Modern dönem varoluşcu Fransız filozoflarından olan Gabriel Marcel, insanların kişisel yaşantılarının (tecrübelerinin) varoluşsal süreçlerinde bir etken olduğuna inanan sürecin, içinde bulunulan durumların, elde edilen tecrübelerin varoluşu şekillendirici etkisine dayanan bir varoluş anlayışı benimser. Onun felsefesinde elde edilen tecrübeler çok önemlidir.
Filozof, varoluşsal yaklaşımında en önemli problem olarak ölümü ele alır. Filozofun felsefesinde, ölümün sorgulanması ve en büyük problem olarak ele alınmasında annesini 4 yaşında kaybetmesi ve Dünya Savaşlarına tanıklık etmesi kültürel ve duygusal etkenler olarak düşünülebilir.
Marcel’e göre ölüm, nihai bir kayıp değildir, ölümle birlikte varoluş sona ermez. Çünkü, sevgi ve sadakatin ölümün bir kayıp olmamasını, tamamen bir yok oluş olmamasını sağladığına inanır. Tecrübeler, durumlar sizi seven ve sadakat duyan kişilerle gelişmeye devam eder. Bu da ‘ölen’ kişinin varoluşunun sonlanıp, yok olmasını engeller.