Büyük Selçuklu Devleti, eyaletlere (vilayetlere) taksim olmuştu. Her eyaletin başında hükümdarla doğrudan teması olan bir yüksek devlet adamı tayin edilmekteydi. İkta sahipleri ve amiller eyaletlerde valilik vazifesini ifa etmekteydiler. Nizamü'l-Mülk eserinde "amil (sivil vali, vergi tahsildarı, memur)” kelimesiyle vali kelimesini eşanlamlarda kullanmaktadır. Bu idari uygulamalar Tabi Selçuklu devletlerinde de genel olarak devam etti.

İkta sisteminin bütün devlete şamil olmasıyla birlikte şahneler (eyaletin sivil valisi) de valilik vazifesine atandılar. Öyle anlaşılıyor ki, "amid", "sipehsalar", "emir", "mukta"', "memur", "hakim", "şahne" kelimeleri Selçuklular Dönemi'ndeki büyüklü küçüklü iktalara Köre "vali"liğin yerini tutan mansıblar idi. Eyalet teşkilatında amid, şahne, amil, nazır, muhtesib, reis, kadı, hatib, müftü gibi memuriyetler bulunuyordu.

Türkiye Selçuklularında da idari taksimatın esasını ikta tevcihi oluşturmaktaydı. Bu durumda taşra teşkilatının idarecileri mutlak surette sultanla irtibatlı olan görevlilerdi. Bu bakımdan Türkiye Selçukluları daha merkeziyetçi bir devlet olarak görülmektedir.

Şehzadeler başlarında atabey veya lala adı verilen kişiler olmak üzere memleketin belli bir kısmına tayin edilirlerdi. Türkiye Selçuklu ülkesinin kaç mıntıkaya taksim edildiğiyle ilgili elimizde bir vesika bulunmamasına rağmen olayların gelişimi bize Türkiye Selçuklu varislerinin başkente yakın yerlere yerleştirilmesinden ve büyük ikta mülklerinin onlara tevcih edilmemesinden anlaşıldığı üzere Büyük Selçuklulardan farklı bir taşra tevziatının Türkiye Selçuklu Devleti'nde bulunduğunu göstermektedir.

1188 yılında Tokat ve çevresi Rükneddin Süleymanşah'a, Niksar ve havalisi Nasreddin Berkyarukşah'a, Elbistan ve civarı Mugiseddin Tuğrulşah'a, Kayseri ve etrafı Nureddin Sultanşah'a, Sivas ve Aksaray Kutbeddin Melikşah'a, Malatya Muizzüddin Kayserşah'a, Konya Ereğlisi ve etrafı Sencer Şah'a, Niğde Arslanşah'a, Amasya Nizamüddin Argun Şah'a, Ankara Muhyiddin Mes'ud Şah'a, Uluborlu Gıyaseddin Keyhüsrev'e verilmiş, Sultan Kılıçarslan payitaht Konya'da oturarak Gıyaseddin Keyhüsrev'i kendisine veliaht yapmıştı.

1192'den sonra Türkiye Selçuklularının ülkesi çok genişlediğinden her vilayete gönderilecek Selçuk şehzadesi olmadığından, şehzade gönderilemeyen vilayetlere emir ve ikta sahibi devlet erkanı valilik etmekteydi. Şehzadeler hangi vilayetin valisi ise oranın bir kısım ikta'sı kendilerine dirlik olarak verilmekteydi.

Vilayet idaresine emir-i sipehsalar baktığı gibi muhtelif yerlerde Serleşker ve Subaşılar bakabilmekteydi. Şahneler şehir merkezinde merkez valisi olarak idare ve zabıta işlerini tedvir ederdi. Sahil bölgelerinin idaresi de emir-i sevahil (Melikü's-Sevahil yada reisü'l-bahr) adında birine verilmişti. Vilayetlerde şer'i ve hukuki işlere bakmak üzere kadılar bulunmaktaydı. Devletin vilayetteki mali işlerine divan-ı istifaya bağlı bulunan muhassıllar bakardı. Hıristiyan ahaliden haraç vergisini toplayan muhassılan-ı harac memurları bulunuyordu. Diğer idari ve örfi işlere vali ve seraskerler bakardı. Vilayetlerde birer küçük divan bulunmaktaydı.