Pythagorasçı Ruh Öğretisi

Felsefe insanın yaşama biçimidir. Pythagorasçılara gelene kadar ruh anlayışının Homeros’ta kullanıldığını görüyoruz. Homeros ruhu bir gölge gibi görüyordu. İnsan öldüğü zaman ruh ağzından çıkıyor, havaya karışıyordu. Bu ruh ince havadan oluşmuştu. Yani ruhun bir cismi vardı. Homeros’ta ruh yeniden başka bir bedene girmiyordu. Pythagoras ruhun tekrar bedene girdiğini savunuyor. Ona göre ruh bu dünyada sürekli dolaşır ve her defasında başka bir bedene girer. Öğretilerinin temel; budur. Ruh insandan hayvana da geçer. Bu yüzden et yemiyorlar, ruh ölümsüz bir yapı ya sahiptir. Bu fikirleri doğudan aldıkları, Pythagoras’ın Zerdüşt ile konuştuğu söylenir. Bunlara göre ruh birtakım olaylardan arınması gereken bir yapıdır. Ruhun hürlenmiş olduğunu ve arınması için felsefe yapmak gerektiğini söylüyor. Ruhu temizlemek için felsefe yapılacak, ruh bilgiyi taşıyacak, kötülükler ortadan kalkacak.

Pythagoras, orphik akımdan etkilenmişti. Orphizme göre ruh bedenden bedene geçer. Beden ruhun hapishanesidir. Beden kötüdür ve ruhun bedenden kurtarılması gerekir. Bunun için de birtakım ayinler yapılmalıdır. Ruhu arındırmak extacy ile mümkündür. Bu da kendinden geçmedir. Buna Eski Yunan dünyasında katharsis denir. Bu sayede ruhun özgür olacağı düşünülür. Ana amaç bedenden kurtulup ilahi bir yapının içinde erimektir.

Pythagoras’la beraber felsefeye ilk defa bilen özne getirilmiştir. Ruh bilgi edinebilen bir mekanizmadır. İlk defa özne ve nesne ayrımı yapılıyor. Pythagoras’ın deyimiyle; bir yanda mikrocosmos (nesne), bir yanda makrocosmos (özne) karşı karşı ya geliyor. Bilgi problemlerinin meydana gelmesinde aşama oluyor. “Bilgi nedir?” sorusu makro ve mikro cosmosa dayanır. Onun bir öğretisine göre bilinen mikro cosmos ile bilen makro cosmos aynı yapıdan meydana gelmiştir. İkisi de ince, sınırsız havadan oluşmuştur. Bizim lociğimiz ve dünyanın lojiği aynı yerden gelir. Bizim bilgi düzeneklerimiz öyle bir yapı gösterir ki gerçekliğin yapısı benzeşir.

Felsefe tarihinde;

1. Bilginin olabilmesi için benzer benzeri algılar.
2. Bilginin olabilmesi için algılayan ile algılanan farklı şeyler farklı şeyler olması gerekir.



Bu görüş özneyi ön plana çıkarır. Pythagorasçılarda özne birdenbire karşımıza çıkıyor. Miletoslular ise özneyi varlığın içinde eritmişlerdir. Miletoslular niye bilgilerinin doğru olup olmadığını sormadılar? Çünkü özne yok. Bunlar bilgilerini eleştirmemişlerdir. Bu dogmatik bir görüştür. Bunlarda sadece kozmogonik açıklamalar vardır. Pythagoras eleştiri yapmamıştır fakat yapılması için zemin hazırlamıştır.

Miletos okulunda hatta Homeros’ta ruh hareket ettirici olarak görülmüştür. Pythagoras ruhun bu özelliğinden söz ederken bilim ve sorumluluk alabilme yönüne ağırlık vermiştir. Buradaki problem:

1. Ruh bireyliliği gösterir mi?
2. Değişik ruhlar var mıdır?

Bireylik varsa ruh da vardır. Sorumluluk varsa bu geçerli insanın kendi hünerinin olması gerekir. Eğer benim özdeşliğim yoksa sorumluluk olamaz.

“Okul” kelimesini ilk olarak Pythagorasçılar kullanmışlardır. Okul kişinin ruha ulaştığı yerdir. İlk birkaç yıl soru sormak yasaktır. Çünkü öğrencide bir altyapı oluşturulmak istenir. Burada müzik, matematik, astronomi ve tıp öğretilir. Dönemin en ahlaklı ve hikmetli tıpçısı sayılan kişisi Alkmaion’dur. Alkmaion, ben ancak deneyebildiğim, gözlemleyebildiğim konularda konuşabilirim, bunların dışında kalanlarsa dinî ve tanrısal konular olduklarından, alanımın dışında kalırlar, demektedir.