilirler. Gebelikten dolayı vücut yükünün artması yorgunluğa neden olabilir Bu konuda yapılabilecek ve yapılması gereken bir şey yoktur.

    İlk 3 aylık dönemde uyuma isteği ve yorgunluk hissi çok sık rastlanan bir yakınmadır. Özellikle çalışan anne adayları daha belirgin yaşarlar. Vücudunuzun gebeliğe uyumu sırasında gelişen bu durum, bir hastalık belirtisi değil, tamamen normal bir süreçtir. Gebeliğin 3. ayından itibaren tekrar eski uyku düzeninize kavuşacağınızı bilmeniz belki de yeterli olacaktır.

    Gebeliğinizin son dönemlerinde ise uyuma güçlüğü yakınması ile karşılaşabilirsiniz. Bunun sebebi *** idrara gitmek, bebeğinizin hareketleri olabilir. Telaşlanmamanız önemlidir. Ilık bir duş, ılık bir bardak içecek, kitap okumak yararlı olabilir. Çay, kahve, kola gibi içeceklerden özellikle gece kaçınmalısınız. Gebeliğinizin son dönemlerinde endişelere bağlı uyku problemleri, korkutucu rüyalar gibi yakınmalar görülebilir. Uykusuzluk probleminizi doktorunuzla görüşünüz

    Vücudunuzun ihtiyaçlarına kulak verin ve bol bol dinlenin. Düzenli uyku, düzenli beslenme ve ne kadar yoğun çalışırsanız çalışın, her fırsatta istirahat etmeniz kaliteli bir gebelik dönemi geçirmek için çok önemlidir.

    Düzenli kullanılan gebeliğe özgü vitaminlerle bu yorgunluk hissini kısmen azaltabilirsiniz,ayrıca gebeliğe bağlı kansızlık gelişip gelişmediğini de kontrol ettirmenizde fayda var. Kansızlık yani anemi yorgunluk hissinin artmasına neden olur eğer böyle bir durum varsa uygun tedaviler ile kendinizi daha zinde hissedebilirsiniz.
    Çoğu insan zekaya inanır, ben inanmıyorum, bizi birbirimizden ayıran emektir, ben çalışmaya inanıyorum..Prof. Dr. Aziz Sancar

  6. #16
    Nartaneside - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Uzak duя huzuя veя!
    Üyelik tarihi
    08.Ocak.2016
    Mesajlar
    19,824
    Mentioned
    1221 Post(s)
    Tagged
    27 Thread(s)
    Akıntı sorunları

    Fizyolojik akıntılar

    Kadınların önemli bir kısmında hiç bir hastalık söz konusu olmamasına karşın akıntı vardır. Fizyolojik akıntı olarak nitelendirilen bu akıntının en önemli özellikleri akıntının uzun zamandan beri var olması, hemen her gün bulunması, kokusuz olması, renginin şeffaf-beyaz veya açık sarı renkli olması, beraberinde ağrı, idrar yaparken yanma, kanama ve diğer belirtilerden hiç birinin bulunmamasıdır. Bu özelliklere sahip bir akıntının bir hastalıktan kaynaklanması pek olası değildir.

    Bazen fizyolojik akıntı ped kullanımı gerektirecek kadar fazla olabilir. Esasen hijyenik ped üreticilerinin "günlük ped" adı altında bir ürün geliştirmelerinin nedeni kadınlarda fizyolojik akıntının nispeten sık görülen bir durum olmasıdır.

    Fizyolojik akıntı, rahim ağzı salgılarıyla birlikte kendini sürekli olarak yenileyen vajina dokusundaki artıkların atılmasından ibarettir. Bu açıdan bakıldığında fizyolojik akıntının aslında önemli bir işlevi olduğu söylenebilir.

    Fizyolojik akıntılar hormonlar tarafından kontrol edildiklerinden özellikle aktif hormon üretiminin devam ettiği üreme çağında görülürler.

    Fizyolojik akıntı adet döngüsünün her gününde var olabileceği gibi yalnızca belli günlerde ortaya çıkabilir. Yumurtlama döneminde rahim ağzından yumurta akı kıvamında, lastik gibi uzayabilen berrak bir sıvı salgılanır ve bu sıvı kadın tarafından çoğunlukla hissedilerek "akıntı" olarak nitelendirilir.

    Unutmayın: Akıntının özellikleri yukarıdakilere uymuyorsa bu sizde bir sorun olduğuna işaret edebilir. Özellikle yeni başlayan, yani alışkın olmadığınız bir akıntı söz konusuysa kendi kendinize "fizyolojik akıntı" tanısını koymamalı ve doktora başvurmalısınız.

    Fizyolojik olmayan akıntılar

    Yeni ortaya çıkmış, koyu sarı, yeşil, kahverengi renkli, kanlı, köpüklenen, kötü kokulu, beraberinde ağrı, idrar yaparken yanma, normal dışı kanama gibi belirtilerle seyreden bir akıntı çoğu durumda bir genital sistem sorununa işaret eder ve mutlaka doktor değerlendirmesi gerektirir. Çoğu durumda neden bir genital enfeksiyondur.

    Akıntının kaynağı olan genital enfeksiyon çoğu durumda vajinaya sınırlı iken (vajinit), bazı durumlarda rahim ağzı enfeksiyonu (servisit) veya genital sistemin daha üst bölgelerini tutan bir pelvik enfeksiyon söz konusu olabilir.

    Vajinitler genital hijyenin bozulmasına neden olabileceklerinden ve özellikle de gebelik döneminde yaratmaları muhtemel sorunlar nedeniyle genellikle tedavi edilmeleri önerilen enfeksiyonlardır.
    Servisit nedeni olan bakteriler üst genital kanala sıçrayarak daha ciddi enfeksiyonlara neden olabileceklerinden mutlaka tedavi edilmelidirler.

    Pelvik enfeksiyonlar tüplerin tıkanmasına ve abse oluşumuna neden olabileceklerinden her zaman ciddiye alınmalıdırlar.


    Enfeksiyon dışında, ender görülse de özellikle rahim ağzındaki kanser öncüsü lezyonların ve kanserlerin de yalnızca akıntı şeklinde belirti verebileceği unutulmamalı ve akıntının nedeninin aydınlatılması için kısa zamanda doktora başvurulmalıdır.
    Çoğu insan zekaya inanır, ben inanmıyorum, bizi birbirimizden ayıran emektir, ben çalışmaya inanıyorum..Prof. Dr. Aziz Sancar

  7. #17
    Nartaneside - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Uzak duя huzuя veя!
    Üyelik tarihi
    08.Ocak.2016
    Mesajlar
    19,824
    Mentioned
    1221 Post(s)
    Tagged
    27 Thread(s)
    Gebelikte kilo artışı

    Hamileliğiniz süresince, vücut ağırlığınız ortalama 9-13 kilogram artar. Gebeliğin ilk 3 ayında sadece 1 kilo alınır. İlk 3 aydan sonra ise ayda ortalama 1.5-2 kilogram ( haftada 400-500 gram) kadar kilo artışı olur.

    Bu ağırlık artışının dağılımı:


    Memeler
    1 kg

    Rahim
    1 kg.

    Bebek ve plasenta (eş)
    5 kg.

    Deri altı yağ dokusu, karaciğerde protein depolanması
    4.5 kg.

    Su ve elektrolit
    1.5 kg.

    TOPLAM
    13 kg


    Aylık ya da haftalık ağırlık artışlarınız yukarıdaki miktarların üzerinde ise: Hamur işi, tatlı, yağlı ve tuzlu yemek yemeyiniz,
    Daha fazla sebze, meyve, süt, yumurta gibi yiyecekleri yiyiniz,

    Aşırı kilo artışınız ile birlikte bacaklarınızda ellerinizde bastırıldığı zaman iz bırakan şişlikler de varsa hekiminize başvurunuz.

    alıntı
    Çoğu insan zekaya inanır, ben inanmıyorum, bizi birbirimizden ayıran emektir, ben çalışmaya inanıyorum..Prof. Dr. Aziz Sancar

  8. #18
    Nartaneside - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Uzak duя huzuя veя!
    Üyelik tarihi
    08.Ocak.2016
    Mesajlar
    19,824
    Mentioned
    1221 Post(s)
    Tagged
    27 Thread(s)
    Bacağa vuran ağrılar ve bel fıtığı

    Bel Fıtığı

    Omurganın bel kısmı beş adet omur ve diskten oluşur. Burası vücut ağırlığını en fazla taşıyan yerdir. Herhangi bir zorlanmayla ortasında çekirdek ve bunu koruyan kapsülden oluşan disk yırtılır. Çekirdek doku arkaya, kanala doğru fıtıklaşırsa sinirlere baskı yapar ve bel fıtığı oluşur.

    Bel ağrıları son derece yaygın sağlık sorunlarından biridir. Baş ağrılarından sonra en fazla görülen ağrılar arasında yer alan bel ağrıları insanların yüzde 85'inde yaşamlarının bir döneminde ortaya çıkar. Bel ağrıları bel fıtığının yanı sıra, karın iç organlarındaki rahatsızlıklar, jinekolojik sorunlar, bazı enfeksiyon hastalıkları, romatizmal hastalıklar gibi nedenlerin yanında omurganın bel bölgesindeki bazı sorunlardan da ortaya çıkabilir.

    En önemli bel ağrısı nedeni olan bel fıtığını tanımlamak için öncelikle omurganın yapısının ve görevlerinin bilinmesi gerekmektedir. Baştan kalçaya kadar uzanan omurganın, omur denen kemikler ve bunları birbirine bağlayan disklerden oluşmaktadır.

    Diskler esnek bir yapıya sahip kıkırdak dokudan oluşur. Omurga insan vücudunu ayakta tutarak vücudun yükünü taşır. Gövdenin her yöne hareketini sağlar. İçindeki kanal yapısıyla omuriliği korur. Omurganın bel kısmı beş adet omur ve diskten oluşur. Vücut ağırlığını en çok taşıyan burasıdır. Dolayısıyla buradaki diskler daha kolay yıpranır. Disk ortada çekirdek ve bunu koruyan kapsülden oluşur. Herhangi bir zorlanmayla koruyucu kısım yırtılıp çekirdek arkaya kanala doğru fıtıklaşırsa buradan bacaklara giden sinirlere basarak bu sinirlerin çalışmasını engeller ve sonuçta belde ve bacakta ağrı, uyuşukluk, kuvvetsizlik oluşabilir; işte buna bel fıtığı denir.

    Aşırı kilo ve gebelik bel fıtığı nedeni

    Sağlıklı yetişkinlerin yüzde 20-30'unda bel fıtığı görülebiliyor. Ancak her bel fıtığı ağrıya neden olmuyor. Bel fıtığının görülme sıklığı açısından kadın ve erkekler arasında bir farklılık gözlenmiyor.

    Diskin fıtıklaşmasına neden olacak etkenlerin başında, buraya binen yükün miktarının geldiği belirtilmektedir. Aşırı kilo, gebelik gibi vücut ağırlığının arttığı durumlarda diskler dengeli bir şekilde bu ağırlığı bacaklara naklederler. Ani bir hareketle bu dengede bozulma olursa, diskin bir kısmına yük fazla binecektir ve orada fıtıklaşma olacaktır. Yüksekten düşme, trafik kazası gibi nedenlerle de disk fıtıklaşabilir. Ayrıca iltihap, romatizma gibi nedenler de diskin koruyucu kısmını gevşeterek fıtıklaşmaya neden olur.

    Gebelikte aşırı kilo alımı mevcut olan fıtık keselerinde veya fıtık öncüsü bel lezyonlarında atışa neden olarak bel bölgesinde ağrı ve ayağa vuran siyatik ağrılarına neden olabilir. Gebelikte bel fıtığı doktor kontrolleri altında uygun fizik tedavi,ilaç kullanımı,yatak istirahatı ile tedavi edilmeye çalışılır nadiren cerrahi tedavi yöntemleri uygulanması gerekir.Bel fıtığı mevcut olan gebe hastalarda genellikle sezaryen ile doğum tercih edilmektedir.

    Bel fıtığının belirtileri

    Bacak ağrısı beldeki sinirin bası altında bulunduğunun ve fıtığın en sık görülen bulgusudur. Bası altındaki sinirin dağıldığı alanda uyuşukluk görülür. Bacakta sinirin çalıştırdığı adalede kuvvetsizlik, yine aynı adalede çalışmamaya bağlı incelme görülebilir. Bunun yanı sıra idrar ve büyük tuvaleti yapmayı sağlayan sinirler bası altında kalmışsa idrar ve büyük tuvaleti yapamama ve hissetmeme gibi ciddi belirtiler de ortaya çıkabilir.

    Tanı esas olarak muayene sonucu konulmaktadır. Bası altında bulunan sinire yönelik muayene yapılır. Sırt üstü yatan bir hastada bacak düz olarak yukarı kaldırıldığında bası altındaki sinir gerilmeye bağlı olarak bacaktaki ağrı şiddetlenir. Sinirin dağıldığı alandaki duyu ve karşı taraf aynı alan duyusu karşılaştırılarak uyuşukluk olup olmadığına bakılır. Sinirin çalıştırdığı adalenin gücüne bakılır. Örneğin 5. Sinir kökü ayağın bilekten geriye doğru hareketini sağlar. Bu sinir bası altındaysa bu harekette zayıflık olur. Muayene sonucu sinirin bel bölgesinde bası altında kaldığı kararına varılırsa direkt grafi, bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans görüntüleme, myelografi gibi görüntüleme yöntemleriyle tanı konulur.

    Hastaların çoğu ameliyatsız tedavi ediliyor. Bel fıtığı tanısı konmuş hastaların yüzde 80'i ameliyat yapılmadan iyileşiyor. Tedavide ilk olarak yatak istirahatı öneriliyor. Yatak istirahatında amacın, vücut ağırlığını disk üzerinden kaldırmak böylece diskin çekirdeğinin tekrar kendi yerine dönmesini sağlamaktır. İstirahat süresi 15 gündür. Hasta rahat edeceği bir yatakta yatar. Yatma şekli ve sağa-sola dönme hareketleri önemli değildir. Ancak hasta yalnızca tuvalet ihtiyacı için ayağa kalkmalıdır. Hasta yatarken ağrı duyuyorsa, ağrı kesici ve adale gevşetici ilaçlar verilir. İstirahat bitiminden sonra hasta rahatsa, bel ve karın adalelerini güçlendirecek egzersiz programına alınır.

    Ne zaman ameliyat öneriliyor?

    Günümüzde gelişmiş ameliyat teknikleri ve mikroskoplar sayesinde bel fıtığı ameliyatları başarıyla yapılıyor. Bacakta kuvvet kaybı, idrar ve büyük tuvaletini yapamama ve hissetmeme gibi durumlarda istirahat denenmeden ameliyata karar verilmektedir. Yatak istirahatından fayda görmeyen, 3 aydan daha uzun sürede ağrısı geçmeyen, yılda 4 defadan fazla şikayetleri tekrarlayan hastalarda da ameliyata karar verilir. Bel fıtığı ameliyatları ameliyathane şartlarında genel anestezi ile gerçekleştiriliyor. Konusunda uzman bir hekim tarafından gerçekleştirildiğinde bel fıtığı ameliyatlarındaki risk son derece düşüktür. Yapılan ameliyat tekniğine göre, yüzde 1 oranında tekrarlama olasılığı vardır. Bu durumlarda tekrar ameliyat gerekebilir.

    Peki, bel fıtığı ameliyat edilmezse ne olur?

    Bel fıtığı tedavi edilmediği taktirde bası altında kalan sinirler zaman içinde görevlerini yapamaz hale gelir. Sinir kökünün seviyesine göre bacakta hissizlik, felç, idrar ve büyük abdest yapmada sorunlar ortaya çıkar. Bunlar kalıcıdır. Ameliyat yapılsa da bir düzelme görülmez. Bu nedenle ilerleyici his kaybı, kuvvetsizlik gibi şikayetler tespit edildiğinde hızlı bir şekilde ameliyat kararı verilmelidir.

    Koruyucu önlemler
    Bel ve karın adalelerini güçlendirmeye yönelik egzersizler yapın. Bu en etkili koruma yöntemidir.

    Güçlü bel ve karın adaleleri diskin üzerine binen vücut ağırlığının yüzde 30'unu azaltır.
    Fazla kilonuz varsa verin. Bu sayede disk üzerine binecek fazla yükten kurtulabilirsiniz.
    Eğilme hareketinde dizlerin kırılması ile bele binen yükün kalçalara dağıtılması gerekir.



    Çoğu insan zekaya inanır, ben inanmıyorum, bizi birbirimizden ayıran emektir, ben çalışmaya inanıyorum..Prof. Dr. Aziz Sancar

  9. #19
    Nartaneside - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Uzak duя huzuя veя!
    Üyelik tarihi
    08.Ocak.2016
    Mesajlar
    19,824
    Mentioned
    1221 Post(s)
    Tagged
    27 Thread(s)
    Mide yanması ve sindirim güçlüğü

    Her ne kadar sindirim güçlüğünüzün nedeni gebeliğiniz öncesi sindirim güçlüğü nedeni ile aynı olsa da gebelikte eklenen bazı etmenler rahatsızlığı etkileyebilir. Gebeliğin erken dönemlerinde vücudunuz fazla miktarda östrojen ve progesteron salgılar. Bu hormonlar mide bağırsak sistemini de içine alan birçok yerdeki düz kasları gevşetmektedir. Sonuç olarak yiyecekler şişkinliğe ve sindirim güçlüğüne yol açacak biçiminde yavaş hareket ederler. Sizin için rahatsız edici olabilir. Ancak bu yavaş emilim bebeğiniz için besinlerin daha yavaş ve iyi emilmesini, kana geçmesini, plasentaya ve oradan da doğrudan bebeğin sistemine geçmesini sağlar. Siz mide-bağırsak sisteminizle ilgili ağrı çekerken bebeğiniz bunları hissetmeyecektir. En azından bu rahatsızlık doğru şeyleri yemenizi engellemeye başlayana dek.

    Mide ile yemek borusu arasındaki kas halkası mide özsuyunun, yiyeceklerin geri yemek borusuna geçmesini önler. Bu kas halkasının gevşemesi nedeniyle mide özsuyu yemek borusuna geçer. Mide asitleri duyarlı yemek borusuna geçer. Mide asitleri duyarlı yemek borusu dokusunu tahriş eder ve kalbin bulunduğu hizada yanma hissedilir. Bu nedenle bu yanmaya "yürek yanması" da denir ama kalple hiçbir ilgisi yoktur. Son altı ayda sorun rahim büyüyüp mideye baskı yapması ile artabilir.

    Hamsızlığın olmadığı bir 9 ay geçirmek olanaksız gibi bir şeydir. Bu gebeliğin hoş olmayan yanlarından biridir. Önlemenin ya da azaltmanın bazı yöntemleri vardır.


    Çok kilo almaktan kaçının. Fazla kilo mideye olan basıncı arttırır.

    Bel ve karın bölgenizi sıkan giysiler giymeyin.

    Üç büyük öğün yerine birden fazla küçük öğün yemeye çalışın.

    Yavaş, küçük lokmalar halinde ve çok çiğneyerek yiyin.
    Midenizi rahatsız edecek yiyeceklerden uzak durun. Bunlar arasında acı, bol baharatlı, kızartılmış, yağlı yiyecekler, işlemlerden geçmiş etler (salam, sosis, sucuk vb), çikolata, kahve, alkol, karbonatlı içecekler sayılabilir.
    Sigara içmeyin
    Belinizi bükerek eğilmek yerinize dizinizi bükün.

    Başınız 15 cm. yükseltilmiş biçimde uyuyun.

    Eğer bütün bunlar başarısız olursa hekiminize başvurun. Size düşük sodyum içeren antiasidler önerilebilir. Fazla miktarda sodyum ya da sodyum bikarbonat içeren ilaçlardan uzak durun.
    Çoğu insan zekaya inanır, ben inanmıyorum, bizi birbirimizden ayıran emektir, ben çalışmaya inanıyorum..Prof. Dr. Aziz Sancar

  10. #20
    Nartaneside - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Uzak duя huzuя veя!
    Üyelik tarihi
    08.Ocak.2016
    Mesajlar
    19,824
    Mentioned
    1221 Post(s)
    Tagged
    27 Thread(s)
    Gebelik ve depresyon

    Depresyon toplumda çok sık görülmekle beraber, ilk kez depresyonun tanımlanması Hipokrat dönemine kadar eskilere uzanır. Depresyonun temelinde daha önceden isteyerek ve severek yaptığı günlük aktivitelere karşı isteksizlik ve hayattan zevk alamama durumu vardır. Ek olarak kişide kederli ve üzgün bir duygu durum ile birlikte görülen bazı değişiklikler zamanla oluşur. Bu durumda kişi her şeyi olumsuz olarak değerlendirerek karamsarlık düşünceleri ile geçmişi ve geleceği düşünmeye başlar. Bu düşünceler istemese de kişinin aklına gelir. Yani günlük yaşantıda her şeyin olumsuz taraflarını görür. Geçmişte yaşanmış olayların olumsuz ve kötü taraflarını görerek kendisini suçlu ve cezalandırılmış hisseder. Aynı şekilde geleceği de umutsuz ve karamsar görerek gelecek adına çaresizlik düşünceleri iyice pekişir. Kişi hayatından zevk alamaz hale gelerek hatta yaşamanın anlamsız olduğunu düşünecek kadar kendini çökkün hissedebilir. Bu olumsuz bakış günlük hayatına, kişiler arası ilişkilere yansıyarak onun okul ve/veya iş hayatındaki performansının düşmesine neden olabilir. Yalnız normal sınırlarda kabul edilecek gün içerisindeki duygulanımdaki çökkünlükler depresyon sayılmaz. Depresyon diyebilmemiz için gün içerisinde hemen hemen gün boyu ve en az son on beş gündür devam ediyor olması gerekir.

    DEPRESYONUN DİĞER BELİRTİLERİ NELERDİR ?

    Önceden zevk aldığı günlük aktivite ve meşguliyetlerden zevk alamama, gün içerisinde sürekli veya günün büyük çoğunluğunda kederli ve üzgün olma, gençlerde ve çocuklarda daha çok çabuk sinirlenme duygu durum değişikliği, uyku azalması, sık sık uyanma, erken uyanma veya çok fazla uyuma, iştahsızlık veya çok aşırı yeme, dikkat dağınıklığı ve konsantrasyon azalması, cinsel istekte azalma, çabuk yorulma, akla gelen ölüm düşünceleri, kendini değersiz -çaresiz- işe yaramaz - beceriksiz - suçlu görme, olayları olumsuz değerlendirme, geleceğe yönelik karamsar düşünceler ve buna benzer belirtiler görülür. Bu belirtilerin tamamı olabileceği gibi, önemli bir kısmı da bulunabilir.

    ÇOCUKLARDA GÖRÜLEBİLECEK EK BELİRTİLER NELERDİR ?

    Son zamanlarda ders başarısızlığının artması, gün içerisinde aşırı sinirlenme, özellikle iştah artışı şeklinde iştah değişiklikleri, uyku bozukluğu ve aşırı uyuma, okul içerisinde yalnız olmayı tercih etme, daha önceden severek yaptığı hobilerinden uzaklaşma, arkadaşlarından uzaklaşma, üzgün bakış, daha çok sessiz sakin olmayı tercih etme, daha çok odasında yalnız vakit geçirmeyi tercih etme ( uzun süre ), tutturma nöbetleri ve öfke krizleri, kendini diğer arkadaşlarına göre beceriksiz ve başarısız görme, ders çalışmada isteksizlik, son zamanlarda madde bağımlılığı, riskli arkadaş gruplarına katılma vb.

    DEPRESYON NASIL OLUŞUR ?

    Kişide depresyon oluşması için belli bir kişiyi olumsuz yönde etkileyen stres etkeni veya yaşanan bir olay olabilir. Kişiler arası ilişkilerdeki olumsuzluklarda kişiyi depresyona sokabilir . Özellikle günümüzde psikososyal stres etkenlerinin artması ile toplumu oluşturan bireylerin depresyon geçirme riski artmıştır . Depresyon hiçbir dış etken olmadan da kendi kendine kişide endojen dediğimiz şekli ile zamanla gelişebilir.

    DEPRESYON TİPLERİ NELERDİR ?

    Melankolik tipte özellikle sabahları çok yoğun çökkünlük hissi ile beraber hemen her şeye karşı zevk kaybı, aşırı yorgunluk ve halsizlik görülür. Atipik şeklinde ise genellikle uyku ve iştah azalması olan tipik şekilde olanın tersi olarak, uyku ve iştah artışı ön plandadır. Mevsimsel tipte tekrarlayan mevsimle birlikte olan depresyon belirtileri vardır. Tipik olanda ise azalmış uyku,iştah, enerji vardır.

    DEPRESYONDA BEDENSEL ŞİKAYETLER NELERDİR ?

    Depresyondaki kişi bedensel şikayetler diyebileceğimiz; Baş ağrısı, kas ağrıları, aşırı yorgunluk ve halsizlik, sindirim sistemi rahatsızlıkları, kalp ve dolaşım sistemi şikayetleri, cinsel işlev bozuklukları ve buna benzer bedensel yakınmalar ile de çoğunlukla doktora başvurulabilir.

    DEPRESYONUN AİLEYE ETKİSİ NELER OLABİLİR ?

    Depresyon durumu aile üyelerinden birisini etkilediği zaman, etkileşim durumunda olan aile bireyleri ister istemez bu durumdan etkilenecektir. Aile üyelerinden herhangi birindeki depresyon hali genelde ailenin de genel atmosferini daha karamsar ve olumsuz hale getirebilir. Depresyondaki aile bireyinin diğer aile bireyleri ile ilişkileri bozulabilir. Örneğin evde babanın depresyondan etkilenmesi onun mesleki performansının azalmasına, işlevselliğinin azalmasına, evine ve ailesine daha az ilgi göstermesine, evdeki anlaşmazlı, tartışma ve sıkıntıların artmasına, ailenin sosyal aktivitelerinin azalmasına, çocuklarda aile içindeki gerilim ve sıkıntılardan dolayı kaygı belirtilerinin oluşmasına (tırnak yeme, altını ıslatmaya veya kirletmeye başlatma, kekeleme, tik bozuklukları, uyku ve iştah bozuklukları vb) yol açabilir.

    DEPRESYON TEDAVİSİ NASILDIR ?

    Depresyon tedavisi son zamanlarda daha kolay hale gelmiştir. Genellikle ve çoğunlukla kullanılan tedavi yaklaşımı ilaç tedavisidir. İlaç tedavisinde ''serotonin '' ve '' noradrenalin'' üzerinden etki yapan antidepresan dediğimiz ilaçlar kullanılır. Aynı zamanda bilişsel olumsuzlukları ve öğrenilmiş çaresizlik düşüncelerini gidermek ve tedaviyi hızlandırmak için psikoterapiye de ihtiyaç olabilir. Nedene yönelik olarak psikososyal stres faktörlerinin de ortadan kaldırılması süreç içerisinde iyileşmeyi hızlandıracaktır. Bu dönem içerisinde kişinin hayatını mevcut depresyonun ez az şekilde etkilemesi için, durumun bir psikiyatrist tarafından değerlendirilmesi ve vakit geçirilmeden tedaviye başlanması önemli olabilmektedir.

    Karpal tünel sendromu
    Çoğu insan zekaya inanır, ben inanmıyorum, bizi birbirimizden ayıran emektir, ben çalışmaya inanıyorum..Prof. Dr. Aziz Sancar

Sayfa 2 Toplam 2 Sayfadan BirinciBirinci 12

Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu anda 1 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 1 misafir)

Benzer Konular

  1. Gebelik Kolestazı
    Konu Sahibi Cappy Forum Erkek ve Kadın Hastalıkları
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 29.Ocak.2018, 22:42
  2. Boş Gebelik (Anembriyonik Gebelik)
    Konu Sahibi Nartaneside Forum Erkek ve Kadın Hastalıkları
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 20.Eylül.2017, 15:47
  3. Boş Gebelik (Anembriyonik Gebelik)
    Konu Sahibi aRZuU Forum Erkek ve Kadın Hastalıkları
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 18.Şubat.2014, 01:59
  4. Dış Gebelik
    Konu Sahibi aRZuU Forum Erkek ve Kadın Hastalıkları
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 12.Şubat.2014, 18:55
  5. Dış Gebelik Ve Tedavileri
    Konu Sahibi CeMo Forum Erkek ve Kadın Hastalıkları
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 05.Şubat.2014, 13:00

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  
gaziantep escort bayan gaziantep escort sesli sohbet seks hikaye onwin venüsbet giriş tipobet365 sahabet karabük escort ordu escort kars escort kocaeli escort izmit escort edirne escort ısparta escort karabük escort manisa escort adana escort
ankara escort ankara escort ankara escort bayan escort ankara çankaya escort kızılay escort kızılay escort ankara eskort ankara escort çankaya escort ankara otele gelen escort kayseri escort istanbul escort avrupa yakası escort çapa escort şirinevler escort avcılar escort beylikdüzü escort