Kimsesiz çocuklar, çeşitli sebeplerle öz ana babası ile birlikte yasamaktan mahrum olan, herkesin acıdığı fakat farklı anladığı çocuklardır. Son yıllarda bir de ana babası olduğu halde korunmaya muhtaç çocuk kavramı ortaya çıktı. Kimsesiz çocuktan, korunmaya muhtaç çocuk ibaresine nasıl gelindi?
Türkiye’de kimsesiz çocuklar
Türkiye’de kimsesiz çocuk mefhumu resmiyette “korunmaya muhtaç çocuk” olarak isimlendirilir. 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanunu’na göre korunmaya muhtaç çocuk; beden, ruh ve ahlak gelişimleri veya şahsi güvenlikleri tehlikede olup; ana veya babasız, ana ve babasız, ana veya babası veya her ikisi de belli olmayan, ana ve babası veya her ikisi tarafından terk edilen, ana veya babası tarafından ihmal edilip; fuhuş, dilencilik, alkollü içkileri veya uyuşturucu maddeleri kullanma gibi her türlü sosyal tehlikelere ve kötü alışkanlıklara karşı savunmasız bırakılan ve başıboşluğa sürüklenen çocuğu ifade etmektedir.
Osmanlı’da kimsesiz çocuklar
Korunmaya muhtaç çocuğun tarifi aile yapısının değişmesiyle farklılaşmıştır. Örneğin Osmanlı devrinde kimsesiz çocuklar, savaşlar, hastalıklar ve ölümler sonucu anne ve babasını kaybeden
çocuklardı. Bu çocuklara o devirlerde “kimsesiz” vasfının ilave edilmesinin sebebi aileyi dağıtan
hastalıklar, savaşlar ve ölümlerdi. Çünkü halk arasında ahlaki değer mahrumiyeti yok denecek kadar azdır. Aileler yalnızlığa gömülmüş çekirdek aileler değil, problemlerin ve olayların paylaşıldığı, geleneklerden aldığı güçle büyüyen geniş ailelerdi. Evler, 1+0, 1+1 değil, geniş avlulu çok odalı evlerdi. Kimsesiz çocuklar gibi sosyal problemler, ahali tarafından sorumluluk addedilir ve bir an önce çözülürdü.
Maddi yoksulluktan ahlakî mahrumiyete
Bugün durum değişmiştir. Özellikle ‘küreselleşme kasırgası’ aile yapılarını şiddetli şekilde zedelemiştir. Küreselleşme mefhumu beraberinde ‘özgürleşme ve bireyselliği’ getirdiğinden aile tablosunu çözülmeye uğratmış, son iki asır boyunca aile mefhumu ve toplum ahlakı ciddi yaralar almıştır. ‘Bireyselcilik akımı’ ile boşanmalar endişe verici bir hızla artmıştır. Bununla birlikte giderek ahlaki değerleri çöken toplum, sadece kendini düşünen egosuyla beraber yaşama, birlikte hareket etme düsturunu da unutmuştur. Toplum ahlakının çökmesi ile aile mefhumunun gerekliliği sorgulanır olmuştur. Bunun nihayetinde toplumda ‘kimsesiz çocuk’ ibaresi ‘korunmaya muhtaç çocuk’ şeklinde kayda geçmiştir. Gün geçtikçe de ailesi olan ancak ‘korunmaya muhtaç çocuk’ sıfatı taşıyan çocuklar artmaya devam etmektedir.
Kimsesizliğe yol açan sebepler
Korunmaya muhtaç çocukları ilgili kanunda tanımlayan maddeler, kimsesizliğe yol açan sebeplere isnat edilmiştir. İlgili kanunda korunmaya muhtaç çocuğu tanımlarken “Ana veya babasız, ana ve babasız olan çocuklar” ifadeleri kullanılmıştır. Çocuğun bir ebeveyne sahip olmaması belki hastalıklar, ölümler vb. durumlarla açıklanabilir. Ancak çocuğun anne veya babasının belli olmaması, beden, ruh ve ahlak gelişimleri veya şahsi güvenliklerinin tehlikede olması, ebeveynleri tarafından terk edilmesi ile ana veya babası tarafından ihmal edilip; fuhuş, dilencilik, alkollü içkileri veya uyuşturucu maddeleri kullanma gibi her türlü sosyal tehlikelere ve kötü alışkanlıklara karşı savunmasız bırakılması, başıboşluğa sürüklenmesi, sadece hastalıklar ve ölümlerle açıklanamaz.
Korunmaya muhtaç çocukları açıklayan bu maddeler, toplumun ahlak seviyesini gösteren bir karnedir. Maddeleri tek tek incelediğimizde bu durumla ilgili her gün onlarca habere rastlamak mümkündür.
Kimsesizlik nasıl ortadan kalkacak
Devlet kurumları ve sivil toplum kuruluşları, çözümler aramaya ve üretmeye devam etmektedir. Ancak korunmaya muhtaç çocuk sayısı da aynı oranda artmaya devam etmektedir. Mesela, aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının verilerine göre 2010 yılında 35.298 olan korunmaya muhtaç çocuk sayısı 2014 yılında 80.375 olmuştur. Sayının bu kadar ciddi oranda artmasının sebebini herkes ilk önce kendisinde aramalıdır. Problemin çözümü çocuğu sahiplenmesi, onu koruması ve kollaması gereken toplum ahlakının düzelmesi ve aile yapısının sağlamlaştırılmasıyla mümkündür. Kimsesizliği belirleyen sebepler, sosyal tabanlı problemlerdir. Kimsesizliğin kriterlerinin değişmesi de, sosyal tabanlı bu problemlerin artması veya azalmasıyla ortadan kalkacaktır. Sosyal tabanlı bu problemler toplumun bütün fertleri tarafından problem kabul edilmeli ve çözümüne yönelik adımlar hiç vakit kaybedilmeden atılmalıdır. Bir ülkenin geleceği, maddi ve manevi değerlerinin farkında olan ve o değerlerle yetişen çocuklarla imar olacaktır.