Çocuğunuz içe kapanıksa dikkat! Şizofreni...
İçe kapanık çocukluk dönemine dikkat! En çok 20-30 yaşları arasında ortaya çıkan şizofreni, çocukluk döneminde ilk belirtilerini veriyor. Hastalık her hastada çeşitli şekillerde ve farklı şiddette kendini gösteriyor.
Şizofreni, kişinin düşüncesini, hareketlerini, duygularını ifade şeklini, gerçeği algılamasını çarpıtan ve çevresiyle ilişkilerini bozan ciddi bir beyin hastalığıdır. Yaygın inanışın aksine bölünmüş kişilik değildir. En çok 20 ile 30 yaş arasında ortaya çıkan şizofreninin şiddeti kişiden kişiye değişir. Hastalığın alevli ve dingin seyreden dönemleri vardır. Modern tedavi uygulamaları ile hastanın ömrü boyunca işlevsel kalmasının sağlanabileceğine dikkat çeken uzmanlar, iyi bir tedavi ile şizofreninin şeker hastalığından bir farkının olmayacağını söylüyorlar.
Her yıl nisan ayının ikinci haftası Dünya Şizofreni ile Mücadele Haftası olarak ele alınıyor. Öteden beri şizofreni hastalığının suç ve cinayetle ilişkili olduğu inancı, şizofreni hastalarının haksız yere damgalanmasına ve toplum tarafından dışlanmasına sebep oluyor. Ancak bilimsel araştırmalar, böyle bir ilişki varlığının inanılandan çok daha az olduğunu ve bu ilişkinin de sadece tedavi görmeyen şizofreni hastalığı için geçerli olduğunu ortaya koyuyor. Şizofreni ile ilgili farkındalık çalışmalarında erken teşhisin önemi ve hastanın doğru tedavi ile sosyal hayatın içinde yer alabileceğine dikkat çekiliyor.
Şizofreninin genelde 20 yaş civarında aktif belirtilerini göstermeye başladığını kaydeden Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesinden Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Alper Evrensel, “Ancak şizofreni hastalarının aktif belirtiler öncesinde yani çocukluk döneminde de yaşıtlarına göre daha içe kapanık olduğu gözlemlenmiştir. En çok ortaya çıktığı dönem 20 ile 30 yaş arasıdır” diyor.
KULAĞA FISILDANAN SESLER
Hastalığın ataklı dönemlerle seyrettiğini ifade eden Yrd. Doç. Dr. Alper Evrensel “İlk atak sırasında hastanın düşüncelerinde gerçekte olmayan ama hastanın katı şekilde inandığı, telkinle vazgeçirilemeyen hezeyanlar vardır. Yanı sıra gaipten sesler duyuyor olabilir ve bu sesler çoğunlukla hastaya kötü sözler söylemektedir. Hasta düşüncelerinin okunduğunu, çalındığını, TV’den yayınlandığını söyleyebilir. Atak dönemi yatıştıktan sonra ise hastalarda sosyal içe çekilme, izolasyon, eve odasına kapanma, iletişim azlığı, düşünce fakirliği gibi durumlar görülür” diye konuştu.
TOPLUM VE AİLE KUCAK AÇMALI
Şizofreni hastalarının yakınlarına tavsiyelerde de bulunan Yrd. Doç. Dr. Alper Evrensel “Şizofreni hastalığı, şeker hastalığından daha kötü değildir. Modern tedavi uygulamaları ile hastanın ömrü boyunca işlevsel kalması sağlanabilir. Şizofreni hastalığının beyin işlevleri üzerindeki olumsuz etkisi durdurulabilir ve hasta hayatın içinde yer alabilir. Şizofreni hastalarından korkup uzaklaşmak gerekmez. Hasta yakınlarının ve toplumun şizofreni hastalarına kucak açması ve desteklemesi sayesinde tedavi olumlu yönde ilerleyecektir” dedi. Hastayı toplumdan uzak tutmak yerine toplumun içinde tutmak gerektiğini ifade eden Yrd. Doç. Dr. Evrensel “Çünkü hastaların eğilimi zaten eve kapanmaktır. Eğer toplumdan soyutlanacak olurlarsa sosyal kabiliyetlerini çok daha hızlı kaybederler. Bu sebeple hastaların beyinlerinin sürekli sosyal ve entelektüel uyaranlarla çalışır durumda tutulması gerekir. Bu sayede beyin işlevleri aktif ve canlı kalabilecektir. İşleyen demir ışıldar misali sosyal olmak şizofreni hastalarının iyileşmesi üzerinde olumlu etki edecektir” tavsiyesinde bulundu.
YABANCILARIN, BEYNİNİ ELE GEÇİRDİĞİNİ DÜŞÜNEBİLİR
¥ Garip inançları vardır. Mesela başkalarının düşüncelerini duyabildiğine veya o kişilerin kafasına düşünceler yerleştirdiğine inanabilir.
¥ Gerçekte olmayan şeyleri görmek, garip kokular duymak, ağızda “tuhaf” tat hissi olması önemli belirtidir. Şizofreni hastalarında en yaygın olanı sesler duymaktır. Sesler kişinin davranışları hakkında yorumlar yapabilir, kişiyi taciz edebilir veya emirler verebilir.
¥ Kişinin iletişim kurmasını ve konuşmaya katılmasını zorlaştıran anlamsız kelimeler kullanması ve hiçbir anlamı olmayan cümleler kurması.
¥ Çabucak bir düşünceden diğerine geçmek.
¥ Yavaş hareket etmek, karar verememek.
¥ Aşırı fakat anlamsız şeyler yazmak.
¥ Bazı şeyleri unutmak veya kaybetmek.
¥ Daireler çizerek yürümek gibi tekrarlanan hareketler.
¥ Aileden, arkadaşlardan ve sosyal aktivitelerden uzaklaşmak.
¥ Enerji ve motivasyon eksikliği.
¥ Hayattan zevk almama ve hayata karşı ilgi eksikliği.
¥ Temizlik alışkanlıklarının kötü olması.
¥ Okulda, işte ve diğer aktivitelerde problemler.
¥ Dengesizlik (çok mutlu veya çok üzgün olmak veya ruh hâli oynamaları)
¥ Katatoni yani kişinin çok uzun süre aynı pozisyonda hareketsiz kalması.
İLAÇ TEDAVİSİ UYGULANIYOR
Şizofreni tedavisinde temel yaklaşımın ilaç olduğunu kaydeden Yrd. Doç. Dr. Alper Evrensel “Son yıllarda çok daha etkili ve yan etkileri daha az ilaçlar kullanıma girdi. Bu ilaçların bazılarında aylık ve 3 aylık iğne formları da bulunmaktadır. İğne formları sayesinde hastaların ilaçlarını düzensiz şekilde kullanmalarından kaynaklanan alevlenme problemleri azaldı. EKT tedavisi atak dönemlerindeki etkinliğini sürdürüyor. Ayrıca derin TMU uygulaması da son yıllarda kullanıma girdi” dedi. Şizofreni tedavisinde ileri tedavi uygulamalarından da bahseden Yrd. Doç. Dr. Evrensel “Derin TMU uygulamasında beynin derinlerinde yerleşmiş merkezlerine ulaşmak mümkün olabiliyor. Şizofreninin negatif belirtilerinde ve işitme halüsinasyonlarının iyileştirilmesinde faydalı olduğuna ilişkin araştırmalar mevcuttur” dedi.