Mete, devletin topraklarını en geniş sınırlara kadar genişlettikten sonra ölmüştür. Mete’nin ölümüyle birlikte Hunlar, taht kavgasına girişmişlerdir. Çin ile girilen yakın ilişkilerin ardından Hunlar artık Çinli prenseslerin casusluk faaliyetleriyle iç karışıklık yaşamış ve Türk boyları arasındaki çatışma giderek artmıştı. Hunların bu iç karmaşası ile birlikte Çin İpek Yolu üzerindeki etkisini arttırmış ve kontrolü ele geçirmişti. En sonunda devletin içinde bulunduğu çok başlı yönetim, M.Ö 46 yılında devletin Doğu ve Batı olarak ikiye ayrılmasına sebep oldu. Bu ikiye ayrılışın en temel sebebi, iki kardeşim Ho-han-ye ve Çiçi’nin arasındaki Çin ile ilişkilerin ardından yaşanan olumsuzluklardır.


Batı Hunlarının hükümdarı olan Çiçi, günümüzde bulunan Batı Türkistan’a çekilerek burada hakimiyet kurmuştur. Hunların Batı kanadını koruyan Çiçi, Çinlilerle büyük bir mücadeleye girişmiştir. Fakat Türk toplumunun Akıncı taktikleri ve saldırı stratejilerini uygulamayacak kadar az sayıda çerisi olan Çiçi, Çinlilerle mücadelede bir kent kurarak burayı kalelerle çevirmiş ve Çin’e karşı savunma savaşı uygulamıştır. Çiçi, otoriter olduğu kadar katı yürekli hakimiyeti ile emrindeki askerler tarafından sevilmiyordu. Çiçi’nin ikinci hatası ise saldırmak yerine kaleye sığınarak korkak davranmasıdır.


Doğu Hunları ise Ho-han-ye yönetiminde Talas’ın doğusunda Büyük Hun İmparatorluğu’nun merkez gücü olarak yıkıldığı tarih olan M.S 48 yılına kadar varlığını sürdürmeyi başarmıştır. Çin otoritesi, devletin merkez kanadı olan Doğu Hunlarını bölmek zorundaydılar. Devletin parçalanmışlığı daha da artarak devam etti ve M.S 48 yılında Doğu Hunları, Güney ve Kuzey olarak ikiye ayrılmıştı. Artık Doğu Hunlarının Kuzeyi Tanhu Pi yönetiminde Moğol ve Sibirya steplerinde M.S 156 yılına kadar hüküm sürdüler. Doğu Hunlarının Güney kanadı ise, Panhu yönetiminde Uygur Havzasında ve Çin’e yakın bölgelerde M.S 216 yılına kadar hüküm sürdüler.


Hunlar daha sonra Çin’in çeşitli bölgelerinde kısa ömürlü küçük devletler kurdular. Çin sahasında Hun siyasal gücü ortadan kalkmasına rağmen, Hun Devleti Cici iktidarının çöküşü ile birlikte Aral Gölünün çevresine yayılarak o bölgede barınmaya çalıştılar. Bu bölgede yaşamını sürdüren diğer Türk kavimleri, daha da büyüyerek genişlediler ve bölgedeki kuraklık ve iklim değişikliği Hunları açlığa sefalete sürüklediği için Hazar Denizi’nin kuzeyinden Avrupa topraklarına göç etmek zorunda kaldılar.