Vekalet sözleşmesi, vekil ile vekalet veren arasında güven esasına dayalı olarak kurulan bir anlaşmadır. Zira vekil, vekalet verenin menfaatine ve iradesine uygun şekilde davranmak, vekaletnameyle yapmakla yükümlendiği iş veya işlemleri sadakat ve özenle yerine getirmek nihayetinde de bu iş ya da işlemlere ilişkin vekalet verene hesap vermekle yükümlüdür. Tüm bu bahsedilen, tarafların birbirine karşı taşıdığı sözleşmesel yükümlülüklerin güven unsuruna dayandığı açıktır.

Bu bağlamda; vekilin söz konusu borçlarına aykırı davranması halinde, vekalet verene karşı sorumluluğu söz konusu olacaktır. Vekalet veren, vekile karşı vekalet görevinin kötüye kullanıldığından bahisle dava açma ve tazminat talep etme haklarına sahiptir.
Burada önemli olan bir başka husus da; vekilin görevini kötüye kullanarak vekalet veren adına iş veya işlem gerçekleştirdiği karşı tarafın, vekilin görevini kötüye kullanarak bu iş/işlemi yaptığını bilip bilmemesi ya da bilebilecek durumda olup olmamasıdır. Bir başka deyişle karşı tarafın iyi niyetli mi yoksa kötü niyetli mi olduğu önem arz eder. Karşı tarafın iyi niyetli olması durumunda; karşı tarafın vekil ile yaptığı sözleşme geçerli olacak ve vekil eden de bu sözleşmeyle bağlı olacaktır. Vekil, vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet veren arasında bir iç sorun olarak kalacak, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklar açısından bir etki doğurmayacaktır. Karşı tarafın kötü niyetli olması durumundaysa; karşı tarafın vekil ile yaptığı sözleşme geçerli olmayacak, vekil eden de bu sözleşmeyle bağlı bulunmayacaktır.