Helal ile haram birbirine açıkça zıt olan şeylerdir. Şüpheli şeyler ise, ikisinden birisine benzemekte ve bunun için tesbiti zor olmaktadır.
Şüpheli şey, bir yönden helale, diğer yönden harama benzer; yahut her ikisine benzer fakat birisi ağır basar veya ikiside eşit ağırlıkta bulunur.
Helal ile haramın durumu, renklerin aslı olan beyaz ve siyaha benzer. Bu iki renk asıldır; herhangi bir rengin birleşimiyle meydana gelmişlerdir.
Helale yakın olan şüpheli şeyler, sarı renge benzer; çünkü sarı renk beyazdan ortaya çıkmıştır. Harama yakın olan şüpheli şeyler ise, yeşil renge benzer; yeşil renk siyahtan ortaya çıkmıştır.
Sarı rengi görünce, bunun helale yakın şüpheli şeyin alâmeti olduğunu bil ve böyle bir şüpheli şeyi helale kat ve onun helal olduğu hükmüne var. Bilindiği gibi sarı, beyaza en yakın renktir.
Yeşil rengi gördüğün zaman o, harama yakın şüpheli şeyin alâmetidir; böyle bir şüpheli şeyi harama kat ve onun haram olduğu hükmüne var. Bilindiği gibi yeşil, siyaha en yakın renktir.
Bir renkte sarı ve yeşil birleşmişse, o birbirine karışan şüpheli şeylere benzer; bu durumda hangi rengin ağır bastığına bak ve ona göre hüküm ver.
Karışık renkler içinde, sarı daha fazla ve galipse, bu helal olan şüpheli şeye benzemektedir. Ondan fazla ileri gitmeden, ihtiyaç kadarını alırsın; çünkü o, safi (tertemiz) helal değildir.
Karışık yollardan beslenen ordunun yiyecekleriyle karışan malların ve onlarla yapılan ticaretin durumu buna benzer.
Yeşil renk daha fazla ve galipse, bu harama yakın şüpheye benzer; ondan ancak zaruret miktarı al çünkü o, haramdan tertemiz bir şüphe değildir.
Bu kısım, sultanların dostlarının ve onlara yakın olan kimselerin sahip olduğu mülklerin misâlidir; çünkü onların hizmetinde iken kazandıklarına, zalim devlet adamlarının malı karışmıştır.
Sen içine hiçbir şey karışmamış olan safi beyazı bulana kadar araştır; bu beyaz renk, helalin alâmetidir. Böyle bir malı bulunca ondan istediğin şekilde al, rahatça kullan; bunda sana bir günah yoktur.
Ancak bu şekilde helal bir mal da olsa, ondan rahatça kullanarak zahid/dünyadan gönlünü çekmiş olamazsın.
Müşriklerden alınan ve Allâh yolunda cihad da elde edilen ganimetler, miras yoluyla ele geçen temiz ve helal mallar, haksız olarak ele geçirilmemiş topraklarda yetişen mahsuller, yağmur ve göl suları, kara ve denizde avlanan hayvanlar bu helal çeşidine örnektir.
Siyah renk ise, haramın alâmetidir; bu haramdan kaçın ondan hiçbir şey alma, eğer alırsan fasık/günahkâr olursun. Haram yemek, büyük günahlardandır.
Gasb ve cinayet yoluyla edilen mallar, haram yollardan kazanılıp yenilen şeyler ve sahibinin rızası olmadan ele geçirilen mülkler bu tür harama örnektir.
Bil ki, helal takvanın ve ilmin; haram ise günahkârlığın ve cehaletin sonucu oluşur. İlim ve yakva, muttâki âlimlerin iki vazgeçilmez halidir.
Muttâkiler/Allâh korkusu ile hareket edenler çoğalır, helal ve harama dikkat eden müminler mevcut olursa, piyasada helal kazanç daha çok ortaya çıkar ve daha fazla bulunur.
Cehalet ve fısk/büyük günahlar çoğalınca ise haram çoğalır. Bunlar cahillerin ve fasıkların iki halidir; cahiller çoğalıp fasıklar ortaya çıkınca, piyasada daha çok haram bulunur, haram kazanç ağır basar.
Helale Ulaşmanın Esas Yolu
Halkın içinde helal malın bulunması asıl itibariyle idarecilerin adaletine ve yöneticilerin istikâmet üzere hareket etmesine dayanır.
Bir de onların etrafında hizmet görenlerin kendilerine, yüce Allâh yolunda halkın salahı ve müslümanların hayrı için yaptığı işlerde itaat etmesine bağlıdır.
Helal malın piyasada yayılması da halka bağlıdır!
Buna dikkat eden azalır ve iş tersine dönerse, helal gizlenir; haram ortaya çıkar ve her tarafa yayılır.
Bu durumda helal az bulunur ve kıymetli olur; o ancak müslümanlar içinde Allâhu Tealâ’nın seçtiği ve sevdiği kimselerde bulunur.
Bu da ancak O’nun özel yardımı, kulunu doğruya sevk etmesi, günahlardan uzaklaştırıp koruması ile mümkün olur.
Bir haberde şöyle rivayet edilmiştir:
“İnsanların dinî bozulunca, rızıkları (kazanç ve yiyecekleri) da bozulur.”
Tefsir âlimlerinden birisi, Allâhu Tealâ’nın (c.c):
“İşte biz bu şekilde, yaptıkları işler yüzünden zalimlerin bir kısmını diğerlerine musallat ederiz (başlarına idareci yaparız).” (En’âm: 129) âyeti hakkında şöyle demiştir:
“İnsanların ameli bozulunca, kendilerine benzer kimseler başlarına idareci yapılır.”