YENİ YIL (1 OCAK)
Aralık ayının son günü gece yarısından sonra yeni bir yılın ilk günü başlar. Ocak ayının birinci gününden Aralık ayının 31. günü gece yarısına kadar geçen süreye bir yıl denir.

Dünyanın; biri Güneş, öbürü kendi ekseni çevresinde olmak üzere iki türlü hareketi vardır. Dünyanın Güneş çevresinde bir kez dolanması bir yılda tamamlanır. Bu hareketten mevsimler oluşur. Dünyanın kendi çevresinde dönmesinden gece – gündüz meydana gelir.

Dünyamız Güneş çevresindeki dolanımını 365 gün 6 saatte tamamlar. Her yıl 365 günden artan 6 saatler 4 yılda bir 24 saat, yani 1 gün eder. Bu bir gün 4 yılda bir Şubat ayına eklenir. Böylelikle, 28 gün olan Şubat ayı 4 yılda bir 29 gün olur. Buna artık yıl denir. 4’le bölünebilen yıllar artık yıldır.

Dünyamız Güneş çevresinde dolanırken yumurta biçiminde bir yol izler. Bu yola dünyanın yörüngesi denir. Yerkürenin içinden geçip, kutupları birleştirdiği varsayılan eksen dünyanın yörüngesine dik değildir. 23,5 derece eğik durumdadır. Bu nedenle Dünya üzerindeki herhangi bir yere Güneşin ışınları yıl boyu aynı eğimle gelmez. Yılın kimi zamanları ışınlar dik olarak gelir. Bu yörelerde gündüzler uzun, havalar sıcak olur. Kimi zaman ışınlar eğik gelir. Bu durumda da gündüzler kısa, havalar soğuk olur. Bu sıcaklık ayrımları mevsimleri oluşturur. Bir yılda dört mevsim vardır.

Sonbahar : 23 Eylül / 21 Aralık
Kış : 21 Aralık / 21 Mart
İlkbahar : 21 Mart / 21 Haziran
Yaz : 21 Haziran / 23 Eylül arasındadır.

21 Mart ve 23 Eylül’de gece ile gündüz birbirine eşit olur. 21 Aralık’ta en uzun gece, en kısa gündüz, 21 Haziran’da en uzun gündüz, en kısa gece yaşanır.

İnsanlar tarihin ilk çağlarından beri olayları zaman içinde kolaylıkla belirlemek için yılı aylara, ayları haftalara, haftaları günlere bölmüşlerdir. Bu düzenlemeye takvim denir.

Her takvim önemli bir olayı başlangıç olarak almıştır. Örneğin; Müslümanlar, peygamberimiz Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye göç olayını takvim başı olarak kabul etmişlerdir. Buna göre düzenlenen takvime Hicri Takvim denir.

Bugün dünyada genel olarak kullanılan takvim, İsa Peygamber’in doğumunu başlangıç olarak alan Miladi Takvimdir. Bu takvimde İsa’nın doğumundan önceki yıllara MÖ (Milattan Önce), sonraki yıllara da MS (Milattan Sonra) denir. Geçmiş tarihler buna göre hesaplanır. Örneğin Büyük Roma İmparatorluğu’nun ikiye bölünmesi MÖ 365 yılında olmuştur. Bu: Roma İmparatorluğu’nun İsa Peygamberin doğumundan 365 yıl önce ikiye bölündüğünü belirtir. İstanbul’un İsa’nın doğumundan 1453 yıl sonra Osmanlılar tarafından alındığını belirtir. Ancak uygulamada MÖ’ler kullanılır. MS’ler ancak gerektiğinde kullanılır.

İnsanlar yaptıkları takvimlerde yılı 12 aya bölmüşlerdir. Bu 12 ayın 7 ayı 31 gün, 4 ayı 30 gün, Şubat ayı da 28 gün olarak hesaplanır. Her mevsim 3 aydır. Bir ayda 4 hafta, bir yılda 52 hafta vardır.

Bir hafta 7 gün, bir gün de 24 saattir. Bir saat 60 dakikadır. Saat zaman ölçüsü birimidir.

Tarihlerin belirlenmesinde kolaylık sağlayan bir başka zaman ölçüsü birimi de yüzyıldır. Yüz yıllık zaman parçasına yüzyıl (Asır) denir. Çok eski olaylar kolaylık olsun diye yüzyıllarla belirlenir.

Yeni bir yıl başlarken: Biten yıl neler yaptığımızı, neler öğrendiğimizi gözden geçiririz. Çevremize yararlı olup olmadığımızı, zamanımızı iyi kullanıp kullanmadığımızı düşünürüz.

Her yeni yıl; yeni atılımlar, teni umutlar, kısaca yenilikler yılıdır. İnsanlık her yeni yılda tarihini yeni başarılar, yeni buluşlar, her alanda ilerlemelerle zenginleştirir.

Bizim de bu hızlı gidişe ayak uydurmamız, yeni yılda daha çok çalışarak daha başarılı olmamız gerekir.

Her yeni yılda yakınlarımızın, arkadaşlarımızın yeni yılını kutlarız.

*YENİ YIL OKUMA PARÇASI*
DÖRT MEVSİM MASALI
Bir zamanlar Toprak Ana, evinde yalnız yaşıyormuş. Yalnız yaşamak zormuş, bu yüzden canı çok sıkılıyormuş. Bir gün kalkmış, gök kralına misafirliğe gitmiş. Sarayın kapısına varınca, gürültüler, patırtılar duymuş. Kapıdaki nöbetçiye, “bunların ne olduğunu” sormuş.

Nöbetçi:

― Ne olacak, demiş. Mevsim kardeşlerin gürültüsü. İkisi kız, ikisi oğlan dört yaramaz çocuk var. Kavga edip
duruyorlar.

Toprak Ana:

― Onları bana gönderin, demiş. Ben yalnızım, biraz da benimle otursunlar.
Nöbetçi Toprak Ananın isteğini krala söylemiş. Kral da “Peki” demiş. Toprak Ana bunun üzerine evine dönmüş, mevsim kardeşleri beklemeye başlamış.
Önce en küçük kardeş gelmiş. Pembe, beyaz saçlı, güzel bir çocukmuş.

Toprak Anaya:

― Benim adım İlkbahar, demiş. Size ufak bir armağan getirdim.
İlkbahar, çantasını açmış, çantasından tomurcuklanmış dallar, renk renk çiçek demetleri, cıvıl cıvıl ötüşen kuşlar çıkarmış.

Çok geçmeden ikinci kardeş gelmiş. Tombul, kırmızı yanaklı bir kızmış. Adı da Yaz’mış. Kardeşine:

― Haydi, çekil bakalım, bak, ben geldim, demiş. Sonra po da çantasından çilek, kiraz, şeftali, erik gibi meyveler çıkarmış, bunları Toprak Anaya sunmuş.
Derken üçüncü kardeş gelmiş. Sarı sapsarı bir çocukmuş.

Toprak Ana’ya:

― Ben sonbaharım demiş. Yalnızlığı, sessizliği çok severim, demiş. Sonra da kuşları kovmuş, her yeri sarıya boyamış. Ortalığa bir sessizlik çökmüş. Tam bu sırada dördüncü kardeş gelmiş. Çiçekleri, meyveleri dağıtmış, cebinden beyaz bir su çıkarmış, bu suyla her yeri beyaza boyamış. Bir yandan da:

― Benim adım kış, benim adım kış diye bağırıyormuş.

Dört kardeş de Toprak Ananın evinden gitmek istememiş. Kavgaya tutuşmuşlar. Ortalık alt üst olmuş. Toprak Ana kızmış:

― Beni dinleyin, demiş. Ya sırayla gelin, evimde üçer ay misafir kalın, ya da çekilip gidin. Hepinizi birlikte istemiyorum.

― Bunun üzerine mevsim kardeşler düşünmüşler. Aralarında anlaşıp Toprak Anaya, “peki” demişler. İşte o günden beri sırayla geliyor, Toprak Anada üçer ay misafir kalıyorlar.