SEVGİMİZE KUR’ÂN AYARI


Kalb, insanın bedeninde küçük bir organdır. Ancak bütün bedenin komuta ve idaresi, bu küçücük et parçasının elindedir. İnsan, onun sevdiğini sever; onun kızdığına kızar. Onun istediği yere gider; onun yüz çevirdiği yerden uzaklaşır. Peygamber Efendimizin lisânıyla kısacası, “…Bu et parçası iyi olursa, bütün vücut iyi olur. Eğer o bozulursa, bütün vücut bozulur.” (Bkz: Buhârî, Îman, Büyû, 2; Müslim, Müsâkât, 107)


O hâlde kalbi terbiye, duygu ve düşüncelere hâkim olmak, insanın bu dünyada da, âhirette de istikametini belirleyen çok önemli bir unsurdur.


İnsan, sevdiği kimselerle beraberdir. Onların yanında kendini bulur, duygularını tam olarak ifade eder. Bazen mekân ve zaman olarak farklı konumlarda bulunulsa da, insanın kalbi, hep sevdikleriyle çarpar. Bu yüzden Rabbimizin sevgi duyulan kimselere dikkat çekmiştir. Şeytanı ve onun dostlarını sevmememizi ister.
Çünkü bu kötü sevgi insanı, cehenneme sürükler. Allâh’a, Rasûlü’ne ve Allâh’ı sevenlere yakınlık ise, insanı cennete götürür.


Bu genel bilgilerden sonra, bir de Kur’ân-ı Kerim çerçevesinde dostluk ve düşmanlıklara bakalım. Allâh’ı sevmek ve Allah için buğz etmek nasıl olur? Allâh’ı sevmenin şekli ve şartları nelerdir? Allah’ın sevgisini nasıl hak ederiz? Aslında her bir soru, Kur’ân-ı Kerim’in bütünlüğü içinde daha pek çok âyet-i kerîme ile ifade edebilir.


Fakat biz burada sayfalarımız nispetinde özet bir bilgi vermekle yetiniyoruz.
Zaten Kur’ân’ın tamamı, Allâh’ın kimi sevip kimi sevmediğini, sevilen kul olmak için neler yapılması gerektiğini anlatmaktan ibaret değil midir?