Deneysel Ruhçuluk esas itibariyle bir araştırma, inceleme ve gözlemleme bilimidir. Araştırmalarında, olaydan yani sonuçtan sebebe doğru uzanması da bir metot olarak deneyselliğinin en iyi göstergelerinden biridir. Bir bilim dalı olarak deneysel araştırmalardan parapsikolojiye uzanan tarihsel süreci boyunca temelinde var olan bilimsellik asla göz ardı edilemez. Deneysel Ruhçuluk felsefi olarak kozmoloji (evrenbilim), ontoloji (varlıkbilim) ve etikle (ahlak) ilgilenir. Bilimsel ve deneysel yönüyle de; trans ve medyumluğun her çeşidini, parapsikoloji, ipnoz, telkin ve manyetizm gibi konuları içerir. Parapsikolojik çalışmalar, Duyular Dışı algılamalarla ilgilidir. Bu araştırmalara, telepati, durugörü, prekognisyon ve psikokinezinin dışında, psikometri, teleportasyon, radyestezi, dedublüman, ekminezi, şifacılık gibi daha pek çok psişik çalışma dahildir.

Deneysel Ruhçulukta parapsikolojinin ve olağanüstü olayların yorum ve araştırması önemlidir. Zira bunlar insanın, aslında büyük kudretlere sahip bir ruh varlığı olduğunu, ölümden sonra şuurluluğun devam ettiğini anlamaya yarar. Çeşitli zamanlarda, dünyanın çeşitli ülkelerinde, çeşitli araştırmacılar tarafından ruhsal fenomenlerle ilgili olarak yapılan deneysel çalışmalar daima birbirini doğrulamış ve desteklemiştir. Pek çok ülkenin üniversitelerinde kurulan kürsülerde, çeşitli dernek, enstitü ve vakıflarda yapılan ruhsal araştırmalar ve deneyler de bilimsel bir anlayışla sürdürülmektedir. Birçok ciddi bilim adamı, ruhçuluğun deneysel yanını şiddetle reddederken, ruhsal fenomenleri gözlemledikten sonra tekrar eden deney ve gözlem sonuçları karşısında, ateşli bir savunucu olmuşlardır. Deneylere dayanan ruhçuluk evrensel bir niteliğe sahiptir. Evrenselliği kapsadığı bilgi ve prensiplerin ilkesel birliğinden oluşur. Bu geniş yelpazede her görüş kendine bir yer bulabilir, her soruya yanıt bulunabilir. Tüm dünya üzerinde, deneysel araştırmalarla ruhsallığın iç içe geçerek incelendiği bu metodoloji, özünde iki ana temel unsuru barındırır. Bunlardan birincisi, 'yaşamakta olan varlığın amacı nedir' sorusuna yanıt aramak; ikincisi ise,' beden ötesi ya da ölüm sonrası yaşamın şartlarını araştırmak ve bunların nelerden ibaret olduğunu saptamaya çalışmaktır.' Deneysel ruhçuluk bir inanç sistemi değil bir bilgi sistemidir. İnanç sübjektiftir; kişiden kişiye, toplumdan topluma, devirden devire değişir.
Oysa bilgi objektiftir; kişilerin ya da toplumların arzu ve isteklerine göre değişmez. Herkes için, her yerde ve her zaman aynıdır. İnançları değil de bilgiyi temel alan tüm öğretiler ayırıcı değil birleştiricidir; dogmaları yoktur, düşünmeden ve anlamadan inanmak tarzında kimseye bir baskı yapmaz. Tüm inançlar ve manevi eğitim sistemleri ancak böylesine bir evrensel görüşün şemsiyesi altında bir araya gelebilir. Her ekolün kendine ait bir tarihçesi vardır. Her ne kadar Ruhçuluğun başlangıcı insanlık tarihi kadar eski ise de kurumlaşması 1850'lere rastlar. Tarih boyunca yaşayanlarla ruhsal dünyalar arasında bir iletişim olabileceği hep bilinmiştir. Mitolojilerde, efsanelerde ve dinsel inançlarda bu konuya ait sayısız örnek de vardır ama New York eyaletinin Hydesville kasabasında yaşayan Fox Ailesi, yaşayanlarla ruhsal dünya arasında özel metotlarla ikili bir iletişim yapılacağını ispatlayan ilk ailedir. Fox kardeşlerin başından geçen hayli ilginç olaylar konuyla ilgilenen birçok bilim adamı ve uzman tarafından ölüm ötesinde başka bir yaşamın olduğuna dair bir kanıt olarak kabul edildi. Böylece Fox ailesi bugün dünya üzerinde milyonlarca hatta milyarlarca kişinin benimsediği Ruhçuluğun ilk temellerini atmış oldular.

Deneysel Ruhçuluğun çağımızda yeniden oraya çıkışı, bu küllenmiş ateşin yeniden tutuşması; dünyanın dört bir yanında kurulan ruhsal irtibatlar ve alınan tebliğler sayesinde olmuştur. Ruhçuluğun gelişmesi ise bu tebliğlerin derlenmesi ve ruhsal fenomenlerin bilimsel kuruluşlar tarafından incelenmesi ve deneye tabi tutulmasıyla gerçekleşmiş olup, bu süreç aynı hızıyla hatta artarak devam etmektedir. Şimdiye kadar ya materyalist ya da idealist düşünceler tek yanlı olarak ele alındı; ruh ile madde birbirinden ayrı değerlendirildi. İnsanlık ya tamamen maddeye, ya da tamamen ruha yönelerek, her ikisini bağdaştıran bir bilgi sistemi kuramadı. Ama Deneysel Ruhçuluk bu gezegende yaşayan her insanın hem ruhsal, hem maddesel yönünü bir araya getirerek bir bilgi sistemi oluşturdu. Günümüz insanının, kendini ve yaşamı bir bütün halinde kavramasını sağlayacak olan bu metodoloji; ruhsallık ile bilimi birleştiren bir sistematiktir.