ÇARŞAMBAYI SEL ALDI türküsünün hikayesi
Samsun Yöresine ait
Ahmet, Abdal Deresi’nin kıyısındaki yoksul köylülerden birinin oğluydu. Kara sevdası karşılık bulmuş, Melek ona kalbini açmıştı. Nişanlandılar ve Ahmet askere gitti. Ağa oğlu Mehmet Ali, Melek’e göz koydu. Melek, Mehmet Ali’yi reddedince, ağa oğlu ve adamları tarafından dağa kaldırıldı.
Kötü haberi alınca firar eden Ahmet, silahını alıp, yollara düştü. Gece gündüz Melek’i aradı.
Bir gün yağmur yağdı, Yeşilırmak taştı. Çarşamba bir anda göle döndü.
Sel, Canik Dağlan’ndan aşağı bir çığ gibi, önüne kattığı herşeyi sürükledi.
Selin ardından hayat yeniden normale döndü.
Abdal Deresi’nin Yeşilırmak’a döküldüğü yerde ahali toplandı. Derenin nehre bağlandığı yerdeki kayanın üstünde, selin getirdiği iki kişinin cesedi görüldü.
Cesetler, Melek ve Ahmet’e aitti. Elele tutuşmuş Öylece yatıyorlardı. Rivayete göre büyük kaya parçası, yedi yerinden ayrıldı ve her birinden bir servi boyu su fışkırdı.
Ahali dua etti. Dualar, yıllardır can alan, insanların acısını dile getiren dizelere dönüştü.’ Çarşamba’yı sel aldı’ türküsü de, o acı mırıltılardan doğdu.
Kayanın bulunduğu yere daha sonra bir su değirmeni kuruldu ve o yöre ‘Değirmenbaşı’ olarak anıldı.
Ahşap değirmenin yedi taşı vardı. Yedi oluğuna su veren set üzerinden yedi kez yürümek, sağ ve sol omuz üzerinden yedişer kez su atmak uğur sayıldı.
Her Hıdırellez’de tekrarlanan gelenek, 1970’lerde değirmenin yıkılmasına kadar sürdü.