HUKUK DEVLETİ

1. Hukuk devleti tanımı: Kişinin temel hak ve özgürlüklerini, vatandaşlarının huzurunu hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmayacak derecede sınırlayan politik, ekonomik ve sosyal bütün engelleri kaldırır. Hukuk devletinde, idarenin işlemleri yargısal denetime tabidir, mahkemeler bağımsızdır, hak ve özgürlükler anayasal güvence altındadır.

Anayasamızın ikinci maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Anayasa Mahkemesi de bir kararında hukuk devletini, "İnsan haklarına saygılı ve hakları koruyucu, adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmekte kendisini yükümlü gören, bütün eylem ve işlemleri yargı denetimine bağlı olan devlettir." şeklinde tanımlanmaktadır.


2. Hukuk Devletinin Şartları: Hukuk devleti ilkesinin gerekleri veya varlık şartları "hukuk devletinin genel şartları" ve "hukuk devletinin özel şartları" olarak ikiye ayrılabilir. Hukuk devletinin genel şartları, devletin (yasama, yürütme ve yargı organlarının) hukuka bağlılığının; özel şartları ise idarenin hukuka bağlılığının şartlarıdır. Bu şartlar şu şekilde bir şema halinde gösterilebilir:
GENEL ŞARTLAR ÖZEL ŞARTLAR
1. Yasama organı, hukuka bağlı olmalıdır.
2. Yargı organı, hukuka bağlı olmalıdır.
3. Yürütme organı, hukuka bağlı olmalıdır.
1. İdare, yargısal denetime tabi olmalıdır.
2. Hakimler, bağımsız ve teminatlı olmalıdır.
3. İdari faaliyetler, önceden bilinebilir
olmalıdır.
4. Hukuki güvenlik ilkesi mevcut olmalıdır.
5. İdarenin mali sorumluluğu mevcut olmalıdır.
3. Hukuk Devletinin Genel Şartları:
3.1. Yasama Organının Hukuka Bağlılığı: Kanun yapma yetkisine sahip olan yasama organının, kanunla bağlı olması mümkün olmadığına göre yasama organının hukuka bağlı olmasından onun, Anayasa’yla bağlı olması anlaşılır. Anayasamızın 11. maddesine göre, yasama organı da Anayasa’yla bağlıdır ve kanunlar, Anayasa’ya aykırı olamaz. O halde yasama organı, Anayasa’ya aykırı kanun yapmamalıdır. Türkiye'de bu ilke Anayasa Mahkemesi tarafından müeyyidelendirilir. Buna göre yasama organının yaptığı bir kanun, Anayasa’ya aykırı ise bu kanun Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilir.

3.2. Yargı Organının Hukuka Bağlılığı:
Hukuk devleti, devletin hukuka bağlılığı anlamına geliyorsa, yargı da devletin üç temel organından biriyse, hukuk devletinin bir şartı da yargının hukuka bağlılığıdır. Yargısı hukuka bağlı olmayan bir devlette vatandaşların kendilerini hukukî güvenlik içinde hissedebileceklerini söylemek elbette mümkün değildir. Anayasamız sadece yasama ve yürütme organlarının değil, yargı organının da hukuka bağlılığını açıkça öngörmüştür. Bir kere, yargı organlarının Anayasa’yla bağlı oldukları açıktır; çünkü Anayasamızın 11. maddesi, "Anayasa hükümleri, yargı organlarını bağlayan temel hukuk kurallarıdır." demektedir. Diğer yandan, Anayasa’nın 138. maddesine göre, "Hâkimler Anayasa’ya, kanuna ve hukuka uygun olarak hüküm verirler." Mahkemeler baktıkları davaları, "yerindelik" açısından değil, "hukukîlik" açısından değerlendirir. Mahkemelerin baktıkları davalarda siyasal yerindelik açısından karar vermeleri durumunda, hukuk devleti ilkesi zedelenir.

3.3. Yürütme Organının Hukuka Bağlılığı: Bir devletin hukuk devleti olması için onun yürütme organının da hukuka bağlı olması gerekir. Türk hukuk düzeninde yürütme organının Anayasa ile bağlı olduğu esası kabul edilmiştir. Anayasamızın 11. maddesine göre, Anayasa hükümleri, yürütme organını ve idare makamlarını bağlayan temel hukuk kurallarıdır. O hâlde idare, Anayasa’ya aykırı eylem ve işlem yapmamalıdır. Diğer yandan yürütme organı da kanunlarla bağlıdır. İdarenin "kanuna bağlılığı ilkesi" veya "kanuna saygı ilkesi", Anayasamızın 8. maddesinde, "Yürütme görevi ve yetkisi, kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir." denilerek kabul edilmiştir. Buna göre idare, sahip olduğu yetkileri kullanırken veya üstlendiği görevleri yerine getirirken kanunlara uygun davranmak zorundadır. Aynı şekilde idare, tüzük ve yönetmeliklere de uymak durumundadır. Bu üç şart; hukuk devletinde, idarenin hukuka bağlılığı için gerekli olan genel şartlardır. Bunlar olmadan idarenin hukuka bağlılığından zaten bahsedilemez. Bu üç gereklilik, idarenin hukuka bağlılığının ön şartlandır. Diğer bir ifadeyle; bir devlette idare, hukuka bağlı olsa bile yasama organı, hükümet ve yargı organı hukuka bağlı değilse, orada vatandaşların hukukî güvenlik içinde bulunmaları mümkün değildir.
4. Hukuk Devletinin Özel Şartları:
4.1. İdarenin Eylem ve İşlemleri Yargı Denetimi: İdarenin Anayasa, kanun, tüzük ve yönetmeliklere uymak zorunda olmasının müeyyidesi Anayasamızda öngörülmüştür. Anayasamızın 125. maddesine göre, "İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır." yani idarenin yaptığı işlemler, uyması gereken üst kurallara uymuyorsa bunlara karşı dava açılabilir. Mahkemeler bu işlemleri iptal eder.

Ancak Türkiye'de idarenin hukuka bağlılığı ilkesi bakımından beş adet işleme karşı dava açılamaz; bunlara karşı yargı yolu kapalıdır. Dolayısıyla bunlar ülkemizde hukuk devletinin istisnalarını oluşturmaktadır. Bu beş işlem şunlardır:
 Cumhurbaşkanının tek başına yapacağı işlemler (Anayasa, m.105/2 ve 125/2).
 Yüksek Askerî Şura kararları (Anayasa, m. 125/2).
 Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kararları (Anayasa, m. 159/4).
 Uyarma ve kınama disiplin cezaları (Anayasa, m. 129/3). (Bunlar, kanunla yargı denetimi dışına çıkarılabilir; çıkarılmamışsa yargı denetimine tabidir).
 Sıkıyönetim komutanının işlemleri (1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu, Ek m.3) (Bu sonuncu kısıntı, kanundan kaynaklandığı için kanun koyucu tarafından kaldırabilir.) Bu beş işlem söz konusu olduğunda, idare yine hukuka uymalıdır; ancak bu durumlarda idarenin hukuka uyup uymadığının yargısal denetiminin yapılması mümkün değildir.

4.2. Hakimlerin Bağımsız ve Teminatlı Olması: Yukarıda belirtildiği gibi hukuk devleti ilkesi, idarenin eylem ve işlemlerinin yargı organları tarafından denetlenmesini gerektirmektedir; ancak bu denetimin sözde kalmaması için denetimi yapan mahkemelerin, idareden bağımsız olmaları gerekir. O hâlde hukuk devleti ilkesinin bir şartının da mahkemelerin bağımsızlığı ilkesi olduğunu söyleyebiliriz. Anayasamızın 138. maddesinin ikinci fıkrasına göre, "Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.” (m. 138/2).

Ayrıca Anayasamız, 139. maddesinde hâkimlerin görevlerini hiçbir şeyden çekinmeden yerine getirebilmeleri amacıyla "hâkimlik teminatı"nı kabul etmiştir. Hâkim teminatı; hâkimin işlediği suç sebebiyle verilmiş bir mahkeme kararı, disiplin kurulu kararı ya da kendi rızası bulunmadıkça yerinin ve görevinin değiştirilmemesidir. Yargı bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı sağlanmadan yargının bağımsızlığından söz etmek mümkün değildir. Görevini icra ederken “Ya başıma bir iş gelirse!” kaygısını taşıyan hâkimin vereceği karar tartışmalı olacağı gibi üst yargı makamlarının iş yükünü artıracak, adalet ya geç tecelli edecek ya da hiç tecelli edemeyecektir.

4.3. İdari Faaliyetlerin Belirliliği İlkesi: Hukuk devleti ilkesinin idare bakımından diğer bir gereği de “idarî faaliyetlerinin belirliliği ilkesi"dir. Hukuk devletinde idarenin eylem ve işlemlerinin idare edilenler tarafından önceden tahmin edilebilir olması gerekir. İdare, takdir yetkisine sahip olduğu alanlarda dahi tam bir serbestiye sahip değildir. İdare bu yetkisini tüzük ve yönetmelik gibi genel kurallarla düzenlemek ve bu düzenlemelere uymak zorundadır. Buna "düzenli idare ilkesi" denir.

4.4. Hukuki Güvenlik İlkesi: Bir hukuk devletinde, bireyler kendilerine uygulanacak hukuk kurallarının neler olduğunu önceden bilme ve kendi davranışlarını onlara göre ayarlayabilme imkânına sahip olmalıdır; aksi takdirde, bireyler kendilerini hukuk güvenliği içinde hissetmezler. Bugün hukuka uygun olarak yaptıkları bir faaliyet, yarın kabul edilen bir kanun veya düzenleyici işlem nedeniyle hukuka aykırı hâle gelebiliyorsa, bireylerin hukuk güvenliği sarsılır. O nedenle, idare hukukunda kural olarak, idarî işlemlerin "geriye yürümezliği ilkesi" geçerlidir. Örneğin bireyler belli bir dönemde faaliyetleri için belli bir oranda vergi ödeyeceklerini önceden bilir ve ona göre bu faaliyeti yapıp yapmamaya karar verirler. Bu faaliyeti yaptıktan sonra, bu faaliyet dolayısıyla ödeyecekleri vergi oranı geçmişe yönelik artırılırsa, bireylerin hukuk güvenliği sarsılır. Belki bireyler, bu yeni oranda vergi ödeyeceklerini önceden bilselerdi, o faaliyette bulunmayabilirlerdi. Neticede idarenin geçmişe etkili işlemler yapabilme ihtimali, bireylerin hukuk güvenliğini sarsar. Bu güvenlik bir kere sarsılınca, bireyler "Ben bugün bu faaliyeti yapıyorum ama ya yarın bu faaliyetim dolayısıyla yüksek oranda vergilendirilirsem ne yaparım." diye endişe duyarlar. Bir hukuk devletinde idarenin, bireyleri böyle endişeli durumlara sokmaya hakkı yoktur.

4.5. İdarenin Mali Sorumluluğu: Hukuk devleti ilkesi, idarenin malî sorumluluğu ilkesini de gerektirir. Bir devlete “Hukuk devletidir.” diyebilmek için bu devletin idaresinin eylemleriyle kişilere verdiği zararları parasal olarak da karşılaması gerekir. Anayasamız bu ilkeyi açıkça kabul etmiştir. Anayasamızın 125. maddesinin son fıkrasına göre, "İdare kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür".