BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, "Hükümet artık bu saatten sonra lafla peynir gemisinin yürümediğini görmeli ve somut adım atarak süreci ilerletmelidir. Gelinen noktada süreç tek taraflı ilerliyor" dedi.
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan, EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan, ESP Genel Başkanı Figen Yüksekdağ ve Sanatçı Ferhat Tunç'la birlikte Pertek ilçesindeki seçim irtibat bürosunu açtıktan sonra karayoluyla Tunceli'ye geldi. Demirtaş, basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Çözüm süreciyle ilgili soru üzerine Demirtaş, "Arkadaşlarımızın dün İmralı'daki görüşmeyle ilgili verdiği son detaylar durumun hakikaten iç açıcı olmadığını gösteriyor. Sürecin geldiği noktada ilerleyebilmesinin artık hangi koşullara bağlı olduğunu ortaya koyuyor. Arkadaşlarımızın parlamentoya sunduğu yasa taslağı da barışın ve müzakerenin nasıl olacağını gösteren yasa taslağı da hükümetin meseleye ciddiyetini ortaya koyacaktır. Hükümet artık bu saatten sonra lafla peynir gemisinin yürümediğini görmeli ve somut adım atarak süreci ilerletmelidir. Gelinen noktada süreç tek taraflı ilerliyor. Başbakan çıkıp meydanlarda barışı getirdiklerinden süreci sahiplenmeden söz ediyor ama buna dair tek bir somut adım atmıyor. Bunun siyasetini yapıyorsan vicdanen ahlaken gereğini de yap. Bunu diyoruz" dedi.
İmralı'ya başkaca heyetlerin de gitmesi gerektiğini kaydeden Demirtaş, "Bununla birlikte müzakerelerin yasal altyapısını oluşturacak parlamento yapısının mutlaka hayata geçmesi lazım. İnsani bir konu olarak da cezaevindeki hasta tutukluların; mahpusların acilen serbest bırakılması gerekir hangi davadan olursa olsun. İçeride ölümcül hastalıkla boğuşan mahkumların acilen serbest bırakılması lazım. Bunlar pratik olarak belki sürecin ilerleyebilmesi sürece can ruh katması konusunda can verebilir. Ama sürecin bütün beklentisi bundan ibaret değil tabi ki. Türkiye'nin kalıcı bir demokrasiye ihtiyacı var. Onun için de atılması gereken çok adım var. Şu anda AKP bu adımları atmayı bir tarafa bırakın kendi güvenliği için kendini korumaya almak için yolsuzluğun, hırsızlığın, rüşvetin üstünü örtmek için yasalar çıkarıyor; atamalar yapıyor, devlet içi müdahaleler yapıyor ama barış için tek bir yasa çıkarmayı maalesef ki AKP göze almıyor" diye konuştu.
Beşinci demokratikleşme paketine ilişkin bir soru üzerine Demirtaş, "Bu son beşinci paket olarak ifade edilen paketin olumlu yönleri de var olumsuz yönleri de var ama tek başına süreci doğrudan ilerletecek bir paket değil. Olumsuz yönlerine mutlaka karşı çıkacağız, olumlu kısımlarını destekleriz. Ama paket bu haliyle basına yansıyan haliyle son derece yetersiz ürkek, korkak bir pakettir. Daha çok AKP'nin ihtiyaçlarından yola çıkarak hazırlanmış bir paket. Halkın, sokağın ihtiyaçlarını ifade ettiği bir paket değildir. HSYK düzenlemesi de öyle. Yani biz anayasada bağısız tarafsız gerçekten de yargının ihtiyaçlarını karşılayacak bir HSYK'yı destekleyeceğimizi belirttik. Anayasal düzeyde bu değişikliği yapalım dedik ama AKP'nin sunduğu tasarı kesinlikle yargıyı AKP'ye bağlamak, bakana bağlamak üzere kurgulanmış bir tasarıdır. Bu tasarı genel kurula inerse biz BDP grubu olarak kesinlikle muhalefet edeceğiz. Çıkmaması içinde elimizden gelen gayreti göstereceğiz" dedi.
"BİZ YILLARDIR ÖZERKLİĞİ ZATEN İNŞA EDİYORUZ"
30 Mart yerel seçimlerinin ardından demokratik özerklik ilan edecekleri yönünde basında yer alan haberlerin hatırlatılması üzerine Selahattin Demirtaş, "Ne söylediğimiz belli, cümlelerimiz ortada. Onlarca kameranın çekim yaptığı bir ortamda bunu çarpıtmanın hiçbir anlamı yok. Bazı gazeteler bazı demeyeyim cemaatin gazeteleri ulusalcıların yayın organları onlar dışında konuya çarpıtan da olmalı. Demokratik özerkliği ilan edecekmişiz. Biz yıllardır özerkliği zaten inşa ediyoruz. Özerklik dediğimiz şey halkın yerelde öz yönetimle kendisini yönetmesidir. Şimdi bugün belediye başkanı başbakan olan kişiler şahıslar; partimizin dışındaki bütün partilerde tek başına bütün kararları almaya yetkili. Orada yaşayan halkın diliyle, kültürüyle; inancıyla hiçbir alakaları yok. Sadece rant merkezlerine dönüşmüş durumda belediyeler. Biz demokratik özerkliği inşa edeceğiz derken kültüre, dile, inanca saygılı halkın iradesine saygılı yereldeki bütün halkın karar mekanizmalarına katılabileceği öz yönetimden söz ediyoruz. Özerk demek öz yönetim demek zaten. Öz güç demektir. Şimdi birileri bunun üzerinden nasıl fırtınalar koparırım diye sahte manşetler atıyorlar. Kusura bakmasınlar biz özerklikten geri adım atacak filan değiliz. Ama öyle 30 Mart'tan sonra özerklik ilan edilecek başka bir şeye dönüşülecek dönüştürülecek gibi paranoyalarla seçimi tabanı kitleleri yönlendirmeye dönük hamleleri de çok çirkin buluyoruz. Özellikle cemaat medyası kendisine şunu sorsun Allaha gerçekten inanıyorlarsa yalan atmasınlar, yalan söylemesinler. Allah'tan korkuyorlarsa bunu yapmasınlar. Allah varsa; ki vardır onlar da dindar olduklarını söylüyorlar bu kadar bariz bir yalanı manşetlerine çekmesinler. Hesabını verirler. Biz soramazsak gücümüz yetmezse öbür dünyada Allah onlardan hesabını sorar inşallah da sorar" şeklinde konuştu.