Yapay mamalar alerjik nezle riskini artırıyor


Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gülhane Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi İç Hastalıkları, İmmünoloji ve Alerji Uzmanı Prof. Dr. Osman Şener, anne-babanın alerjik bünyeli olması, annenin sigara içmesi ve bebeğin anne sütü yerine yapay mamalarla beslenmesi gibi durumlarda alerjik rinit gelişim riskinin arttığının görüldüğünü bildirdi.

AA'nın haberine göre; Şener, polen, ev tozu akarları, mantar sporları veya hayvan tüy ve deri döküntüleri gibi alerjenlerin burun içinde oluşturduğu iltihabi durumun alerjik rinit olarak adlandırıldığını belirtti.

Hastalıkla ilgili başlıca yakınmaların hapşırık, burun akıntısı, burun tıkanıklığı, burun, boğaz, göz ve kulaklarda kaşıntı şeklinde ortaya çıktığını dile getiren Şener, polenlerin neden olduğu alerjik rinitlerde yakınmaların, ilkbahar, yaz ve sonbahar dönemlerinde mevsimsel olarak ortaya çıktığını aktardı.

Prof. Dr. Şener, mevsimsel alerjik rinitlerin halk arasında saman nezlesi veya bahar alerjisi olarak da bilindiğini ifade ederek, şu bilgileri verdi: "Buna karşılık ev tozu akarları, mantar ve hayvansal alerjenlere bağlı alerjik rinitler genellikle yıl boyu sürer. Alerjik rinitli hastalarda şikayetler genellikle yirmili yaşlardan önce başlar ve tedavi edilmediği takdirde yaşam boyu sürer. Anne-babanın alerjik bünyeli olması, annenin sigara içmesi ve bebeğin anne sütü yerine yapay mamalarla beslenmesi gibi durumlarda alerjik rinit gelişim riskinin arttığı görülmüştür. Alerjik rinit tanısında yapılacak burun muayenesi oldukça önem taşır. Alerjik rinitli bir hastanın burun muayenesinde burun içindeki zarların şiş, ödemli, donuk mavi-mor renkte olduğu gözlenir. Genellikle bu bulgulara şeffaf su gibi bir salgı artışı eşlik eder. Ayrıca göz altlarında parlak kahverengi-morumsu bir renk değişimi, göz altlarında çizgilenme ve burun kaşımaya bağlı olarak burun alt üçte birlik kısmında yatay bir çizgi oluşumu gözlenebilir. Alerjiden gözler de etkilenmiş ve alerjik konjuktivit gelişmişse gözyaşı salgısı artmış olup, gözler kızarık ve kaşıntılıdır."

"BAZI İLAÇLAR DERİ TESTİNİ BASKILAYABİLİR"

Prof. Dr. Osman Şener, sorunun tanısında bugün için en geçerli yöntemin alerji deri testleri ile sorumlu alerjenlerin belirlenmesi olduğunu dile getirerek, "Alerji deri testleri genellikle ön kol iç yüzüne, bazen de sırt bölgesine deri yüzeyine uygulanır. Alerji varlığını göstermek için kan testlerine de başvurulabilir. Bu testler kanda belli alerjenlere karşı yapılmış olan IgE yapısındaki antikorların miktarını göstermeye yönelik testlerdir. Ancak deri testlerinden daha az duyarlı olması, kan almayı gerektirmesi, çalışma süresinin zaman gerektirmesi ve daha pahalı olması nedeniyle kan testleri klinik uygulamada tercih edilen testler değildir" diye konuştu.

Genel olarak deri testlerini baskılayabilecek bir ilaç kullanan ve bunun kesilemediği hastalarda veya uygulanmasına engel bir deri sorunu olan kişilerde tanı amacıyla kan testlerinin kullanılabildiğini aktaran Şener, alerji testlerinin her yaştaki erişkin ve çocuğa yapılabileceğini söyledi.

Osman Şener, hastaya hangi testin yapılacağının hekim tarafından yapılacak değerlendirmenin ardından karar verilebileceğini ifade ederek, ağız yoluyla alınan antihistaminler ile antidepresanların deri testlerini baskılayabildiklerini kaydetti.

Burun damlaları ve akciğerlere çekilerek kullanılan astım ilaçları gibi ilaçların ise deri testleri üzerine etkili olmadığını, kalp, yüksek tansiyon, diyabet gibi hayati önemi olan hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçların da genellikle deri testlerini etkilemediklerini vurgulayan Şener, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Alerji testleri durum hakkında kesin bilgi verecektir. Yakınmalara neden olan alerjenlerin bilinmesi durumunda alerjenlerle karşılaşmaktan kaçınabilir ve hekimce planlanacak özel ilaç tedavileri alınabilir. Ayrıca gerekli durumlarda 'alerji aşısı' olarak bilinen sorumlu alerjenle aşılama uygulamalarının yapılması söz konusu olabilir. Ev içi alerjenlere duyarlı olan hastalar, ev tozu akarları ve evcil hayvanların alerjenlerinden kendilerini sakınmak için bazı çevresel kontrol önlemleri alarak yoğunluğu bir ölçüde azaltabilir. Ayrıca irritan denilen tahriş edici maddeler de alerjik nezle şikayetlerini tetikleyebileceklerinden parfüm, deodorant, sprey, evlerde kullanılan temizlik malzemeleri, deterjan, yemek kokuları, boya ve vernik kokusu, kömür, tebeşir tozu veya pudra gibi kimyasal maddelerden sakınılmalıdır. Asla sigara içilmemeli ve sigara dumanı olan yerlerde bulunulmamaya özen gösterilmelidir."

"AŞI TEDAVİSİ ALERJİK MEKANİZMAYI ORTADAN KALDIRIYOR"

Halk arasında "aşı tedavisi" olarak bilinen immünoterapinin sorumlu alerjenlerin düşük yoğunluk ve dozlardan başlanarak belirli aralıklarla ve giderek artan dozlarda deri altına enjekte edilmesi şeklinde uygulanan bir tedavi yöntemi olduğuna işaret eden Şener, bu tedavinin, direkt olarak bağışıklık sistemine etki ederek temeldeki alerjik mekanizmayı ortadan kaldırdığını, bu nedenle hastaların tam olarak düzeldiğini ve ilaç gereksinimlerinin tamamen ortadan kalktığını söyledi.

Prof. Dr. Şener, "Çevre kontrol önlemleri ve çeşitli ilaçlarla yakınmaları tam olarak baskılanamayan hastalar ile yakınmaları uzun süren ve sürekli ilaç kullanma durumunda olan hastalar için immünoterapi en uygun tedavi seçeneğidir. Ayrıca, yapılan bilimsel çalışmalar immünoterapi uygulanan hastalarda astım gelişim riskinin de anlamlı olarak azaldığını ortaya koymuştur." ifadeleriyle sözlerini tamamladı.