Osmanlılar Döneminde tarih Yazıcılığı
Osmanlı Devleti’nde tarih yazıcılığı, devlet politikası doğrultusunda yöneticilerin hayatları, başarıları, siyasi ve askeri olayların anlatılması şeklinde bir gelişme göstermiştir.

Osmanlı tarih yazıcılığının amaçları şunlardır:
• Devletin başarılarının gelecek nesillere aktarılması
• Devletin uygulamalarına yönelik, sonradan ortaya çıkabilecek iddia ve taleplere karşı bir kanıt oluşturma düşüncesi
Osmanlı Devletinde olayların kaydını şehnameci adı verilen görevliler tutardı. Osmanlı Devleti XVIII. yüzyıldan itibaren tarih felsefesi ve yazıcılığı konusunda da Avrupa’dan etkilenmeye başlayınca vakanüvislik ortaya çıkmıştır. Vakanüvisler devletin resmi tarihçileridir.
Hoca Sadeddin Efendi, Aşık Paşazade, Oruç Bey, Behişti, Peçevi, Selaniki, önemli bir devlet adamı olan Ahmet Cevdet Pasa’nın da tarih kitapları vardır.

AHMET CEVDET PAŞA (1822 - 1895)

1822 yılında Bulgaristan’ın Lofça kasabasında doğdu. Asıl adı Ahmet olup Cevdet mahlasını İstanbul’da eğitim gördüğü sırada Şair Süleyman Fehmi Efendi’den aldı. 1839’da İstanbul’da medrese tahsiline başlamıştır. Bu arada, matematik, astronomi, tarih ve coğrafya gibi bilimlerle uğraşarak kültürünü artırmıştır. Tatil günleri Murad Molla tekkesine giderek Farsça öğrenmiş, Mevlana’nın Mesnevi’sini bitirmiştir. Divançe’sinde bulunan şiirlerin çoğunu bu tekkeye devam ettiği sırada yazmıştır.
Medreseyi 1844’te bitirdikten sonra bugün Arnavutluk’ta bulunan Premedi kazası kadılığına atanmıştır. 1845 yılında müderris olarak İstanbul camilerinde ders vermek hakkını elde etmiştir. 1850’de Meclis-i Maarif azalığı ile birlikte Dar-ül-Muallimin (Öğretmen okulu) müdürlüğüne getirilmiştir. 1851 ‘de Encümen-i Daniş’e (Osmanlı Akademisi) asli üye seçilmiştir.

Tarih-i Cevdet adıyla meşhur eserinin üç cildini 1854 yılında bitirip Sultan Abdülmecit’e sunmuştur. Eseri çok beğenen Sultan, rütbesini yükseltmiştir. Bir sene sonra da devletin resmi tarihçisi olmuştur.
1861 ‘de Osmanlı kanunlarını yapacak olan Meclis-i Vala-yı Ahkam-ı Adliye’ye üye olarak atanmıştır. 1866 yılında ilmiye sınıfından vezirliğe geçmiş, Halep valiliğine getirilmiştir. Daha sonra yeni kurulan Divan-ı Ahkam-ı Adliye’ye başkan tayin edilmiş burada, hukuk sistemini devrin ihtiyaçlarına göre düzenlemeye çalışmıştır.
Cevdet Paşa, 1879 yılında Maarif Nazırlığına tayin edilmiştir. Daha sonra da, çeşitli valiliklerde, Adliye, Maarif, Dahiliye, Ticaret nazırlıklarında bulunmuştur. Padişah’ın hususi encümenlerine katılmıştır. 1 895’te İstanbul’da vefat etmiştir.
Ahmet Cevdet Paşa, ilk Türk kadın romancı olarak tanınan Fatma Aliye Hanım’ın babasıdır.


Cumhuriyet Dönemi’nde Tarih Yazıcılığı
Cumhuriyet Döneminde yeni tarih anlayışının ortaya çıkmasında Atatürk’ün büyük rolü olmuştur. Atatürk’ün Çanakkale Cephesi’nde üstlendiği görevleri içeren Arıburnu Muharebeleri Raporu adlı eserinin ilk kelimesi “tarih”tir. Atatürk bu eserini gelecek kuşaklara doğru bilgi aktarmak için kaleme aldığını belirtmiştir.


TÜRK TARİH KURUMU
Atatürk, Türk milletinin çağdaş milletlerin düzeyine çıkabilmesi için önce tarihini araştırarak öğrenmesi gerektiğine inanıyordu. Bu doğrultuda 15 Nisan 1931 ‘de Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti kuruldu. Cemiyet’in adı 3 Ekim 1935’te Türk Tarih Kurumuna çevrildi.
Atatürk, 5 Eylül 1938’de düzenlediği vasiyetnamesinde parasal varlığından Kurum için de önemli bir pay ayırdı. Türk Tarih Kurumu’nun ana geliri, bu vasiyetname- ye uygun olarak, Atatürk’ün İş Bankası’ndaki hisse senetlerinden oluşmaktadır.
Türk Tarih Kurumu’nun amacı Türk tarihi ile Türkiye tarihini ve bunlarla ilgili konuları incelemek ve elde edilen sonuçları her türlü yollarla yaymaktır. Belleten (1937), Belgeler (1964) ve Höyük (1991) kurumun düzenli aralıklarla çıkardığı yayınlardandır.
Atatürk, Anadolu ve Türk Tarihi ile ilgili gerçeklerin gün ışığına çıkarılmasına yardımcı olmak amacıyla şu sorulara cevap verilmesini istemiştir: Türkiye’nin en eski yerli halkları kimlerdir? Anadolu uygarlıkları nasıl ve kimler tarafından oluşturulmuştur? Türklerin dünya tarihindeki yeri nedir? Türklerin İslam tarihinde rolü ne olmuştur? 1. Türk Tarih Kongresinde Türk tarihçileri yukarıdaki sorulara cevap aramışlardır. Bu çalışmalar sonucunda ortaya Türk tarih tezi çıkmıştır. Osmanlı tarih yazıcılığının mirası olan İslam merkezli tarih yorumlarına alternatif olarak 1 930’larda ortaya çıkan bu tez, Türklerin dünya uygarlıklarının gelişiminde önemli bir yere sahip olduğunu kanıtlamayı amaçlamıştır.