M.Ö. 15 Mart tarihinde bir grup Roma senatörü, senato toplantısında podyumda otururken Julius Caesar’ı öldürdü. Julius Caesar, senatörlerin dehşet verici gözlerinin önünde 23 bıçak darbesi almış bir şekilde yerde ölü yatıyordu. Bu olay kayıtlara ayın orta günü olarak geçildiğinden tarihinin 15 Mart olduğu düşünülmektedir. Öğleden sonra gerçekleşen bu olaydan sonra Büyük Roma İmparatorluğu’nun sonunun yaklaşmakta olduğunu kimse farketmemişti. Peki, bu büyük suikastin katili kimdi?
Shakespeare’in okuyucuları için tek bir katil vardır o da çoğu filmlere dahi konu olmuş olan Marcus Junius Brutus’tür. Çünkü Shakespeare göre büyük imparator Julius Caesar son nefesinde ‘’Sen de mi Brütüs” demiştir. Ama gerçekte bu sözlerin söylendiğine dair bir kayıt elimizde bulunmamaktadır. Aslında bakarsak büyük imparator Julius Caesar’ın yakın arkadaşı olun Marcus Junius Brutus’un onu arkadan vurduğuna, ihanet ettiğine, dair bir kayıt bulunmamaktadır.
Tarihi kayıtlar incelendiğinde dönemin en kötü haini başka biriydi: Decimus Junius Brutus Albinus. Decimus, Marcus Brutus’un uzak bir kuzeniydi. Shakespeare’in hikâyesinde pek yer almayan Decimus aslında unutulmuş bir suikastçıdır. Gerçek hayata ışık tutması bakımından Decimus’un hatırlanması önemlidir. Shakespeare’in ünlü eserinde Decimus’tan bahsediyor, ancak ismini Decius olarak kabul ediyor ve rolünü küçümsüyor. Ancak çoğu zaman gözden kaçan eski kaynaklar Decimus’un bir komplo lideri olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Decimus, Sezar’a ya Brutus ya da Cassius’tan daha yakındı. Aslında, bir iç savaşta Sezar’ın kazanıp iktidara olan kanlı yükselişinde Brutus ve Cassius, Sezar’a karşı çıktı. Sezar savaşı kazanmaya başladığı zaman ise saf değiştirdiler. Sezar Brutus ve Cassius affetti ve siyasi ofis ile onları ödüllendirdi ama onlara güvenmiyordu. Decimus ise bambaşkaydı. Her zaman Sezar’la birlikte savaşmış, asla ona karşı olmamıştı Decimus. Ve böylece Sezar’ın iç çemberinde kolaylıkla bir yer buldu.
Decimus bir Roma asiliydi, Romalılar ve milyonlarca çevre halkı yöneten bir asildi. Büyükbabası, Roma’nın egemenliğini İspanya’daki Atlantik’e kadar uzatan bir asildi. Fakat Decimus’un babasının vasat bir kariyeri vardı ve kendini çoğu devlet işinden geri çekiyordu. Tahta Sezar geldikten sonra Decimus ailenin ünvanını geri kazanmak için bir şans yakalamış oldu.
Decimus günümüze kadar uzanan yazılı belgelerden anlaşılacağı üzere eğitimli ama çok kaba ve iddialı bir askerdi. Bir kaynakta ‘’Askerlerim benim cömertliğimi ve cesaretimi görür.” Dediği ifade edilmektedir. ‘’Ben, en savaşçı halklara karşı savaşa girip birçok kalelerini ele geçirip birçoğunu yok etmişimdir.” Diyen Decimus bu sözleriyle halka yaptığı hizmeti anlatmaya çalışsa da aslında bu yaptıklarının halka hizmetle pek alakası bulunmamaktaydı. Yaptığı çoğu savaş ve fethettiği çoğu kaleyi halka hizmet için değil kendi ününü ilerletmek için yaptı Decimus.
Decimus, büyük bir komutan ve bir savaş kahramanı olan Caesar’la birlikte savaşlara katıldı. Yirmili yaşların ortalarında Decimus, Caul (kabaca şimdiki Fransa ve Belçika bölgesi)’un kuvvetlerine katılarak, bu bölgeyi Roma İmparatorluğu’na katmak için savaşıyordu. Decimus, önemli bir deniz savaşı kazandı ve Roma’nın Galya’daki zaferini mühürleyen Alesia kuşatmasında Sezar’la birlikte çalıştı.
Daha sonra, Roma senatosundaki düşmanları tarafından iktidardaki Sezar’a karşı bir başkaldırma ve soyma girişimi patlak verdi. Sezar tabii ki bu iç savaşı kazanmak için çok yoğun bir çaba sarfetti. Bütün bu iç savaş boyunca Decimus, Sezar’ın yanında savaşmayı seçti. Bir kez daha, Decimus, denizde, bu kez Gaul’un Akdeniz kıyısında bir zafer kazandı. Sezar Decimus’un vali yardımcısı saygın bir Sezar iken Caesar düşmanlarını başka yerlere meydan okuyarak gitti. Dört yıldan fazla süren sert mücadeleden sonra Caesar, M.Ö. 45 yılında Roma İmparatoru’na döndü ve Decimus yanındaydı. Buradan da göreceğimiz üzere Decimus neredeyse Sezar’ın sağ koluyken neden Decimus Sezar’a 9 ay sonra kalbine bir hançer saplamış olabilirdi?
Birçok Romalı Sezar’ın gücünden korkuyordu. Teoride Roma bir anayasal cumhuriyetti. Pratikte, Roma askeri Sezar tarafından onlarca yıldır diktatörlüğün eşiğinde yaşıyorlardı. Büyük Roma imparatorluğu için, Sezar karşılaşılmış ilk diktatördü. Kelimenin tam manasıyla kral olan Sezar’ın Mısır’dan Kleopatra’yı getirip büyük Roma İmparatorluğuna kraliçe yapması ve onu Roma’nın eteklerindeki büyük sarayında yaşatması halk tarafından pek hoş karşılanmamasına rağmen halk Sezar’dan korkuyordu. Küçük oğlu Caesar’ın gayri meşru çocuğu olduğu iddiasının da yayılması Romalı gelenekselciler için çok fazlaydı ve aralarında tartışmalar hararetlenmişti.
Fakat politik ilkeden ziyade hırs, Decimus’u Sezar’a yöneltmiştir. Decimus’un mektupları, özgürlükten ziyade onur hakkını önemseyen bir erkek olduğunu gözler önüne seriyor. Kazandığı onlarca zaferden sonra Roma’da adına bir resmi zafer töreni düzenlenilmesini isteyen Decimus’un bu isteği Sezar tarafından reddedilmişti. Bu reddetme Decimus’un Sezar’a karşı nefretinin başlangıcı olabilir. Bir diktatör olarak hareket eden Sezar çevresindeki komutanları avcunun içinde tutmak için onları çok fazla onurlandırmayı doğru bulmadığından Decimus’un bu isteğini geri çevirmiştir. Decimus’u başka şekillerde ödüllendiren Sezar aslında çok da hakettiği onuru ona vermemişti.
Tüm bunlara ek olarak Decimus’un karısının ailesi Sezar’a karşı olmuşlardır. Tarihçilere göre Decimus’un Sezar’a olan bu nefretinin şekillenmesinde evde karısıyla yaptığı konuşmaların da etkisinin çok olduğu düşünülmektedir.
M.Ö. 44 yılının kış ayında Cassius, Sezar’ı öldürmek için bir komplo kurdu. Decimus ve Brutus gibi, Cassius da soylu bir Romalıydı. Aynı zamanda Decimus gibi bir asker Cassius, Brutus gibi de entelektüel bir kimliğe sahipti. Sezar’ı öldürme planlarını gerçekleştirmek için Brutus’la anlaşan Cassius asker zekâsıyla, Brutus da filozof zekâsıyla sağlam bir plan kurdular.
Bu muhteşem plana Decimus’da dâhil olmuştur. Fakat Sezar’ı indirmek isteyen bu soyluyların hiçbirine Sezar’ın güveni olmadığından yanına kesinlikle yaklaştırmıyordu. Decimus’un bu ekibe katılmasıyla Sezar’a aşırı yakın olan bir soylu isyanda yer almaya başladı. Fakat isyan planları kurulurken ve son aşamaya geçene kadar Decimus, Sezar’a karşı neler karıştırdığını hiç hissettirmedi. Toplanan bu soylu birliği Sezar’ı senato toplantısında öldürmeye karar verdi. Fakat ortada o kadar çok suikast konuşulmaya başlanmıştı ki bu konuşmalar Ides Sezar’ın kulağına kadar gitmişti. Ides Sezar’ın yoğun baskıları sonucu ünlü imparator Sezar senatoya katılmamaya karar verdi. İşte bu durumda sahneye Decimus girdi ve ona çok yakın bir soylu olarak onu senatoya gitmesi için ikna etti. Sezar’ın gittiği o senato bir imparatorun sonu olmuştu.
Daha sonra Decimus, bu ekibin güvenliğini sağladı. Özel bir polis gücü olarak çok güçlü bir grup gladyatöre sahipti. Suikastçıları Capitoline Tepesi’nde emniyete götürdüler ve takip eden gergin günlerde çevrenin korunmasını sağladılar. Başlangıçta, Roma halkı suikastçıları anayasal özgürlük savunucuları olarak desteklediler, ancak Sezar taraftarlarının gücünü gördüklerinde akıllarını değiştirdiler. Decimus özellikle eleştiriler için geldi çünkü Sezar’a olan yakınlığı ihanetini daha da kötüleştirdi.
Decimus, kısa bir süre sonra, İtalya’nın kuzeyindeki bir ordunun başına gitmek ve cumhuriyetin sebebi olarak gördüğü şeyi savunmak için Roma’yı terk etti. Güçlü olmasına rağmen Octavius tarafından saf dışı edilmişti. Sezar’ın varisi olarak adlandırılan oğlu, Octavius ilk olarak Decimus ile ittifak kurdu ve sonra onu saf dışı bıraktı. Suikastin gerçekleştiği Mart ayından bir buçuk yıl sonra Decimus, düşmanları tarafından yakalanan ve infaz edilen askerleri tarafından terk edildi. Bir yıl sonra, Brutus ve Cassius bir savaşı kaybettiler ve intihar ettiler. Buna karşın Octavius, kanlı iktidarı arttırmaya devam etti ve sonunda Roma’nın ilk imparatoru olarak tahta oturdu. Sonunda Augustus adıyla anılmaya başladı.
Decimus, Caesar’ın suikastı için çok önemli olmasına rağmen neden bilinmiyor diye baktığımızda Brutus’un çok entelektüel bir kimliği olması dolayısıyla onun arkasında kaldığını düşünebiliriz. Ayriyeten Brutus öldükten sonra ailesi ve arkadaşları onu o kadar önemli biri olarak gösterdi ki halk tarafından efsaneleşmeye başladı. Ardından Shakespeare’in yazdığı eser suikasti Brutus çevresinde tasarlamasıyla Decimus’un adı git gide anılmamaya başladı. Decimus’un entelektüel kimliğinin olmaması onun gibi edebi öykülerle kendini anlatamaması tarih sahnesinde pek adının geçmemesine neden oldu. Fakat yazdığı mektuplar sayesinde Decimus’un Büyük Roma İmparatorluğu için ne kadar büyük bir önem teşkil ettiğini görebiliyoruz.
Alıntıdır.