Saz, kamış, buğday sapı gibi esnek dal veya liflerden yiyecek veya eşya taşımak için örülerek yapılan kulplu kaplara sepet , bunları yapanlara da sepetçi denir.
Çayönü'nde yapılan kazılarda duvarları kamıştan örülmüş evler bulunmuştur. Ayrıca, Çayönü insanları ördükleri değişik boyda sepetleri zamanla kerpiç toprağı ile sıvayıp kaba kil kaplar yapmışlar, bazen de büyük zahire ambarları... Bilim adamlarına göre, neolitik insanının kültür tarihine katkılarından biri de sepetçiliktir.
Sepetler kullanım alanlarına veya işlevlerine göre isimler alır: Üzüm sepeti, yumurta sepeti, çamaşır sepeti, çiçek sepeti gibi.
Sepetin kaba örgülü olanına küfe denir. Küfeler çeşitli adlar alabilirler: Hamal küfesi, zahire küfesi gibi. Küfeler zahire ambarlarında zahire saklanması veya tohumluk tahılların saklanması için de kullanılırdı. Küfeler, söğüt veya benzeri ağaçların dallarının yarılarak elde edilen dilimlerinin örülmesi ile yapılırdı. Sırtta taşınan küfelerde ayrıca kayış veya halat askılıklarda bulunurdu.
Abdullah (Üzülmez) dedemin kilerinde, tahıl tohumlarını fare ve zararlı böceklerden korumak için, bir insanın boyunu aşan çamurla sıvalı ve ağzı kapaklı 4-5 tane zahire küfesi/sepeti olduğunu bilirim, görmüştüm.
Sepetçilik ve küfecilik taşıma sektörünün gelişmesi, plastik ve plastik türevi maddelerden yapılmış benzer malzemelerin kolay ve seri yapımı, ekonomik oluşu nedeniyle bu meslek de öldü.
Ergani'de bildiğim kadarıyla sepet yapan yoktu; Karâçî veya Mıtrıp / Âşık denilen göçebe Kürtler ördükleri sepet veya küfeleri, zembilleri çarşı ve mahallelerde satmaya getirirlerdi.
Sepet ve sepetçileri burada anlatırken, Kürt edebiyatında, bir aşk destanı olarak çok önemli bir yeri olan Zembîlfiroş 'u da burada anmak gerekir.
Bu destan, bir sepet satıcısının aşkını anlatır.