MÜ’MİNLER, KÂFİRLERİ VE EHL-İ KİTABI DOST EDİNMEZLER
Mü’min temiz insandır. Günahın, fıskın, zulmün, isyanın olduğu topluluklarda bulunmaz. (en-Nisâ, 140; el-Mâide, 57-58; Hûd, 113) Kalbini nifak, küfür ve günaha tamamen açmış kimselerle zaman geçirmez, onlarla dostluk peydâ etmez. (en-Nisâ, 144; el-Mücâdele, 14; el-Mümtehine, 1) Tıpkı âile fertleri bahsinde söylediğimiz gibi, insânî münâsebetlerini, örfün gerektirdiği kadar ve mecburen devam ettirir. (el-Mümtehine, 8-9) Ama onlarla çok yakın bir ahbaplığa girmez.
“Ey îman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar, birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost tutarsa, onlardandır…” (el-Mâide, 51)
Çünkü ehl-i kitap, Müslümanların inanç ve bağlılıklarından rahatsızdır (el-Mâide, 59); mü’minlerin bir şeyle mutlu olması onları derinden üzer, aksine mü’minlerin bir şeyden üzüntüye kapılması da onları mutlu eder, mü’minlere duydukları kin ve öfke sebebiyle neredeyse parmak uçlarını ısırırlar. (Âl-i İmrân, 118-120)
Hattâ bu noktada Yahudilerle müşrikler, mü’minlerin en yaman düşmanlarıdır. (el-Mâide, 82) Onları eskisi gibi küfre, şirke ve dalâlete sürüklemek ister, bunun için fırsat kollar. (el-Bakara, 120; en-Nisâ, 89; el-Mümtehine, 1-2) Dünyada her an bir bozgunculuk ve fitne çıkarmak isterler.
Allah da onların fitne ateşini söndürmektedir. (el-Mâide, 64) Mü’min ferâsetiyle buna imkân vermemeli, onların inanç, ahlâk, gelenek ve yaşayışlarına imrenmemelidir. (et-Tevbe, 85) Onlar, şeytanın dostları, yandaşlarıdır. Şeytan da kendi yandaşlarını, sadece ateşe çağırır. (Fâtır, 5-6)
Allah kimin, mü’minlerin dostu, kimin de düşmanı olduğunu en iyi bilendir. (en-Nisâ, 45) Kâfirler, canlıların en kötüsü (el-Enfâl, 8) ve mü’minlerin apaçık düşmanıdır. (en-Nisâ, 101) Bu sebeple kâfirler de hiçbir zaman dost edinilmemelidir. (Âl-i İmrân, 28; el-Mâide, 81) Şayet mü’minler böyle bir hataya düşerlerse, yeryüzünde büyük bir fitne ve karmaşa olur. (el-Enfâl 73)
“Üzeyr, Allâh’ın oğludur!” diyen Yahudiler de, “Meryem oğlu Mesih (İsa) Allâh’ın oğludur.” diyen Hıristiyanlar de kâfir olmuştur. (et-Tevbe, 30; el-Mâide, 72, 73, 75)
Ayrıca Yahudiler, Allâh’ı bırakıp hahamlarını, hıristiyanlar da rahiplerini rabler edindiler. (et-Tevbe, 31) Onların din hakkındaki söz ve hükümlerini, Allâh’ın indirdiğine tercih ettiler. (el-Mâide, 63) Hâlbuki Allah onlara, tek bir ilâhın hükmüne boyun eğmelerini emretmişti. Onlar, Allah’la olan ahidlerini bozunca, Cenâb-ı Hak onları lânetlemiş ve kalplerini katılaştırmıştır. (el-Mâide, 13, 14)
Münâfık erkek ve kadınlar da birbirinin dostu ve yardımcılarıdır. (et-Tevbe, 67) Onlar, îman hususundaki yeminlerini, kendilerini korumak için kalkan edinmiş ve kalplerindeki küfrü gizlemişlerdir. (el-Münâfikûn, 1-2) Görünüşleri, sözleri hoş da olsa (el-Münâfikûn, 4), içleri mü’minlere karşı kin ve gayz ile doludur.