Bir batılı şöyle diyor:
'İnsan, Allah için yaptığı fedakârlık nisbetinde kulluk zevkini tadıyor. İnsana, Allah için kayda değer bir fedakârlık yapma hissini oruç kadar veren bir başka ibâdet düşünemiyorum. Rabbiniza olan müthiş sadâkatle, 'ya!' deyince yiyor, 'yeme!' deyince çekiliyorsunuz. Bilhassa iftar sofrasında, her şey hazırlanırken, onun 'ye!'emrini beklemenin heyecanlı zevkini tadıyorsunuz. Bu, bizim çok yabancı olduğumuz bir ulvî histir. Ancak bu güzel kulluk heyecanıyla yürekler, hakiki Allah inancını bütün haşmetiyle hissedebilir. Bizim ibâdetlerimizde hâkim olan; sathîlik, katılık, heyecansızlık ve kuruluktur. Oruçla gelen kulluk zevkini ben de yaşamak istiyorum.'(İlâhiyatçı Maienne Meier)
Dr. Helga Bühler de şunları söylüyor:
'Açlık grevi ile oruç arasındaki fark, insanın niyetidir. Oruç, pozitif ve istekli bir harekettir. Açlık grevi ise, öfke ve gadaptan kaynaklanır. Bİlindiği gibi öfke ve sinirlilik halleri mide asidi üretmekte, mide asidi ise acıkmaya sebep olmaktadır. Dolayısiyle oruçlu kişi açlık hissetmezken, diğeri büyük bir açlıkla karşı karşıyadır.'
Peygamber (s.a.v.)Efendimiz de, asırlar öncesinden bu hakikati şu mübârek hadîs-i şerifleriyle hulâsa olarak ifâde buyurmuşlardır: 'Oruç tutunuz ki, sıhhat bulasınız.'(Terğîb, 2,83)