4 yıl önce bugün, 29 Mayıs 1993 tarihinde Genç Ailesi’ne mensup üçü çocuk beş kadın kundaklama sonucu yakılarak hayatını kaybetmişti. Solingen Faciası olarak tarihe geçen bu elim olay; o yıllarda ardı ardına yaşanan Hoyerswerda, Rostock ve Mölln gibi ırkçı saldırıların dehşet verici son halkasıydı. Hızla artan Müslüman göçmen karşıtı söylemler ırkçı siyasal bir ortam hazırlamıştı.Fakat “Solingen Faciası”nın ardından, bütün uyarılara rağmen, yenileri eklenerek bugünlere gelindi. Özellikle NSU terör örgütünün işlediği cinayetlerin soruşturulmasında yaşanan ihmaller ve yapılan yanlışlıklar demokratik bir hukuk devletine yakışmadığı gibi ırkçılığın Almanya'da etkin olarak mücadele edilmeyen bir olgu olduğunu yeniden gözler önüne serdi. Günümüzde de politikacıların ayrımcı ve kışkırtıcı söylemleriyle geçmişten ders almadıklarını üzülerek görmekteyiz.
Bugün Avrupa'nın ve Almanya'nın en büyük düşmanı yine ırkçılıktır. Yargı, medya ve siyaset ırkçılığa karşı birlik içinde hareket etmelidir. Sivil Toplum Kuruluşları ırkçılığa karşı toplumda yeni bir duyarlılık uyandırmak üzere el ele vermelidir. Aşırı sağcı partilerin seçimlerde ciddi oranda oy aldığı bir dönemden geçmekteyiz. Yabancı düşmanı ve ırkçı akımlar yükseliyor. İslam inancına sahip insanların günlük yaşamları her alanda zorlaşıyor. Müslüman ibadethaneleri kundaklanıyor. Sorunların çözümü ötelenerek; bu ülkenin kalkınmasında emeği geçen ve refahına katkıda bulunan, Almanya'yı artık kendisine yurt edinen milyonlarca vatandaşın umutları kırılıyor.
Sorunlarımız çözüm beklerken eski bir siyasi tartışmanın tekrar açılması Almanya'da yaşayan Müslüman vatandaşları derinden üzmüştür. 'Leitkultur' tartışması müslüman göçmenlere yönelik eski eleştirilerden başka bir şey sunmamaktadır. İçişleri Bakanımız de Maizière’nin önerileri bu bağlamda hem yararsız hem de Alman Anayasası’nın yanında tedirgin bir şekilde durmaktadır.
Almanya'nın siyasi kültüründe yer almak isteyen Müslümanlar olarak; siyasileri, düşünür Jürgen Habermas'ın, "Demokratik bir anayasa devletinde çoğunluk, ülkenin ortak politika kültüründen farklı olsa bile, hiç kimseyi kendi yaşam biçimini üstlenmeye zorlayamayacağı gibi, sözde 'Leitkultur'a uyma mecburiyeti de getiremez" uyarısına kulak vermeye çağırıyoruz.
Bu ülkeyi kendine yurt edinme amacı ve vatandaşlığın gereğini yerine getirme çabası içinde olan insanlar olarak Almanya'da öteki muamelesi görmek istemiyoruz. Beraberimizde getirdiğimiz kültürün merhamet, tevazu, sevgi ve affetme unsurlarını içinde yaşadığımız toplumla paylaşmak istiyoruz. Bu temel taşların bize aşıladığı geniş zaman ve mekanlı hayata, doğaya, insanlara bakışımızdaki yerinin unutulmamasını diliyoruz.
Toplumların huzur ve barışı için hizmet etmeyi kendine gaye edinen ATİB, Solingen Faciası’nın 24. yılını anarken, her yıl olduğu gibi bu yılda barış ve huzurun devam etmesi adına; unutmamak ve unutturmamak için burada bulunmaktadır.
Solingen Faciası'nda ve diğer ırkçı saldırılarda hayatlarını kaybedenleri saygı ve rahmetle anıyoruz. Allah bu ülkeye bir daha Solingen Faciası yaşatmasın!

İhsan Öner
ATİB Genel Başkanı