Ashâb-ı Suffe
“Suffeliler” manasına gelen bir tamlama olup Medine'de Mescidu'n-Nebî (Peygamber Mescidi) bitişiğinde bulunan ve adına Suffe denilen üstü kapalı, gölgelik yerde kalıp vakitlerini daha çok ibadet, Kur'ân öğrenimi ve hadis müzakeresiyle geçiren bir kısım sahabîlere denir.
Bir diğer tabirle Ehl-i Suffe de denilen Ashab-i Suffe, bilhassa kimsesiz muhacirlerle civardan gelen ve Medine'de yanına inecek kimsesi olmayan fakir müslümanlardan oluşur. Sayıları hakkındaki rivayetler değişiktir. Ebu Hu-reyre'nin bir rivayetinde ashabı suffeden yetmiş kişiye mülaki olduğu kaydedilir.84 Bu rivayete istinaden olsa gerek, Suffe'de kalan fakir ve kimsesiz müslümanların yetmiş kişi oldukları söylenmiştir. Bununla beraber ashab-ı suffenin sayısını 400'e kadar çıkaranlar vardır. Haliyle içlerinden evlenmek, ölüm ve sair sebeplerle ayrılan olunca yerine yenileri gelerek sayıları devamlı şekilde değişmiştir.
Ashâb-ı suffenin günlük meşguliyetini daha çok Kur'ân-ı Kerim öğrenmek, hadis müzekere etmek, seriyye birlikleriyle sefere çıkıp cihada katılmak teşkil etmiştir, sayılan çok olmamakla birlikte suculuk, hurmalık suvarmak, odun toplamak gibi işlerde çalışarak günlük nafakasını çıkaranlar da olmuştur. Bir kısmı da Hz. Peygamber'in va'z ve nasihatlarmi dinleyip hıfzederek diğer sahabîlere rivayetle meşgul olmuşlardır. Sahabe içinde en çok hadis rivayet eden Ebu Hureyre bunlardandır.
Son derece basit şartlarda ve yoksulluk içinde yaşayan Ashabı Suffe karınlarını çok kere Hz. Peygamber (s.a.v)'in sofrasında, kimi zaman da Medine'li müslümanların yanlarında doyurmuşlardır, sadaka olarak getirilen malların dağıtımında Allah Resulü ilk önce Ashab-i Suffeyi gözetmiştir.
Buhâri Sarihi Aynî'nin kaynak göstermeden naklettiğine göre Ashab-ı Suffeye Ashâb-ı Saffe denilmiştir. Onlara böyle isim verilişinin sebebi, bu kimsesiz ve barınacak yerleri olmayan sahabilerin Mescidin kapısında saflar halinde durmalarıdır. 85Bununla birlikte Ehlu's-Suffe tabiriyle birlikte ilk tabir daha çok meşhur olmuştur.