Matematiğin icadı ile ilgili tek bir kişiden yada halktan bahsetmek mümkün değildir. Matematik dünya üzerinde pek çok medeniyette kullanılan bir teknik olarak icat edildi. Her medeniyet, kendi zamanlarına ve hayat tarzlarına uygun olarak matematiği bir form olarak kullandılar. Matematiğin kullanımı ile ilgili en eski kayıtlarda yer alan medeniyetler arasında Mayalar, Hintliler, Yunanlılar, İslam Medeniyetleri ve Çinlileri sayılabilir.
Her medeniyetin matematik formu zaman içerisinde birbirini etkileyerek gelişmiş ve dünya çapında yayılmıştır. Sonunda bugün bildiğimiz matematik biliminin standartlarına ulaşılmıştır.
Tarihte matematiksel düşünce ölçme, borç, vergi, astronomi hesapları gibi pratik problemlere çözüm tekniklerinin geliştirilmesiyle başlamıştır. Matematiğin sahip olduğu dinamiklerin yanında diğer bilimlerle arasındaki sıkı etkileşim nedeniyle çok hızlı bir gelişme göstermiştir. Bu hızlı gelişmenin sonucu olarak matematik içinde çok sayıda dal ortaya çıkmıştır. Bu dallar Cebir, analiz, aritmetik, istatistik, geometri, kümeler kuramı, sayısal çözümleme, olasılık kuramı ve trigonometri olarak sayılabilir
Antik Dönem Matematik Bilimi
Antik dönemin en önemli matematik merkezlerinden birisi, M.Ö. 2000 li yıllarda yaşamış Babil Medeniyeti olarak sayılmaktadır. Babilliler ekonomi ve sosyal hayatlarının ihtiyaçlarını karşılamak için denklem çözme, kök bulma, alan ve hacim hesaplama gibi teknikleri geliştirdiler. Bununla beraber astronomiye olan yakın ilgileri nedeniyle Trigonometriyi geliştirdiler. Babil Uygarlığı’nın matematiğin gelişimine en büyük katkısı 60 lık sayı sistemidir. Sıfır simgesinin de katılmasıyla günümüz onluk sayı sistemine çok benzeyen 60 lık sayı sistemi günümüzde bile açı ve zaman ölçümünde kullanılmaktadır.
Eski Mısır’dan günümüze ulaşan iki önemli matematik belgesi M.Ö. 1900 ve M.Ö. 1700 ler arasına ait Golenişev papirüsü ile Rhind papirüsü dür. Bu papirüsler o dönemin aritmetik ders kitapları olarak adlandırılabilir. Matematik, Eski Mısır ve daha sonra Roma uygarlığında günlük hayatı kolaylaştıran pratik bir araç olmaktan öteye gitmemiştir. Yunan matematiği M.Ö 7-6. yüzyıllarda Mezopotamya ve Mısır’dan gelen bilgilerin derlenmesiyle oluşmuştur. İlk sayma sayıları nı Yunanlılar bulmuştur. Yunan medeniyetinin kendisine ait matematik kuramları ise M.Ö. 5. yüzyılın ikinci yarısından sonra ortaya çıkmaya başlamıştır.
Eski Yunan matematiğin ilgilendiği iki önemli konu konikler ile astronomiden kaynaklanan küresel geometri problemleri oldu. M.Ö. 4. yüzyılın sonunda matematikte erişilen düzeyi ve yetkinliği, Eukleides’in (Öklit) tarafından yazılan ünlü Stoikheia (Elemanlar) ile ortaya kondu.
İslam Dünyasında Matematik
Ortaçağda matematik bilimi ve diğer bilimler Hindistan’da ve İslam dünyasında yeniden canlandı. Abbasi halifesi Mansur’un emirleri ile Yunan bilim yapıtları sistematik bir biçimde çevrildi. Hint astronomisinin de etkisiyle Bağdat ilk İslam astronomi merkezi oldu. Matematik ve astronominin bu yeniden canlanışında önemli etkenlerden biri de Bağdat okulundan Cebir’in mucidi Hârizmî oldu. Rakamlar ve semboller kullanarak ve denklemler kurmak suretiyle aritmetik işlemlerini genelleştirmiş olan matematik kolu olan cebir Fars Alimi Hârizmî tarafından icat edilmiştir. Harizmi den önce bir çok medeniyet cebir’i kullanmış olmasına rağmen (Babil) bu gün dünyada kabul edilen cebir standartları Harizmi’nin icat ettiği dir. İslam matematik ve astronomi geleneği 1400’lere değin aralıksız sürdü.
İslam biliminin Avrupa’ya yayılması 11. yüzyılda başladı. İngiliz filozof Bath’lı Adelard ve 12. yüzyılda İtalyan matematikçi Leonardo Pisano İslam biliminin Avrupaya taşınmasında öncü oldular. Bu yüzyıllarda Yunan matematik ve bilim eserleri Arapça’dan Latinceye çevrildi. Bu yapıtlar Rönesans’ın matematik ve bilim yönünden temelini oluşturdu.
Matematiğin Tarihsel Gelişimi
16. yüzyılda Kopernik’in astronomi, Vesalius’un anatomi alanındaki keşifler eskilerin yanlışlarını ortaya çıkardı. Matematikte yeni bir çağı müjdeleyen ilk bulgular İtalya’da del Ferro, Cardano, Tartaglia ve Ferrari’nin üçüncü ve dördüncü derece denklemlere çözüm getirmeleri oldu. 16. yüzyılın sonlarında Fransa’da Viéte’nin bilinmeyen büyüklükler için harflerle işlem yapması çok hızlı gelişecek olan simgesel cebirin temelini attı.
17. yüzyılda İskoçya’da Napier logaritmayı buldu. Cavalieri, Kepler’in sonsuz küçüklerle ilgili yöntemlerini geliştirerek geometriye uyarladı. 1637 yılında Fransız filozof-matematikçi Descartes büyük buluşu analitik geometriyi ortaya koydu. Fermat’nın da katkılarıyla analitik geometri, geometri problemlerini cebirsel problemlere dönüştüren yeni bir araç oldu. Matematiği bir yan uğraş olarak sürdüren Fermat’nın sayılar kuramındaki bulguları ve Pascal’la birlikte kurduğu olasılık kuramı ona en büyük amatör matematikçi unvanını kazandırdı.
Newton ve Leibniz’in 17. yüzyılın ikinci yarısında diferansiyel ve integral hesabı bulmaları matematikte çok önemli bir adım oldu. Newton’un 1687 de yazdığı Doğa Felsefesinin Matematik İlkeleri adlı eseri gelmiş geçmiş en büyük bilimsel kitap olarak kabul edilir. Kütle çekimi yasasını ortaya koymuş olan Newton’un temel amacı doğayı anlamaktı; buna karşılık Leibniz bilgiye ve evrensel niteliklere ulaşan yolu açmak istiyordu. Leibniz’in bu amaçla geliştirmeyi tasarladığı simgesel mantık, George Boole tarafından ancak 19.yüzyılın ortalarında ortaya konabildi. Ama onun diferansiyel yöntemi 18. Ve 19. Yüzyıl matematiğinin gelişmesine temel oluşturdu.
18.yüzyıl matematiğinin en önemli ismi Leonhard Euler’dir. Değişimler hesabı ve diferansiyel geometrinin kurucuları arasında yer alan Euler, analiz ve sayılar kuramı başta olmak üzere matematiğin hemen her dalına önemli katkılarda bulunmuştur. 18. yüzyılın diğer büyük matematikçileri Lagrange, d’Alembert, Laplace ve Gaspart Monge sayılmaktadır.
19. yüzyılın en büyük matematikçisi, matematiğin hemen her dalına önemli katkılarda bulunmuş olan Gauss oldu.
20. yüzyılın matematiğinde etkin bir yol gösterici de Hilbert ‘in 1900’de Paris’te İkinci Uluslararası Matematik Kongresi’nde önerdiği 23 problem oldu. Günümüzde matematik ve bilim alanında birçok soru ve araştırma alanı, kaynağını Hilbert’in bu problemlerinden almaktadır.