Fotoğrafçı Melike Çetin, geri planda kalmış, Türk kültürüyle yaşamlarını sürdüren Afro Türkler'i ve kültürlerini daha fazla insanın tanıması için bir fotoğraf projesi gerçekleştirmiş. Afro-Türkler ya da Siyahî Türkler, Osmanlı Devleti’ne 19. yüzyıldan itibaren köle ticareti yoluyla, çalışma sebebiyle ya da askerlik hizmeti için Afrika’dan gelen yerlilerin çocukları ve torunlarıdır. Tek istekleri medya ve toplumda daha fazla görünür olmak, Türk tarihinde yerlerini almak ve vatandaşlarına daha fazla istihdam sağlamak. 'Afro-Türk Rüzgarı' isimli bu proje de tam olarak bunun için başlatılmış. '96 doğumlu belgesel ve fotoğraf sanatçısı Melike Çetin'in projesi yurt dışında da ilgi görüyor.'

Afro-Türkler ya da Siyahî Türkler, Osmanlı Devleti’ne 19. yüzyıldan itibaren köle ticareti yoluyla, çalışma sebebiyle ya da askerlik hizmeti için Afrika’dan gelen yerlilerin çocukları ve torunlarıdır.

Afro-Türklerin kökeni, Nijer, Suudi Arabistan, Libya, Kenya ve Sudan gibi pek çok farklı Afrika ülkesinden gelmektedir.

Bazıları ise 1923’te Türkiye-Yunanistan göçü sırasında Girit’ten gelmiştir.

Afrika asıllıların bir kısmı, ülkesine geri dönmüş, kalanları ise Ege ve Akdeniz bölgesine yerleşerek tarım alanında faaliyet göstermiştir.

Afro-Türkler, Türk kültürüne tamamen adapte olmuş bir topluluk.

Dolayısıyla düğün, nişan gibi geleneklerini Türk usulüne göre yapıyorlar. Köyde yaşayan halk, Ege şivesiyle konuşuyor. Ayşe, Fatma, Sıla, Şakir, Esat, Durmuş, Adil, Ahmet gibi Türk isimlerini kullanıyorlar. Yaşam alanı olarak kendilerine çoğunlukla İzmir, Muğla ve Aydın’ı seçmişler.
Sıcak, samimi ve misafirperver olan bu halk, genellikle İzmir’in ilçeleri olan Hasköy, Torbalı, Bayındır ve Ödemiş’in köylerinde yaşamını sürdürmektedir.

Fakat sayıları tam olarak bilinmemektedir. Köylerde yaşayan Afro-Türk vatandaşların eğitim seviyeleri ise, ilk ve orta düzeydedir. Şehirde yaşayanların ise refah ve eğitim seviyesi daha yüksek.
Afro-Türkler, köylerde büyük bir ötekileştirmeye maruz kalmıyor.

Olumsuz söylemler, şehirde daha fazla ön plana çıkıyor. Özellikle “Arap” olarak seslenilmesi onları oldukça rahatsız ediyor. Toplumda Arap olarak anılmak istemiyor, kendilerini ‘Afrika kökenli Türk' olarak tanımlıyorlar.

Hatta Afro-Türk Derneği’nin Başkanı Şakir Doğuluer, sohbet esnasında beyaz bir çiftin çocuklarının dahi siyahî doğabileceğini, böyle bir durumda ise çiftlerden birinin atasının Afro-Türk olabileceğinden bahsediyor.

Afro-Türklerde beyazlar ile evlenenlerin sayısı da gittikçe artıyor. Bu sebeple mirasları olan ten renklerinde açılma söz konusu.
Afrikalı Türkler, mesleki olarak ise birçok farklı iş alanında faaliyet gösteriyor.

Fakat yaşamını köylerde sürdürenlerin, iş dünyasında daha fazla istihdama ihtiyacı var.
Afro-Türk topluluğunun, devletten herhangi bir siyasi talebi yok.

Yalnızca medya ve toplumda daha fazla görünür olmak, Türk tarihinde yerlerini almak ve vatandaşlarına daha fazla istihdam sağlamak istiyorlar.
Bu sebeple ‘Afrikalılar Kültür, Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği’nin Başkanı Şakir Doğuluer ile birlikte ulusal ve uluslararası projeler gerçekleştiriyorlar.

Özellikle Afro-Alman Derneği ile birlikte çalışmalar düzenliyorlar.
Kendi kültür ve tarihlerini olabildiğince daha fazla insana aktarmaya çalışıyorlar.

Bu bağlamda eski dernek başkanı yazar ve aktivist rahmetli Mustafa Olpak’ın desteğiyle her yıl Mayıs ayında kendilerine özgü bir bahar bayramı olan ‘Dana Bayramı’nı da tekrar kutlamaya başladılar.

İzmir’de düzenlenen bu etkinlik kapsamında çeşitli paneller ve kortej yürüyüşleri gerçekleştiriliyor.

Afrika’nın geleneksel kıyafetleri giyilip, kendi kültürel müzikleri eşliğinde yürüyüşlerini tamamlıyorlar.
2 gün süren ve coşkuyla kutlanan bu bayramda geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi artık kurban kesilmiyor.

Kısacası İzmir’de her yıl Mayıs ayında bir Afrika rüzgârı esiyor...