Galileo? Galileo kimdir? Galileo Hakkında Bilmediğimiz 8 Şey Nedir?


Neredeyse hepimizin hakkında az ya da çok bilgiye sahip olduğu, dünyaca ünlü, İtalyan, astronom ve fizikçi Galileo Galilei, yaşadığı dönemin ve hatta şuan içinde bulunduğumuz dönemin çok ötesinde bir insandır. Yaptığı çalışmalar ve yayımlarının günümüz biliminin oluşmasındaki etkisi yadsınamaz. Hele ki üzerinde kafa yorduğu ve çeşitli yöntemlerle kanıtlamak için deneyler yaptığı çıkarımlarına olan bağlılığını o dönem neredeyse mutlak güç olan kilise baskısına bile boyun eğmemesiyle gözlemleyebiliyoruz.

Zamanında Avrupa’da bilimsel çalışmaları sonucu çıkarımlarından ötürü her türlü işkence ve zulüm gören bu bilim dahisi Galileo’nun değeri çok daha sonra anlaşılmıştır. Teleskopla yaptığı çalışmaların ardından Dünya’nın (Yerküre) değil de Güneş’in merkez olduğunu söylemesi o dönem hem halkın hem yönetimin hem de kilisenin sinirlenmesine yol açmasına rağmen yargılandığı engizisyon mahkemesinde bile doğru bildiği ve bilimsel sonuçlarla desteklediği gerçeklerden dönmemiştir. Bilim insanı olmanın en zor olduğu dönemde bile yeni şeyler keşfedip hem kendi hem de insanların bilgilerini arttırmaya çalışan Galileo’ya çok şey borçluyuz. Bilimi sadece bir merak değil kullanışlı çıkarımlar ve sorunlara çözümler getirebilmek adına kullanabilmemizi sağlayan Galileo günümüzde hala birçok bilim insanının ilham kaynağı olmaktadır. Bu ilham kaynağı olmasının nedeni sadece yaptığı deneyler değil bilime olan güveni sayesinde karşısındaki bilim ve adalet yoksunu Orta Çağ Avrupa’sı ortamına gösterdiği başkaldırıdır. Galileo sadece bilim literatürüne çok yeni bilgiler katmadı. Aynı zamanda kilisenin önlerine bilgi olarak serdiği şeylerin yanlış olabileceğini de tartışmaya açtı. Belki de kendisinden sonra dünyada yapılan çoğu çalışma bu girişim sayesinde başladı. Hem buluşlarıyla hem de kişiliğiyle fark yaratan Galileo’yu ne kadar tanıyoruz? İşte karşınızda Galileo hakkında hiç bilmediğimiz 8 şey:


1.Galileo Üniversiteyi Terk Etti

Babası bir müzisyen ve müzik teorisyeni olan Galileo İtalya’nın Pisa kentinde doğdu. Babası asil bir aileden gelmesine karşın zengin değildi. Küçük yaşta çalışması gereken Galileo bir manastırda çalışmaya başladı. Fakat manastırdaki marjinal gözüken ve alışılmışın dışında sorgulayan yapıda olması dolayısıyla kısa süre sonra manastırdan uzaklaştırıldı. Babasıyla çok zıt görüşlere sahip olmasına karşın Galileo, babasının ısrarı üzerine tıp okumak için Pisa Üniversitesi’ne kaydoldu. Henüz 16 yaşındayken tıp fakültesine kaydolan Galileo’nun gönlü aslında matematik bölümündeydi. Tıp eğitimini yarıda bırakan Galileo ilgi odağını matematik bölümüne kaydırdı. 1585 yılında ise dereceyle kazandığı okul olan Pisa Üniversitesi’nden ayrıldı. Matematik çalışmalarına kendi başına devam etmeye karar veren Galileo 1589 yılında Pisa Üniversitesine dönmeden önce ağırlıklı olarak üniversite öğrencilerine özel ders vererek para kazandı.

2. Galileo Teleskobu İcat Etmedi

Toplum tarafından yaygın olarak bilinenin askine Galileo teleskopu icat etmedi. Teleskop aslında Hollandalı gözlük üreticisi Hans Lippershey’in temellerini attığı bir aygıttır ama Galileo’nun uzay hakkında yaptığı çalışmaların çok fazla olması nedeniyle birçok insan Galile’yu teleskobun mucidi sanmaktadır. Lippershey uzayı sistematik olarak incelemek için optikler yardımıyla bir alet geliştirdi. Lippershey 1608 yılında geliştirdiği teleskop için Hollanda Hükümeti’ne patent başvurusunda bulundu. Bu başvuru teleskop için yapılmış ilk patent başvurusu olmasına karşın Hollanda Hükümeti teleskobun kopyalanmasının çok kolay olduğuna karar verdi ve Lippershey’in hemen ardından bir başka Hollandalı da benzer bir teleskop için başvuru yapması dolayısıyla patent verilmedi. 1609’da, Galileo, cihazı öğrendiğini ve tasarımını önemli ölçüde geliştirerek kendi tasarımlarıyla birleştirip Galileo usulü teleskobuyla uzay gözlemleri yaptığı bilinmektedir. Galileo bu geliştirdiği teleskop yardımıyla Ay’ın aslında pürüzsüz bir yüzey olmadığını, aksine yüzeyinde kraterlerin ve dağların olduğunu keşfedip Ay hakkında o dönem toplumda bilinenleri yıkmış oldu.

Galileo çok geçmeden Jüpiter’in etrafında dönen dört uydu olduğunu ve Venüs’ün tam bir aşamadan geçtiği (gezegenin güneşin etrafında gezdiğini gösteren) de dahil olmak üzere teleskobu ile başka bulguları bulup dillendirmeye devam etti. Galileo’nun keşifleri onu takip eden bilim zümreleri tarafından büyük bir hayranlıkla karşılandı ve 1610’da Toskana’da ve Pisa Üniversitesi’nde bbaş matematikçi ve filozof olarak seçilmesini sağladı. Daha da önemlisi, Galileo’nun gözlemleri onu, 1543’te Polonyalı matematikçi ve astronom Nicolaus Copernicus tarafından ortaya konan teoriyi desteklemesine yol açacaktı. Güneş, evrenin merkezi ve Dünya’nın ve diğer gezegenlerin etrafında dönüyordu. Bu teori o zamana kadar ortaya atılmış olmasına karşın ilk defa bu kadar iyi belgelenebilmişti.


3. Galileo’nun Kızları Rahibeydi

Galileo’nun Marina Gamba isimli bir kadından üç çocuğu vardır. 1613 yılında, 1600’de doğan iki kızı ve 1601’de doğan Livia, Floransa’nın yakınlarındaki bir manastıra, babalarının Katolik Kilisesi ile ilgili sıkıntılarına rağmen, hayatlarının geri kalanını geçirmek için gittiler. Galileo, Rahibe Maria Celeste olarak bilinen büyük kızını sürekli takip etti ve iletişimi asla koparmadı. Kızı manastırdaki görevlerine rağmen Galileo için de yemek pişirip kıyafet dikiyordu. Manastırın yoksulluk nedeniyle gıda bulamadığı dönemlerde Galileo rahibe olan kızının bakımını tekrar üstlendi. Galileo’nun oğlu, Vincenzo, ise 1606 doğumludur. Ailenin en küçüğü olan Vincenzo Pisa Üniversitesi’nde tıp eğitimi aldıktan sonra başarılı bir evlilik yaptı. Ardından Floransa’ya taşınan Galileo’nun oğlu babasıyla hep iyi ilişkiler kurmasının yanında toplum tarafından da sevilen bir insan haline gelmiştir.

4. Galileo, Roma Engizisyonu Tarafından Hapis Cezasına Çarptırıldı

Copernicus’un evrenin işleyiş şeklindeki serüven merkezli teorisi, ikinci yüzyılda astronom Ptolemy tarafından benimsenen ve Dünya’yı güneş sisteminin merkezine koyan o zamanın din anlayışındaki yaygın kabul görünen inanışa meydan okuyordu. 1616’da Katolik Kilisesi Kopernik teorisini sapkın olarak ilan etti, çünkü bazı İncil ayetlerine aykırı olduğu düşünülüyordu. Galileo, Kopernik’in fikirlerini, tuttuğu veya savunmadığı sürece araştırmaya devam etmek için Kilise’den izin aldı. 1632’de “Dünyanın İki Temel Sisteminin Diyaloğu” başlıklı makalesini yayımladı ve Ptolemy ve Copernicus’un fikirleri hakkında arkadaşça bir tartışma başlatmasına rağmen, kitabın evrenin Kopernik modelini desteklediği acıkça ortaya çıkmıştı. Sonuç olarak, bir ertesi sene Galileo’nun Roma’daki Engizisyon mahkemesinde yargılanması emredildi. Bu yargılanma neticesinde Galileo, Kopernik’in görüşlerini benimsediğinden sapkınlık suçundan suçlu bulunup hapis cezasına çarptırıldı. Aslında ilk başlarda o dönemin yönetimiyle çok zıtlaşmak istememesine karşın ortaya koyduğu gerçeklerin kilisenin doğru algısının çok dışında olması dolayısıyla kiliseyle ters düşmeye başlamıştır.


5. Son Yıllarını Ev Hapsinde Geçirdi

Galileo’nun hayatının son dönemlerinin çoğu parmaklıklar arkasında geçmiş olmasına rağmen hayatının en son döneminde tekrardan yargılanarak hapis cezası ev hapsine çevrildi. Hayatının son yıllarını Floransa yakınlarındaki Arcetri kasabasındaki evi olan Villa II Gioiello’da geçirmiştir. Arkadaşlarını görme ve kitap yayınlama faaliyetleri bu dönemde çok azalmıştır. Bunun sebebi olarak da dışarı çıkıp gözlem yapamamadan kaynaklı sıkıntılar olduğu düşünülmektedir. Bu sıkıntılı döneminde yine de filozof Thomas Hobbes ve şair John Milton’ın da aralarında bulunduğu Avrupa’dan ziyaretçiler kabul etmiştir. Ayrıca, bu sıkıntılı ev hapsi döneminde bile yeni bir çalışması olan “Yeni Bilime İlişkin Söylemler ve Matematiksel Gösteriler” i için fiziği ve mekaniği daha yakından incelemek adına çalışmalar yaptı. Bu kadar buhranlı ve evden dışarı çıkamadığı dönemde bile bilimde, fizik ve mekaniğe yeni keşifler kazandırmayı başardı. Galileo’nun son kitabı, 1638’de Hollanda’da yayınlandı. Yine aynı yıl içerisinde, Galileo talihsiz bir kaza sonucu tamamen kör oldu. 8 Ocak 1642’de 77 yaşındayken hayatını kaybetti.

6. Orta Parmağı Bir Müzede Sergileniyor

Galileo öldükten sonra, Floransa’daki Santa Croce kilisesinin yanındaki şapele gömüldü. Ölümünden neredeyse yüzyıl sonra, 1737 yılında bilim adamının kalıntıları Santa Croce Bazilikası’nın onuruna başka bir yere taşınmasına karar verildi. Bu taşıma esnasında ise parmaklarının üçü, bir omuru ve bir dişi cesetten çıkartıldı. Galileo’nun iki parmağı, dişiyle birlikte, hayranlarından biri tarafından alındı ve akrabalarının kalan nesillerine teslim edildi. Eşyaların 1900’lü yılların başında kaybolduğu düşünülüyordu. Bununla birlikte, 2009 yılında, iki parmak ve diş bir açık artırma sırasında ortaya çıktı ve özel bir koleksiyoncu tarafından yüksek bir meblaya satın alındı. Bilim insanları çeşitli analizler ve tarihsel belgeleri kullanarak yaptıkları çalışmaların sonucunda bu parmak ve dişin Galileo’nun olduğunu ortaya koymuşlardır. Bun ek olarak Galileo’nun cesedinden alınan üçüncü parmak olan sağ elin orta parmağı ise 1800’lü yılların başından itibaren İtalya’da farklı müzelerde sergilenmeye başlamıştır. Galileo’nun omuru ise 1592 yılında Padula Üniversitesi’ne verilmiştir.

7. NASA Galileo Adını Bir Uzay Mekiğine Verdi

1989’da NASA ve Almanya’dan ortaklaşa çalışan bir ekip, Galileo’nun adını yeni geliştirdikleri uzay mekiğine vermeye karar verdi. 1995 yılında bu uzay mekiği Jüpiter’e ulaştıktan sonra, Galileo uzay aracı, gezegeni ve uydularını uzun bir süre boyunca inceleyen ilk uzay mekiği oldu. Yaşadığı dönemin çok daha ilerisinde eserler ortaya koyan Galileo zamanının çok ötesinde çalışmalar yapmasına minnet gösterisi olarak bu kadar uzun süre uzayı inceleyen bir uzay mekiğinin isminin Galileo olması çok önemlidir. Uzay aracı, Jüpiter’in üç uydusunun, Europa, Callisto ve Ganymede’nin yüzeyinin altında bulunan tuzlu su kanıtlarını buldu ve gezegenin uydularından bir diğerinde, volkanik aktivite hakkında saptadıklarını raporladı. Bu uydular aslında 1610 yılında Galileo’nun geliştirdiği bir teleskop yardımıyla ortaya konmuştur. 2003 yılında, NASA’nın uzay aracının kontrolsüzleşip risk yaşatmasına engel olmak için uzay aracını Jüpiter’e (güneş sisteminin en büyük gezegeni) kasıtlı olarak çarptığında bu hikaye de sona ermiş oldu.

8. Vatikan Galileo’nun 1992’a Kadar Haksız Yere Yargılandığını İtiraf Etmedi

1979’yılında dönemin papası, Papa John Paul II, Katolik Kilisesi’nin Galileo’yu kınaması hakkında çıkan davanın yıllar sonra incelenmesi için bir soruşturma başlattı. Bu soruşturma çok kapsamlı olduğundan hızlı ilerleyemedi. Soruşturmanın açılmasından yaklaşık on üç yıl sonra ve Galileo’nun Engizisyon tarafından yargılanmasından 359 yıl sonra, papa, resmi olarak soruşturmayı kapattı ve davada hakimler tarafından hataların yapıldığını kabul ederek, resmi bir özür diledi. Bu zamanının kilise baskısı altında geçen karanlık dönemlerinin de itirafı niteliği taşımaktadır. Galileo o dönem bilimle keşfettiği bilgileri savunması dolayısıyla kilise tarafından çok defa suçlu bulunmuş olmasının yanında kilisenin halk üzerindeki baskıcı etkisinden ötürü de halkta da çok sevilememişti. Tabii ki Galileo daha sonra çok meşhur olması dolayısıyla bu yaşanmışlıklar gün yüzüne çıkmıştır. Aynı zamanda yaşamış birden fazla bilim insanı kilisenin o dönemki zorlamalarından nasiplerini almışlardır.

Alıntıdır.


  • -