Cenâb-ı Hakk (c.c) rahmetinin gereği, diğerlerinden faziletli kılarak, Mü’minlerin önüne, ahiret hayatları için faydalar temin edecek, manevî bir ticaret mevsimi olarak bazı ayları halk etmiştir. Bu manevî ticaret mevsimlerinden birisi de Şa’ban ayıdır.
Peygamberimiz (s.a.v) Şa’ban ayına hususî bir itina gösterir, bu mübarek ayın büyük bir kısmını, hatta tamamını oruçla geçirir, gecelerini de ibadet ve tâat ile sâir gecelerden farklı bir şekilde ihya ederdi. Hz. Âişe (r.anha): “Rasûlullah (s.a.v)’in hiçbir ayda Şa’bân ayından daha fazla oruç tuttuğunu görmedim. Şa’bân ayını hemen hemen, oruçla geçirirdi.” buyurmuşlardır.(1)
Rasûlullah (s.a.v) Efendimizin Şa’bân ayında çok oruç tutması âlimler arasında farklı yorumlara sebep olmuştur: İbn-i Battal’a göre Efendimiz, her ayda tutmakta olduğu üç günlük oruçları sefer gibi bazı sebeplerle, zamanında tutamıyor ve bunlar birikiyordu. İşte bunları toptan Şa’bân ayında tutuyordu. Bu te’vil Taberânî’ den gelen Hz. Âişe (r.anha) rivayetine dayanmıştır. Bu hususta şöyle diyende olmuştur:
“Rasûlullah (s.a.v) bunu, Ramazan ayına ta’zim için yapardı.” Bununla ilgili bir hadis, Tirmîzî’den gelmiştir: “Rasûlullah’a Ramazandan sonra hangi orucun daha eftdal olduğu soruldu da şu cevabı verdi: “Ramazan’a ta’zim sebebiyle Şa’bân.” buyurmuşlardır. Şa’bân da çok oruç tutmasının hikmeti hakkında şu da söylenmiştir: “Rasûlullah’ın hanımları, Ramazan ayında tutamadıkları borçlarını Şa’bân ayında kaza ediyorlardı...” İbn-u Hacer bunu da muvafık bulmaz. İbnu Hacer bu bapta söylenecek en evla sözün şu olduğunu kaydeder:
“Üsâme İbn-u Zeyd (r.a) dedi ki: “Ey Allah’ın Rasûlü dedim, ben sizi hiçbir ayda Şa’bân’da tuttuğunuz kadar çok oruç tutar göremiyorum? (bunun sebebi nedir?) Aleyhissalâtü ves-selâm: “Bu, halkın Ramazan’la Recep arasında gaflet ettiği bir aydır. Halbuki bu ay amellerin Rabbü’l-âlemin’e yükseldiği bir aydır. Ben amelimin, oruçlu olduğum halde yükselmesini istiyorum.” buyurdular.(2)
Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz bu aya o kadar önem verirdi ki Şa’bân ayının tamamını oruçla geçirdiği de olurdu. Bu hususta Hz. Âişe (r.anha)’nın bir rivayeti şöyledir: “Peyamber (s.a.v): “Şa’bân’ın tamamını oruç tutardı.” Ben kendisine: “Ya Rasûlallah oruç tuttuğun ayların en sevimlisi sana Şa’bân ayımı dır? dediğimde, şöyle buyurdu: “Allah (c.c), bu sene içerisinde ölecek kimselerin Şa’bân ayı içerisinde yazar. Ben de ecelimin oruçlu iken gelmesini istiyorum.” buyurmuşlardır.(3)
Şa’bân ayına kutsiyet kazandıran ve onu faziletli kılan en önemli husus hiç şüphesiz ki içerisinde Beraat gecesi (Şa’ban ayının 15. gecesi ) gibi mübarek bir gecenin olmasıdır. Hz. Âişe (r.anha) annemiz anlatır:
-“Rasûlullah (s.a.v) geceleyin kalkıp namaza durdu. Secdeyi o kadar uzattı ki, ruhunu teslim ettiğini zannettim. Onu böyle hareketsiz görünce kalkıp baş parmağını hareket ettirdim, hareket edince geri yerime döndüm ve secdesinde şöyle dua ettiğini işittim: “Azabından affına sığınırım. Gazabından rızana sığınırım. Senden yine sana sığınırım. Ben seni senin kendini övdüğün gibi övemem.
” Başını secdeden kaldırıp namazdan ayrılınca: -“Ey Âişe! -bir rivayete göre de ‘Ey Humeyra’- Allah’ın Rasûlü’nün, senin hakkını yerine getirmediğini mi zannettin?” buyurdu. Ben: -“Hayır. Vallahi Ya Rasûlallah! Secdeyi uzatmandan dolayı ruhunun kabzedildiğini zannettim.” dedim. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v): -“Bu gece hangi gecedir, biliyor musun?” dedi. Ben: -“Allah ve Rasûlü daha iyi bilir.” deyince:
-“Bu Şa’bân’ın on beşinci gecesidir. Allah (c.c) Şa’bân’ın on beşinci gecesinde kullarının haline muttali olur.
Bağışlama dileyenleri bağışlar. yardım dileyenlere yardım eder. Kin tutanları oldukları gibi mağfiretinden geri bırakır.” buyurdu.” (4)
Yine Hz. Ali (r.a)’den rivayetle Rasûlullah (s.a.v): “Şa’bân’ın on beşinci gecesi olunca, o geceyi ibadetle ve gündüzünü oruçla geçiriniz. Çünkü Allah Teâlâ’nın rahmeti o gece güneşin batmasıyla dünya semasına iner ve Allah Teâlâ şöyle buyurur: -“Bağışlanmak isteyen yok mu? Günahlarını bağışlayayım. Rızık isteyen yok mu? Rızık vereyim. Bir derde müptela olan yok mu? Afiyet vereyim…” ve bu hal güneş doğuncaya kadar devam eder.” buyurmuşlardır. (5)
Beraat gecesinde beş haslet vardır
1- Her mühim iş o gece tefrik (belirleme, kaydedilme) edilir. Cenâb-ı Hakk (c.c) şöyle buyurmaktadır: “O, mübarek gecede her hikmetli iş katımızdan bir emirle ayırt edilir.”(6) Bazı müfessirlere göre ayette ifade edilen “hikmetli işlerin ayırdedilmesi” Beraat gecesinde başlar, Kadir gecesine kadar devam eder. İbn-i Abbas (r.a)’ın bildirdiğine göre hikmetli işlerin birbirinden ayırt edilmesi şöyle olur:
Bu seneden gelecek seneye kadar meydana gelecek hadiselerin hepsi ayrı ayrı melekler tarafından defterlere yazılır. Rızıklar, eceller, zengin olacak, fakir düşecek kullar, doğacak çocuklar hep Berat gecesinde kaydedilir. O yıl hacca gidecek hacıların sayısı dahi bu devrede taktir olunur. Herkesin ve her şeyin mukadderatı bu gece taktir olunur. Rızıkla alakalı defter Mikail (a.s)’a, savaşlarla ilgili defter Cebrail (a.s)’a, ölüm ve musibetlerle ilgili defterde Azrail (a.s)’a teslim edilir.”(7)
2- O, geceki ibadetin fazileti büyüktür. Bu geceye mahsus, her rekatta bir Fâtiha, on İhlas-ı şerîfe okumak sureti ile yüz rekat namaz kılınır. Bu gecede bu namazı kılan bir kimseye Cenâb-ı Hakk (c.c) yetmiş defa nazar eder ve her nazar ile onun yetmiş ihtiyacını giderir. Bu ihtiyaçların en azı da
affedilmektir.” (8)
3- Rahmet-i İlahî tecelli eder.
4- Mağfiret gecesidir. Hz. Âişe (r.anha) annemizden rivayetle Peygamber Efendimiz (s.a.v): “Cebrail (a.s) bana gelip şöyle dedi: ‘Bu gece Şa’bân’ın on beşinci gecesidir. Allah (c.c) bu gece, Cehennemden kelp kabilesinin* sürüsünün tüyleri sayısınca kimseyi azad eder; ancak bu gecede, Allah (c.c) şu kimselere rahmet nazarıyla bakmaz: Müşrik, münafık, akrabalık bağlarını kesip akrabaları gözetmeyen, büyüklük taslayan, ana-babasına âsî olan ve içki içmeye devam eden.’ buyurmuşlardır.”(9)
5- O gece Rasûlullah (s.a.v)’e şefaat hakkının tamamı verilmiştir. Çünkü Rasûl-i Ekrem (s.a.v) Şa’bân’ın on üçüncü gecesi, ümmeti hakkında şefaat istemiş, bu şefaatin üçte biri verilmiş, on dördüncü gecesi yine istemiş, üçte biri daha verilmiş, on beşinci gecesi talep etmiş ve bu gece de şefaatin tamamı ihsan buyrulmuştur.
Şa’bân ayında Sahabe-i Kiram (r.anhüm) Efendilerimiz bolca Kur’an okurlar, bu ayın gündüzlerini oruçla, gecelerini ve bilhassa Beraat gecesini ibadetle, zikrullah ile geçirirlerdi. Ayrıca bu ayın Rasûlullah (s.a.v) Efendimizin ayı olması hasebi ile çokça Salavat-ı Şerife
getirmeli, Peygamberimiz (s.a.v) Efendimizin Sünnetlerine tâbî olma hususunda çok daha titiz davranmalıdır. Zira Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz: “...Şa’ban benim ayım…” buyurmuşlardır.
Rabbimiz bu mübarek ayın ve Beraat gecesinin feyzinden, rahmetinden istifade etmeyi hepimize nasip ve müesser eylesin. Amin.
“Allahümme barik lena fî Recebe ve Şa’bane ve belliğna Ramazane -Allah’ım Receb’i ve Şa’bân’ı bize mübarek kıl ve bizi Ramazana ulaştır.”