Obezite ameliyatları çeşitlidir ve içerisinde tüp mide – mide küçültme (sleeve gastrektomi), gastrik bypass, transit bipartisyon, duodenal switch işlemleri mevcuttur. Vücut kitle indeksi (vki) değeri 40’ın üzerinde olan aşırı kilolu morbid obez hastaların ghrelin hormonunun fazla salgılanması ve mide hacimlerinin büyük olması sebebi ile kilo verememeleri bu sebeple de kilo vermek amacı ile obezite cerrahisine ilgileri oldukça fazladır.
Obezite Cerrahisinin Tarihi
Obezite (bariatrik) ameliyatları yani tibbi literatürde mide ameliyatı yıllar öncesinden beri uygulanmaktadır ancak günümüzde yaşam ve çalışma koşulları nedeniyle obezite oranlarının yükselmesi ile kişiler tarafından daha çok tercih edilen bir cerrahi yöntem olarak karşımıza çıkmıştır. Obezite teşhisi almış olan kişilerin artmasıyla bu konuda uzmanlaşmış cerrahların bu konudaki tecrübeleri artmıştır. Bu sebeple görülebilecek tüm riskler tespit edilmiş ve karşılaşılabilecek komplikasyonlara karşı alınacak alınacak olan önlemler ve tedavi yöntemleri daha belirgin bir hale gelmiştir.
1992 senesinde tüp mide(mide küçültme) tıbbi karşılığı ile sleeve gastrektomi ile obezite tedavisi amacı ile başlamıştır. Daha sonra ise işlemden sonra şeker hastalığı yani diyabet işlemleri yani gastrik by-pass, transit bipartisyon ve duodenal switch operasyonları ile her geçen gün daha da gelişmektedir. Vücut kitle endeksi Vki / bki / bmı değerleri göz önüne alındığında obez – morbid obez kişilerin kilo kaybı yaşamaları sağlanmış ve daha sağlıklı bir hayata geçmelerine imkan tanınmıştır. Obezite; şeker hastalığı (diyabet), yüksek tansiyon, uyku apnesi, pıhtılaşma, insülin direnci gibi bir çok sorunu da yanında getirmektedir. Bu sebeple de obez kişilerin normal yaşamlarında riskleri oldukça fazla olmaktadır. Obezitenin sebep olduğu sorunlardan kurtulmak hedefi ile mutlaka obezite tedavisi görülmesi gerekmektedir. Mide küçültme uygulamalarından önce mide kelepçesi işlemi çok uygulanır iken mide kelepçesi artık önemini ve yerini kaybetmiştir.
Tüp Mide Ameliyatı (Vertikal Sleeve Gastrektomi) Nedir?
Vücut kitle indeksi 40 ve üzerinde olan kişilere uygulanan en yaygın ameliyat tüp mide ameliyatıdır. Tüp mide operasyonlarında hedef midenin iç hacmini küçültmek ve bu sayede gıda alımını azaltmak suretiyle kilo kaybına yardımcı olmaktadır. Midenin yaklaşık olarak %70’i alınır ve bu işlem geriye dönüşü olmayan bir cerrahi işlemdir. Yani, hasta hayatının kalan bölümünde bir su bardağı hacminde mide ile sağlar. Operasyon ayrıntılarından bahsetmek gerekirse, uzunlamasına midenin 2/3’sinin çıkarıldığı bir işlemdir ve laparoskopik yani kapalı yöntem ile uygulanan mide ameliyatı yaklaşık 2 saatte tamamlanmaktadır. Cerrahi işlem ardından genellikle, ameliyat gününde sıvı gıdalar başlanmakta ve 4. günden sonrada yumuşak gıdaya geçilmektedir.
Midenin küçültüldüğü bir cerrahi işlem olan tüp mide ameliyatı ardından hastanın da beslenme ve egzersizlerine dikkat etmesi gerekmektedir. Yapılan operasyondan önce hastanın bilmesi gereken, geriye dönüşümsüz bir ameliyat olduğu ve %1’in altında da olsa, ölüm riski taşıdığıdır. Bununla beraber operasyon ardından majör komplikasyonlar yaklaşık %6 oranında görülürken, küçük komplikasyonlarda dahil edildiğinde bu oran ’i bulmaktadır. Bu aşamada bilinmesi gereken her mide ameliyatı sonrasında %5 oranında, her ne sebepten olursa olsun, hastaneye tekrar yatma riski olmasıdır. Şayet bir tüp mide ameliyatı geçirmiş hastada ilk 2 hafta içinde ateş, karın ağrısı, omuz ağrısı, hızlı nabız atması ve hıçkırık gibi şikayetler ortaya çıkıyorsa, zaman kaybetmeden bir uzmana başvurulmalıdır. Bu gibi durumda, en yaygın karşılaşılan riskler midede dikilen bir bölümünün kanaması veya dikişlerin açılmasıdır.
Uzun vadede ise kansızlık, çeşitli mineral ve vitaminlerin eksikliğide, tüp mide operasyonu ardından nadir görülmeyen sorunlardır. Bundan dolayı da obezite tedavisi, ameliyattan sonra sorunun direkt olarak çözülmesini sağlamaz. Hastanın da ameliyattan sonra destek sağlaması gerekir.
Made By-pass Ameliyatı
Made by-pass operasyonundaki hedef, tüketilen besinin, incebağırsaktan geçişini ve bu sayede de emilimini azaltmaktır. Tüp mide operasyonlarında en önemli farkı, midenin küçültülmesi ama yükselen bölümünün karın içinde kalmasıdır. Bununla beraber, ince bağırsakların bir bölümü midenin üst tarafına dikilerek, ikinci bir dikiş hattı oluşturulur ve bu sayede de yenilen yemekler mideyi by-pass ederek, doğrudan olarak incebağırsaklara ulaşmaktadır.
Özellikle, reflüye sahip obez hastalara önerilen mide by-pass operasyonları, ameliyat ardından uzun dönemde çeşitli metabolik değişiklikleri beraberinde getirir. Kansızlık, D vitamini eksikliği bunlar arasında en yaygın olanıdır. Bu sebeple de, by-pass ameliyatı olan hastalarda, ömür boyu vitamin ve mineral desteği gerekmektedir.