ınsanın öfkeleneceği, dolup taşacağı anlar da mutlaka olur. O esnada insanın öfkesini yutması, dince çok önemli bir vasıf sayılmaktadır. Bir taraftan insanların kusurunu affetme, bir taraftan da öfkelenip köpüreceği yerde dahi köpürmeme, sabırlı ve mülâyim davranma bir mümin sıfatıdır. Peygamber Efendimiz (sav), "Müminlerin en kamil ve olgunu ahlak bakımından en güzel olan, başkalarıyla en iyi geçinendir." buyurmuş ve bize, affetmeyi de ihtiva eden güzel ahlaklı olma yolunu göstermiştir. Evet, "Ahlak iledir kemâli âdem, ahlak iledir nizamı alem."
Güzel ahlakla donanmış bir sîne, ihtimal, cehenneme konsa bile tavrını değiştirmez. Orada da hilm ü silm çizgisinde yaşar, zebanilerle hasbihal eder, başına gelenleri geniş bir yürekle karşılar. Güzel ahlaka açık bir gönül geniş bir mekana benzer ki, dünya kadar gaile dolsa da o, yine öfkesini, şiddetini gömebilecek bir yer bulabilir. Huyu kötü, sinesi de dar kimselere gelince onlar, kargadan bile aptal öyle "Kâbil"lerdir ki, koskocaman arzda bile kötü duygularını, hiddet ve nefretlerini gömebilecek bir mezar bulamazlar.
Huyu güzel olanın her yanı güzeldir. Fakat, huy güzelliği, huysuzlukla test edilmeden isbatlanmış olmaz. Bir insan huysuzluk karşısında da tavır değiştirmiyorsa, yani çevresindekiler akrep ve kobra bile olsa, onlara da âdab ve erkân öğretmeye çalışıyorsa, o güzel huyludur. Mümin, taşıdığı yüksek karakteri ve yüce ahlakıyla çıyanların bulunduğu yere konulsa dahi onlara da insanî âdab ve erkân öğretmeye gayret etmelidir. ıyi insanlarla geçinmek kolaydır. Maharet en kötü insanla veya kötü gördüğümüz insanla da daima iyi münasebetler içinde bulunmaktır. ışte, cennetin kapılarını açan sırlı anahtar da budur