çığır: karlı yerlerde hayvanların geçmesi için açılan yol ya da çığın kar üzerinde bıraktığı iz.
bendeniz: "bende", kul/köle demektir. bendeniz ise kulunuz/köleniz anlamına gelmektedir.
dağarcık: genellikle kuzu derisinden yapılan torba. daha çok çobanların azık taşımaları için kullanılırmış.
ızbandut: osmanlılarca rum deniz eşkıyasına verilen ad. osmanlılara karşı başlayan rum ihtilalinde denizlerde faaliyet göstermişler.
ahkâm: hüküm,yargı kelimesinin çoğul hali. “bana hükümler verme” desek güzel olmaz ama “bana ahkâm kesme” demek çok güzel.
ukala: arapça kökenli "akıl" kelimesinden türemiştir, aklın çoğulu yani akıllar manasına gelir.
pasaj: sadece yayaların geçebildikleri geçit.
fiyasko: (bkz: fiasco) italyancada sıradan sayılabilecek bir çeşit cam şişe. venedikli şişe işçileri üretim aşamasında en ufak bir hata bile olsa bunu fiasco kabul edip o şişeyi ayırırlarmış, böylece potansiyel bir vazo yerine sıradan bir şişe kalırmış ellerinde.
kıyak yapmak/geçmek: atların çiftleşmesine yardımcı olmak, erkek atın hedefi kaçırmaması için elle müdahalede bulunmak.
tilt olmak: tilt oynarken topu kaçırmamak için aleti sağa sola sallarken makinenin kendini kapatıp, ekranında "tilt tilt tilt" yazması durumu. insanı pek bi gıcık eder.
yosma: güzel, alımlı kadın anlamına gelen kelime. anlamı gitgide kolay kadına dönüşmüş.
lavuk: genel evlerde çıkışta kolonya tutan, iki film birden sinemalarında konuklara peçete ikram eden kişi.
cv: curriculum vitae'nin kısaltılmış hali. curriculum latin kökenli bir kelime olup “koşu”, “çerçeve”, “döngü” anlamına gelir. vitae ise yine latince kökenli bir kelime olup “hayat” demektir.
hergele: henüz bineğe ya da yük taşımaya alıştırılmamış at veya eşek sürüsü.
metelik: eskiden kullanılmış olan, on para değerinde sikke.
kallavi: vezir ve sadrazamların giydikleri bir tür kavuk.
çirkef: iyice kokuşmuş pis su.
sosyete: topluluk, toplum.