Zilyetliğin Korunması
Zilyetliğin korunması, zilyetlik davaları ile sağlanmaktadır. Ancak her zilyetlik Davas aynı konu ile başlamaz ve nihayetinde zilyetlik davalarının sonuçları da aynı neticeleri doğurmaz. Peki, kaç farklı zilyetliğin korunması adına dava açılabilir, bir bakalım. Bu hususta üç farklı başlık sayabiliriz ki bunlar;
- Zilyetliğin iadesi Davası,
- Taşınmazlarda idari başvuru,
- Kuvvet kullanma yolu ile zilyetliğin korunması, şeklindedir.
Zilyetliğin İadesi Davası Nedir, İçeriğinde Neler Vardır?
Zilyetliğin iadesi davasında; içerik olarak korunan yalnızca zilyetlik kavramıdır. Yani bir zilyedin nasıl zilyet olduğu, mülkiyet sahibi olup olmadığı gibi durumların asla zilyetliğin iadesi davasında hükmü söz konusu değildir. Bunların en genel hali hukuki olarak; üstün hak iddiasında bulunamamadır. Yani şöyle ki; bir hırsız dahi zilyet olsa ve bu zilyetliğini kaybetmesinden ötürü olarak mahkemeye başvursa; ilgili zilyetliğin sağlayıcısı eşyanın sahibi gelip de bu asıl zilyedin, iddiasında bulunamaz. Eğer bulunur ise de hakim bu iddiasını ciddiye almaz. Ciddiye alınması hususunda ısrar edilir ise; hakim bu davayı düşürür ve o halde zilyetliğin iadesi davası söz konusu olmaz. Ancak zilyetliğin iadesi davasında hukuki kural; zilyetliği elinde bulundurmadır. Yani mutlaka ilgili kimse hükmen zilyet olduğunu belirtmek zorundadır. Dikkat edin; malik değil, zilyet diyoruz ısrar ile.
Zilyetliğin iadesi davasında bir zaman aşımı süresi de ön görülmektedir. O halde ilgili zilyet; öğrenmiş olduğu tarihten itibaren iki ay; ilgili olayın olduğu tarihten itibaren başlayarak genel zaman aşımı olarak da 1 yıl süreye sahiptir. Daha sonra ise; zilyetliğin iadesi davasının açılabilmesi söz konusu olmaz.
Zilyetliğin iadesi davasının mutlaka; sulh hukuk mahkemesinde açılması gerekir.
Örnek Olay
Bir otomobil sahibi olan kimsenin aracı çalınmış olsun. Eğer bu aracın kimin tarafında çalındığı bilinmiyor ise; o halde zilyetliğin iadesi davasının açılabilmesi zaten söz konusu olmaz. Ancak ilgili otomobil sahibi; otomobilini kimin çaldığını biliyor ise; o halde sulh hukuk mahkemesine konu ile alakalı olarak başvuruda bulunmalıdır. Bu başvuru esnasında mutlaka aracın kim tarafından çalındığının beyan edilmesi gerekir. Olayın olduğu tarihten itibaren iki ay; genel olarak da 1 yıl içerisinde sulh hukuk mahkemesine başvuruda bulunmuş ve hırsız olan kimseyi bilen zilyedin davası açılmış olur. Ve nihayetinde; zilyet olduğunu kişinin belirtmesi yeterli görülür. İlgili aracın sahibi olan kimse aslında bu aracı gasp yolu ile almış dahi olsa; mahkeme bu konu ile ilgilenmeyecek olup; eğer mümkün ise ilgili aracı yine zilyetliğin iadesi olarak aynı kimseye verecektir.
Zilyetliğin İadesi Davasını Kimler Açamaz?
Zilyetliğin iadesi davasının açılabilmesi adına hukuken konulmuş tek şart; zilyet olmaktır. Eğer bir zilyet yardımcısı kimse; zilyetliğin iadesi davasını açmak ister ise açamaz. Çünkü zilyetlik çeşitlerinden hatırlayınız ki; zilyet yardımcısı bir zilyet değildir. Zilyet olmak adına gerekli görülen kurucu unsurlardan hiç birini içerisinde barındırmamaktadır. O halde; zilyetliğin iadesi davasını yalnızca; zilyet yardımcıları açamaz, diyebiliriz.
İlk Duruşmada Belge Sunumu Nasıl Olur?
Bir bilgisayar sahibi ilgili bilgisayarını bir tamirciye, tamir etmesi için teslim etmiş olsun. Ve bu bilgisayar sahibi; usulsüz olarak ilgili bilgisayarı bir daha sahibine vermek istemesin. O halde; gerçek malikin ilgili tamirciyi dövmek sureti ile bilgisayarını geri alması durumunda; ilgili bilgisayar tamircisi bu maliki, zilyetliğin iadesi davasına konu etsin. Ve mahkeme gününe de ilgili bilgisayar tamircisi; kendisine güç kullanıldığını kanıtlamak üzere iki tane görgü tanığı getirsin. Bu durumda mahkeme; ilgili durumu dinler ve dava zilyetliğin iadesi davası olduğu için bilgisayarın tamirciye verilmesini talep eder. Ancak gerçek malik; görgü tanıklarının durumu bilmediğini ve aslında kendisinin malik olduğunu bu kimsenin ilgili bilgisayara usulsüzce sahip olmak istediğini anlatsın. Bu durumda ilgili hakim, bu konunun dava ile alakalı olmadığını ve malik sıfatının yani üstün hakkın herhangi bir önem arz etmediğini beyan edecektir. Ne demiştik; söz konusu zilyetliktir. Bu durumda ne olur, ilgili tamirci bilgisayarı alır mı, hayır. Ancak bunun tek bir şartı vardır. İlgili bilgisayarın sahibi ilk duruşmada; belgeler ile aşsında bilgisayarın kendisine ait olduğunu söyler ve daha ilk duruşmada durumu belgeler ise; hakim bu davanın usullere uygun olmadığı gerekçesi ile bilgisayarın asıl sahibine verilmesi gerektiği sonucu ile sonlandırır.
Taşınmazlarda İdari Başvuru Nedir?
Eğer ilgili zilyetlik konusu bir taşınmaz ise; o halde hukuk düzeni ilgili taşınmazın sahibi için bir özel hak tanımaktadır. Ve bu taşınmazın; bir kamu taşınmazı mı, yoksa özel taşınmaz mı olduğu herhangi bir önem arz etmemektedir. Bu durumda ne yapılması gerekir?
- Saldırının olduğu yerdeki en büyük mülki amire gitmek ve ilgili durumu anlatmak gerekir.
- Bu durumun ilgili mülki amire anlatılması açısında ön görülen süre ise; olayın öğrenildiği tarih itibari ile; 60 gün olmak kaydı ile her halükarda 1 yıl içerisinde sonuçlanması beklenir. Aksi halde; zaman aşımı söz konusu olur ve ilgili taşınmazın zilyedi olan kimsenin bir daha idari başvuru hakkı söz konusu olmaz.
- Mülki amire ilgili süreler içerisinde durum bildirildikten 15 gün içerisinde; mülki amir olumlu – olumsuz bir cevap vermek ile yükümlü olur.
Taşınmazlarda idari başvuru adından da anlaşıldığı üzere yalnızca taşınmazlara özel bir durumdur ki; taşınırlar için idari başvuru durumu söz konusu değildir.
Kimler Taşınmazlarda İdari Başvuru Yapamaz?
Zilyetlerin tamamı ancak yukarıda da belirttiğimiz gibi taşınmazların zilyetleri taşınmazlarda idari başvuruyu yapma hakkına sahiptirler. Ancak bununla birlikte; zilyet yardımcısının yine böyle bir hakkı söz konusu değildir.
Kuvvet Kullanma Nedir?
Gasp, hırsızlık, kapkaç vb. ani ve zarar verici durumlar içerisinde ilgili zilyet olan kimsenin eşyasına zarar vermek isteyen yahut da ilgili eşyaya yeni zilyet olmak isteyen kimselere karşı kullanılabilecek hukuki bir hak olarak karşımıza çıkar. Ancak kuvvet kullanma diğer haklara göre biraz daha farklıdır. Çünkü; kuvvet kullanma hakkını zilyet yardımcısı da dahil olmak üzere tüm zilyetler kullanabileceklerdir. Bunun nedeni ise; zilyet yardımcısı da ilgili zilyetlik ilişkisini oluşturan şeyi korumak ile yükümlüdür. Bu sebep ile ani ve zarar verici durumlarda bu kimsenin belirli halleri de kuvvet kulamla yoluna girer. Kuvvet kullanmanın oluşabilmesi adına hukuk düzeni iki farklı temsili hali ön görmektedir. Bu hususta;
- Kuvvet kullanmanın ilgili olumsuz durum ile sıcağı sıcağına gerçekleşmiş olması gerekir.
- İlgili durum dahilinde kullanılan kuvvetin orantılı olması beklenir. Aksi halde; oluşacak kuvvet kullanma haklı sebep içermeyecektir.
Kuvvet kullanma yolu için hukuk düzeni bir zaman aşımı süresi ön görmemiştir.
Eğer ilgili olay olduktan bir saat sonra gidip ilgili kimseye karşı kuvvet kullanır iseniz; bu durumda kuvvet kullanmanız haksız olur. Çünkü sıcağı sıcağına değildir. Yahut da; bir yaşlı sizin çantanızı gasp etmeye çalışır iken bu kimseyi kuvvet kullanarak itmeniz haklı savunma şeklidir. Ancak ilgili yaşlıyı itip etkisiz hale getirdikten sonra taş ile kafasını yarmanız ve bu kimsenin ölmesine sebep olmanız; haklı bir kuvvet kullanma olayını yansıtmayacaktır.
Zilyetlik Saldırılarının Durdurulması Ve Önlenmesi Nedir, Nasıl Olur?
Zilyetliğin durdurulması Davası; bir kimsenin ilgili zilyetlik konusunu oluşturan şeye karşı saldırıda bulunuyor ise; açılabilecek bir davadır. Yani, ilgili saldırı konusu bitti ise; o halde saldırının durdurulması davasının açılabilmesi söz konusu değildir. Ancak; bir hafriyat kamyonu ilgili tapulu arazinize sizin rızanız olmadan bir çöp boşaltır ise; o halde siz haklı olarak saldırının durdurulması davasını açabileceksinizdir. Zilyetliğe olan saldırının durdurulması için açılacak davanın hukuki tarafı; sulh hukuk mahkemesidir. Yani söz konusu dava; sulh hukuk mahkemesine açılacaktır.
Zilyetliğe saldırının önlenmesi ise; saldırı henüz olmamış ancak saldırının gerçekleşecek olduğuna dair tüm işlemlerin tamamlandığı ve bir saldırının söz konusu olabileceği zamanlarda açılabilir. Yani bir saldırı olmadı ancak bir saldırı illa ki olacak, saldırının olması bekleniyor, gibidir.
Hem saldırının önlenmesi hem de saldırının durdurulması davaları için geçerli olan bir zaman aşımı süresi vardır. Bu süre;
- Öğrenildiği tarihten itibaren 2 ay;
- Genel olarak ise; 1 yıl olarak ön görülmüştür.