Milâttan 900 yıl önce, insanlar bir tapınağa aşağıdaki yazıyı asarak okurlar ve bayramlarını kutlarlardı:

"Gürültü patırtının ortasında sükûnetle dolaş! Sessizliğin içinde huzûr bulunduğunu unutma! Başka türlü davranmak açıkça lüzumlu olmadıkça herkesle dost olmaya çalış! Sana bir kötülük yapıldığında, unut ve bağışla! Ama kimseye teslim olma! İçten ol! Telaşsız, kısa ve açık seçik konuş! Başkalarına da kulak ver! Aptal ve câhil oldukları zaman bile dinle onları! Çünkü, dünyada herkesin bir hikâyesi vardır.
Yalnız planlarının değil, ne kadar küçük olursa olsun başarılarının da tadını çıkar! İşinle ilgilen! Seveceğin bir iş seçersen, hayatında bir an bile çalışmış ve yorulmuş olmazsın. İşini çok seveceksin!
Olduğun gibi görün!
Ve göründüğün gibi ol!
Sevmediğin zaman, sever gibi yapma!
Çevrene nasihatlerde bulun ama, hükmetme!
İnsanların kusurlarını bulmaya çalışırsan, onları sevmeye zamanın kalmaz. Ve unutma ki, insanlığın yüz yıllardır öğrendikleri bir kumsaldaki kum tanecikleri değildir.
Kaybetmeyi, ahlâksız bir kazanca tercih et! Birincisinin acısı bir an, ötekinin vicdan azâbı bir ömür boyu sürer. Bâzı idealler o kadar değerlidir ki o yolda mağlup olman bile zafer sayılır. Bu dünyada bırakacağın en büyük miras dürüstlüktür. Yılların geçmesine öfkelenme!
Rüzgârın yönünü değiştiremiyorsan yelkenlerini rüzgâra göre ayarla! Çünkü dünya, karşılaştığın fırtınalarla değil, gemiyi limana getirip getirmediğinle ilgilenir. Ara sıra isyana yönelecek olsan da, hatırla ki yaratıkları yargılamak imkânsızdır. Doğduğun zamanları hatırlar mısın? Sen ağlarken herkes sevinçle gülüyordu. Öyle bir ömür geçir ki, sen öldüğünde herkes ağlasın!
Sabırlı, sevimli ve vefâkâr ol! Önünde sonunda bütün servetin sensin. Görmeye çalış ki bütün pisliğine ve kötülüğüne rağmen, dünya yine de insanoğlunun biricik güzel mekânıdır... (Xsenos M. Ö 9 y.y.)