Sanat geçmişi olan bir filozof, psikoloji ve felsefeye yön vermiş bazı düşünsel bilmeceleri güzel resimlere döndürürse ne olur? Karşımıza bu gerçeği, doğruyu, yanlışı, Tanrının varlığını ve daha birçok başka konuyu sorgulayan görseller çıkar. Sizler için BoredPanda'dan aklınızı kurcalayacak bazı deneyler derledik.
.

Mavinin 'kayıp' tonu.



Bir adam mavinin belirli bir tonu hariç, var olan tüm renkleri görmüştür. Öte yandan bu rengin yakınındaki tonları görmüştür. Yani aklında bu tonları bir sıraya sokacak olsaydı, aradaki boşluğu fark ederdi. Peki sadece kendi hayal gücünü kullanarak bu kayıp tonun yerini doldurabilir miydi?

Bu düşünce deneyi ne anlatmak istiyor?

D. Hume bu düşünce deneyini, dünyayı tecrübelerimiz sayesinde öğrendiğimiz yönündeki düşüncesini desteklemek için ortaya atmıştı. Eğer fikrinde yanılmıyorsa, bu arada olmayan mavinin tonun tahmin edemiyor olmamız gerekiyor. Ama sanki edebiliyoruz gibi duruyor. Sanatçı bu görseli arkadaşlarına gösterdiğinde onlar adamın kazağının aranan mavi olduğunu tahmin etmişler. Ama bu doğru cevap değil. Sonuç olarak o boşluğu doldurmak belki de sandığımızdan çok daha zor!
Kaynak: Hume, D.(1748). Philosophical essays concerning human understanding. London: A. Millar.

Deneyim makinesi.


Deneyim makinesi size istediğiniz deneyimi tattırabilecek özel bir makinedir. Örneğin bir jokey olmak mı istiyorsunuz ya da ünlü bir yazar? Birçok arkadaşınız olsun mu isterdiniz? Bu makine sizi bunların olduğuna gerçekten inandırıyor, öte yandan tüm bunlar olurken siz sadece bir su tankının içinde, beyninize elektrotlar takılmış şekilde yüzdürülüyorsunuz. Bu makineye hayat boyu bağlanmak ister miydiniz? Hayatınız sizin aldığınız keyfi en yüksek seviyeye çıkarmak için programlanmıştır fakat sadece bu makineye bağlı olduğunuz sürece?

Bu düşünce deneyi ne anlatmak istiyor?

Mutluluk nedir? Filozoflar bu soruyu uzun yıllardır tartışmaktadırlar. Mutluluk zevkten öte bir olgu mudur? Sezgisel olarak baktığınız zaman zevkin mutlu olmak için yeterli olabileceğini düşünürsünüz. Bu duruma da hedonizm denir. Fakat deneyim makinesi konsepti bu düşünceyi tamamen değiştiriyor. Eğer sadece keyif yetecek olsaydı, hiç düşünmeden kendinizi bu makineye bağlardı. Fakat Nozick'e göre hayattan beklentimiz çok daha fazla, projelerimiz, hedeflerimiz var. Bir makineye bağlanmak, sahte bir hayat yaşamak bunları gerçekleştirmeye yetmiyor.
Kaynak: Nozick, R. (1974). Anarchy, utopia, and the state. New York: Basic Books.

Kuyudaki çocuk.




Mengzi bir kuyuya düşmek üzere olan bir çocuğun durumunu ele alır. Bu durumu görecek olsaydınız, istisnasız her şekilde panik olur ve endişelenirdiniz. Bunun sebebi ise, çocuğa yardım edip ailesinden takdir kazanmak ya da komşular için kahraman olmak istemeniz, çocuğun ağlamasından hoşnut olmamanız veya çocuğa yardım etmezseniz itibarınızın zedelenecek olması değildir. Tüm bunlara dayanarak Mengzi şöyle der, merhamet duygusu insanın esas özelliklerinden biridir.

Bu düşünce deneyi ne anlatmak istiyor?

Mengzi M.Ö 4. yy'da Çin'de yaşamış ve Konfiçyüs öğretilerinin yolunu izlemiş bir filozoftur. Mengzi insanların 4 kökü olduğunu öne sürer. Ren: İnsanlık ve merhamet, yi: Hakkaniyet, li: Adab-ı muaşeret ve zhi:Akıl. Bu olgular her insanda mevcuttur fakat filizlendirilip yetiştirilmesi, tıpkı bitkilerdeki gibi büyütülmesi gerekmektedir.
Kaynak: Mengzi. (2008/4th century BCE)

Uyuyan güzel.




Uyuyan güzel araştırmacıların onu uyuttuğu bir deneyde yer almıştır.Her uyanışında, ona bir ilaç verilerek tekrar uyutulur ve bu ilaç sayesinde uyandığını unutacaktır. Ona, bir yazı tura atılacağı söylenir. Eğer yazı gelirse, pazartesi ve salı günleri hafifçe uyandırılacaktır. Tura gelirse, sadece pazartesi günleri hafifçe uyandırılacaktır. Peki uyuyan güzel pazartesi günü uyandığında, hangi gün olduğunu bilmediği için, bozuk paranın gerçekten tura geldiğine nasıl emin olacak?

Bu düşünce deneyi ne anlatmak istiyor?

Burada yazı tura gelme olasılığını 1/2 olduğunu düşünebilirsiniz, çünkü temel olasılık budur ve uyuyan güzele herhangi bir yeni bilgi verilmeyecektir. İşte bu noktada Adam Elga'nın konu hakkında bir iddiası var. Uyuyan güzelin buradaki olasılık tahmini 1/3 olmalıdır.
1- Yazı ve günlerden salı
2- Yazı ve günlerden pazartesi
3- Tura ve günlerden pazartesi
Kaynak: Elga, A. (2000). Selfâ€locating belief and the Sleeping Beauty problem. Analysis, 60, 143-147.

Otto ve Inga bir müzeye giderler...




Otto ve Inga birlikte Modern Sanat Müzesine gitmek istemektedirler. Otto'nun Alzheimer’s rahatsızlığı vardır. Bu yüzden de her zaman yanında taşıdığı defterine bakar, bu defter onun için biyolojik hafızasının yaptığı işlevi görmektedir. Defterde müzenin 53. Cadde üzerinde olduğu yazmaktadır. Inga ise kendi biyolojik hafızasına danışır ve aynı sonuca varır. İnga için o anda artık örtülü bir kanı oluşmuştur. Peki ya Otto? Onun hafızası değil de bir defteri vardır ve bu defterde yazandan bir inanç oluşturmuştur. Otto'nun deftere yazdığı yer için bir kanı, bir inanç diyebilir miyiz?

Bu düşünce deneyi ne anlatmak istiyor?

Düşünceler sadece beynimizde olan şeyler midir? Başka şekillerde de var olabilirler mi? Otto'nun defteri tıpkı Inga'nın beyni gibi bir görev üstlenmedi mi? Bu durumda Otto'nun hafızası beyinden olmasa da bu bir kanı mıdır? Bunun bir kanı olmadığını iddia edebilirsiniz çünkü birileri defterini alıp oraya yazdığı şeyleri değiştirmiş olabilir. Fakat Inga'nın da beyninde bazı şeyler zaman zaman siliniyor olabilir, örneğin sarhoş olduğunda?!
Kaynak: Clark, A., & Chalmers, D. (1998). The extended mind. Analysis, 58, 7-19.

Görünmez bahçıvan.




İki kişi uzun süredir bakımıyla ilgilenemedikleri bahçelerine dönerler. Bu bahçe her ne kadar otlarla dolu görünse de, içinde hala büyüyen birçok çiçek de vardır. Bu iki kişiden biri der ki: "Burada çalışan bir bahçıvan olmalı," diğeri de şöyle cevap verir: "Hiç sanmıyorum." Kimin haklı olduğuna karar vermek için bahçeyi güzelce inceler hatta komşulara bile sorarlar. Komşulara orada çalışan herhangi birini görmemiştir. Bunun yanı sıra bakımsız bırakılan bahçelere ne olduğunu da araştırırlar. Kuşkucu şöyle der: "Bak işte, bahçıvan filan yok." İnançlı olan ise şöyle cevap verir: "Bahçıvan görünmez bir insan, eğer daha dikkatli bakarsak, buraya hiç duyulmadan görülmeden geldiğinin kanıtını bulabiliriz." Diğer ise iddiasını sürdürür. Sizce bu anlaşmazlık ortak bir karar varabilir mi?

Bu düşünce deneyi ne anlatmak istiyor?

Bu deneyin, tanrının varlığıyla ilgili bir gönderme yaptığı, bir teist ve ateistin nasıl düşündüğüne benzeşim yaptığı ortada. İnanç sahibi birisinin mevcut tasarlanmış dünyayı nasıl gördüğü farklıdır. Peki bizler tanrının gerçekliği konusunda, dünyaya ait hangi gerçekleri olumlu ya da olumsuz kanıtlar olarak görmeliyiz? Bu gerçekler hakkında bir tartışma mı yoksa dünyaya gösterilen iki farklı bakış mı?
Kaynak: Wisdom, J. (1944/45). Gods. Proceedings of the Aristotelian Society, 45, 185-206.

Rus asilzadesi.




Genç ve oldukça idealist bir Rus asilzadesi, aileden kalan miras eline geçer geçmez tamamını köylülerine dağıtmayı planlıyormuş. Fakat genç Rus ayrıca bu ideallerinin yavaş yavaş kaybolup gitme ihtimalinin de farkındaymış. İşte bu yüzden bu niyetini, sadece karısının iptal edebileceği şekilde bir resmi yazıya dökmüş. Ayrıca karsına da ileride fikrini değiştirdiği taktirde bunu asla kabul etmeyeceğine söz verdirmiş. Hatta şunları bile söylemiş: "Ben bu ideallerimi kaybedersem, senden benim artık var olmadığımı düşünmeni istiyorum."
Zamanı gelip, bu asil Rus, eşinden dökümanı iptal etmesini istediğinde sizce kadın ne yapmalı?

Bu düşünce deneyi ne anlatmak istiyor?

Bu aslında kişisel kimlik ile ilgili bir bilmece. Soylu Rus yaşlandığı zaman, gençliği ile aynı mı? Peki eşi onu verdiği bu sözden azad etmeli mi?
Kaynak: Parfit, D. (1984). Reasons and persons. Oxford: Oxford University Press.

Havada süzülen adam.




Bu düşünce deneyi aslında İbn-i Sinâ'nın birkaç yazısında karşımıza çıkmaktadır. Yetişkin halde dünyaya getirilmiş, yoktan var edilmiş ve herhangi bir hatırası olmayan bir adam hayal ederiz. Bu adam sadece havada süzülmektedir, gözleri kapalıdır ve hiçbir şey duymamaktadır. Tüm uzuvları, elleri, kolları ve parmakları kendi vücuduna değmediği için kendi vücudunu da hissedememektedir. Karşımıza çıkan soru ise şu; bu adam kendinin farkında mıdır?

Bu düşünce deneyi ne anlatmak istiyor?

İbn-i Sinâ'nın ortaya atmak istediği soru, aslında vücutlarımızla aynı olup olmadığımız sorusudur. Çünkü İbn-i Sinâ bunun zıttına inanır, havada süzülmekte olan adam bir şeylerin farkındadır. Bu herhangi bedensel, cismi bir tecrübe olamaz ve geçmişe dair herhangi bir hafızadan yoksundur. Demek ki, bu adamın farkında olduğu şey kendi ruhudur.