Hasan Ahmed Abdurrahman el-Benna (14 Ekim 1906 - 12 Şubat 1949), Mısırlı siyasi ve dini lider. Müslüman Kardeşler (İhvanu'l-Müslimun) hareketinin kurucusudur. Aynı zamanda Müslüman entelektüel, fikir adamı Tariq Ramadan'in dedesidir.

Büyük bir dava insanı olan Hasan el-Benna’yı çok yakın arkadaşları şöyle tanımlamaktadır: "Korkunç hafıza, tükenmeyen enerji, belagat dolu hitabe ve çarpıcı kişilik. Gerçekten o lider olarak doğmuştu.”

Batılı sömürgecilerin işgalindeki bir ülkede doğan Hasan el-Benna, daha çocukken ilk tahsilini ve terbiyesini bir alim olan babası Ahmed el-Benna’dan aldı. Babasının bir özelliği de Cemaleddin Afganî ve Muhammed Abduh’un başlattığı ıslahat hareketi ile temaslarının olmasıydı. Urvetü'l Vüska’nın sadık bir takipçisiydi.

Hasan el-Benna, 1923 yılına kadar lise tahsilini tamamladı. 1927 yılında, Daru’l-ulum fakültesinden birincilikle mezun oldu, devlet lisans üstü tahsil yaptırmak üzere Paris’e gitmesini teklif etti. Fakat o hayatına gaye edindiği hedeflerine ulaşabilmek için bu teklifi kabul etmedi, aynı yıl İskenderiyye şehrinde bir okula öğretmen olarak tayin edildi.

İskenderiyye’de gördükleri onu daha çok üzdü ve daha ziyade tahrik etti. Her tarafta yabancı egemenliği ve Batılılaştırma gayreti kendini apaçık sergiliyordu. Süveyş kanalını işleten şirket ayrı bir devlet gibiydi, sömürgeciler sultanlar gibi, halk ise esirler gibi yaşıyorlardı. Sokak ve caddelerin bile isimleri değiştirilmiş ve yabancı isimler konmuştu.

Böyle güçlü bir hedefe karşı tek başına yapılabilecek fazla bir şey olmadığını gören Hasan el-Benna “el-İhvanu’l-müslimun” cemiyetini kurmaya karar verdi. Cemiyete alimleri, tarikat şeyhlerini, seçkinleri ve sivil toplum kuruluşlarını davet etti. Davete ilk olarak İngiliz kampında çalışan altı zanaatkar katıldı ve bunlarla birlikte cemiyeti 1928’de kurdu.

II. Dünya Savaşı başladığında çok sayıda öğrenci, devlet memuru ve işçi Müslüman Kardeşler'e üyeydi ve Teşkilat Mısır toplumunun hemen bütün kesimlerini temsil eden bir önemli siyasi güç olmuştu.

Halk tarafından büyük ölçüde desteklenen Müslüman Kardeşler cemiyetinden, devlet yöneticileri korkmaya başlamıştı ve buna sömürgecilerin baskısı da eklenince başbakan Nakraşi, cemiyetin kapatılması, önemli üyelerinin tutuklanması ve bütün mallarına el konması için emirname çıkardı. Dernek 8 Aralık 1948’de kapatıldı. Kapatıldığı zaman yalnızca Mısır’da 2000 şubesi, yarım milyon kayıtlı üyesi, bunun birkaç misli kayıtsız destekçisi vardı. Yönetim bununla da yetinmedi, 12 Şubat 1949 günü bir suikast düzenleyerek Hasan el-Benna’yı şehid ettiler.

Sokak ortasında suikastçıların kurşunlarına hedef olan Hasan el-Benna’yı hemen hastaneye kaldırdılar, kanamaya rağmen durumu iyi sayılırdı ve kurtulabilirdi ama doktorlar gelmedi ve kan kaybından şehid oldu. Katilin içinde kaçtığı arabanın plakası alınmıştı, 9979 numaralı arabanın İçişleri Bakanlığı’na kayıtlı bir araba olduğu ortaya çıktı.

Sömürgecilerin ve makam düşkünlüğünün esiri olan yöneticilerin şehide, yakınlarına ve babasına neler ettiklerini görelim.

Taziye için baba evine gelenler tutuklandılar, şehid için Kur’an okumak ve cenaze namazı kılmak yasaklandı. Şehidin naşı, önünde ve arkasında birçok silahlı polisi taşıyan arabalarla çevrili bir arabayla evine götürüldü. Evin etrafı sarıldı, insanlar istese bile gelmelerine imkan bırakılmadı. Şehidin babası büyük alim Ahmed el-Benna’ya polis, vefatı anında bildirdiği için altmış yaşını aşmış babanın adeta beli büküldü, sabaha kadar “Yarabbi, adaletine sığınıyorum, oğlumu şehid ettiler” diye inleyerek namaz vaktini bekledi. Evde yalnızda, diğer aile efradı tutuklanmışlardı. Babaya ölüm haberi verildiğinde “Eğer yalnız başına defneder ve saat dokuzda defnederse eve getireceklerini aksi halde kendilerinin götürüp gömeceklerini” söylediler. O da son bir defa oğlunun yüzüne bakabilmek için buna razı oldu. Baba Ahmed Abdurrahman el-Benna bundan sonra olanları söyle anlatıyor: “Cenazeyi sabah namazına yakın, kimseye göstermeden getirdiler, defne hazırlama işini gören kimselere bile izin vermedikleri için çocuğumu kendim hazırladım, tabuta yerleştirdim ancak tek başıma taşıma imkanım yoktu. Polisten yardım istedim kabul etmediler. Taşıyacak birkaç kişiye izin vermlerini teklif ettim onu da reddettiler ve ‘sen ve kadınlar taşısın’ dediler. Sokaklar tenha idi, kadınların omuzlarında cenaze taşındı, Kaysun camiine geldiğimizde kimseler yoktu, camiin görevlilerini bile oradan uzaklaştırmışlardı. Çocuğumun cenaze namazını kılmak üzere önünde durduğum zaman gözlerimden yaşlar boşandı; bunlar yaş değil, insanlara rahmeti ulaşsın diye Rabbime yönelmiş niyazımdı. Namazdan sonra onu İmam Şafii kabristanına taşıdık, defnettik ve ağlayarak evimize döndük.”

2007 yılında İhvan’ın yaptığı bir araştırmaya göre bütün dünyada İhvan üyelerinin sayısı yüz milyonu aşmaktadır. Mısır’da on milyon üye ve beş milyon da destekçisi vardır. İhvan muhalifleri bu sayıları kabul etmiyor ve sayıların daha az olduğunu iddia ediyorlar.
İhvan’ göre dünyada yetmiş iki ülkede, ABD’ye göre yetmiş ülkede bir şekilde İhvan vardır.


Kaynaklar:

haftalikgundem.com
Hayreddin Karaman, İslami Hareket Öncüleri, İz Y.
Vikipedi