Alm. Gemischte Witschaft (f), Fr. Economie (f) mixte, İng. Mixed economy. Kapitalist ve sosyalist iktisadî sistemler arasında yer alan bir iktisadî düzen.[1] Karma ekonomi, iki evrensel ekonomik sistem olan "kapitalizm" ve "sosyalizm" arasında yer alan, fakat özü itibariyle kapitalist sistemin özelliklerini taşıyan bir ekonomik düzendir. Karma ekonomi düzeninin çağdaş kapitalizmin uygulamada vardığı yeni bir aşama değil, tamamen bağımsız üçüncü bir sistem olduğunu savunan görüşler de vardır.[2]
Karma ekonomi düzeni, özellikle kapitalist sistemin bütün özellikleri ile uygulanmadığı, devletin iktisadî hayata müdahalesinin ağırlık taşıdığı ekonomilerde görülür. Özel teşebbüse yer veren sosyalist sistemler de bir ölçüde karma nitelik taşımaktadır.[1]

Karma ekonomi, ekonomik faaliyetlerde hem devletin, hem de özel teşebbüsün birlikte yer aldığı ekonomik sistemi ifade etmektedir. Ulusal savunma gibi hizmetler, sadece devlet tarafından sunulabildiğinden, gelişmiş ekonomilerin bir çoğunda devlet ekonomik faaliyetlerin bir kısmı*na iştirak etmektedir. Bununla beraber, özel teşebbüsün ağırlıkta olduğu birçok ülkede kamu faaliyetleri de geniş bir alana sahiptir. Bazı karma ekonomilerde, birçok endüstride büyük oranda kamu payı bulunmaktadır. Ulaşım ve belediye hizmetleri buna örnektir. Bazı ülkelerde ise, devletin gözetimi altında özel sektör monopollerine izin verilmektedir. Böyle bir durumda devletin katkısı sembolik düzeyde kalmaktadır. Diğer bir kamu faaliyeti de özel sektörle işbirliği içinde, devlet planlama teşkilatının yol göstericiliği al*tında yatırım ve üretim amaçlarını belirle*mesidir. Böyle bir çerçeve içinde, ekono*mik faaliyetler özel teşebbüs tarafından gerçekleştirilirken, devlet de ekonomide belirlenen önceliklere göre kontrol görevini yerine getirmektedir. Daha açık bir ifadeyle, karma ekonomik sistem içinde devlet, kamu sektörü için emredici ve özel sektör için yol gösterici bir rol oynamaktadır.[3]

Karma ekonomi düzenini benimseyenlere göre kapitalist düzen liberalizme dayanmaktadır. Bu toplumsal görüşte kişinin hakları ve çıkarları her şeyin üstünde tutulduğundan toplumun çıkarları ihmal edilmektedir. Kapitalizmin karşısında yer alan "sosyalizm'de ise, toplumun çıkarları her türlü kişisel çıkarın üstünde tutulmaktadır. Oysa "karma ekonomi" düzeninde, anılan iki sistemin taşıdığı temel çelişkiler çözülmüş, yani kamu yararıyla kişisel çıkar bağdaştırılmıştır.

Buna göre, kişi ne her şeyin üstünde tutulmakta, ne de topluma feda edilmektedir. Ancak kişilerin çıkarlarıyla toplumun çıkarlarının çatışması halinde toplumun çıkarları öncelik kazanmakta ve kişinin bazı temel hakları kısıtlanmaktadır. Örneğin, kişinin mülkiyet ve miras hakları, bazı durumlarda kamu yararı nedeniyle yasalarla sınırlandırılmaktadır.[2]

Sosyalist prensiplerin yürürlükte olduğu sistemler hariç, genel olarak her ülkede "karma ekonomi" sistemi geçerli durumdadır. Bununla beraber ekonominin "karma" olan derecesi ülkeler arasında önemli farklılık göstermektedir. Özellikle gelişmekte olan ülkeler, altyapı yatırımlarının yetersizliği, özel teşebbüsün eksik kapasi*teyle çalışmayı tercih etmesi ve kalkınma programlarında kilit rol oynayabilecek projelerin özel sektörce benimsenmemesi gibi nedenlerle kamu teşebbüslerini da*ha büyük oranda devreye sokma ihtiyacı duymaktadır.

Doktriner açıdan, karma ekonomi sistemi konusunda henüz tam bir görüş birliği sağlanamamıştır. Bu sistemin sosyalist ve kapitalist sistemlerin arasında yer aldığı, fakat kapitalist sistemin prensiplerine göre işlediği düşüncesi yaygındır. Buna karşılık, karma ekonomik sistemin bağımsız ayrı bir sistem olduğu görüşü de ileri sürülmektedir. Bu sistemde, kapitalist ve sosyalist sistemlerin çelişkilerinin yer almadığına, aksine bireysel ve toplumsal refahın mümkün olan en üst düzeye çıkartıl*dığına inanılmaktadır. Daha teknik bir ifadeyle, ekonomik sistemlerin temel fonksiyonları olan tahsis, koordinasyon ve motivasyon faktörlerinin karma ekonomi prensipleri çerçevesinde daha etkin bir şekilde gerçekleştirildiği anlayışı mümkündür.[3]
Türkiye'de uygulanmış olan karma ekonomik düzen kapitalist ve sosyalist düzen arasında, her ikisinin de kimi özelliklerini taşıyan düzendir. Neoliberalizm ekonominin devlet işlerinden ayrılmasını ve piyasayı özel teşebbüsün yönetmesi gerekliliğini savunmaktadır. Yani devletin, olağanüstü hallerde, kriz durumunda piyasaya müdahale etmesini uygun gören düzendir. Batıda Keynes'in başlattığı müdahaleci kapitalizmle birlikte gelen karma ekonomik sistemin, Türkiye'de devletçilik adıyla, 1933 batıdan önce uygulamaya başladığı gözlenmektedir. Karma ekonomik sistem, özel sektörü ve birikmiş kapitali olmayan geri kalmış bir ülkenin kamu sektörü öncülüğünde kalkınmasının sağlanması deneyimidir.[4]
Türkiye’de karma ekonomi gereği iktisâdî, sosyal ve kültürel kalkınmayı, özellikle sanâyi ve tarımın düzenli ve uygun bir şekilde gelişmesini ve kaynaklarını planlamak devletin görevidir. Devlet ayrıca para, kredi, sermaye mal ve hizmet piyasalarının doğru ve düzenli işlemelerini sağlayıcı ve geliştirici tedbirleri alır; piyasalardaki fiilî ya da anlaşma sonucu doğacak tekelleşme ve şehirleşmeyi önlemek görevini üstlenmiştir. Tabiî servetler ve kaynaklar da devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunmaktadır.[1]
Karma ekonomi düzeninde hangi malların ne miktarda üretileceği, yani kaynak dağılımı sorununun çözümünde, tüketici tercihleri esas alınmaktadır. Fakat, kaynakların etkin kullanımı açısından, birçok alanda piyasa fiyatlarının bu tercihleri doğru olarak temsil etmediği görülmektedir. Bu durumlarda devlet, "toplum tercihlerine uygun üretimi sağlamak gayesiyle piyasa mekanizmasını düzeltici" önlemler almaktadır. Böylece, tekelleşmeyi önlemek, herkese çalışma olanağı sağlamak, gelir dağılımındaki dengesizliği azaltmak, işçi-işveren ilişkilerini düzenlemek gibi temel hedeflere yönelik önlemlerle, ekonominin istikrar içinde büyümesini sağlama görevini yüklenmiş bulunmaktadır.

Gelişmekte olan ülkelerde sermaye, teknik bilgi, girişimci ve yetişmiş işgücü kıtlığının yarattığı darboğazların kısa sürede aşılması için, "planlı bir karma ekonomi" düzenine ihtiyaç duyulmaktadır. Kaynakların israfını önlemek ve sosyal adalet içinde hızlı kalkınmayı başarmak için başvurulan bu planlama, kamu kesimi için emredici, özel sektör içinse yol gösterici bir nitelik taşımaktadır.

Örneğin, 1982 tarihli Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 166. maddesi, "ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı, özellikle sanayinin ve tarımın yurt düzeyinde dengeli ve uyumlu biçimde hızla gelişmesini, ülke kaynaklarının döküm ve değerlendirilmesini yaparak verimli şekilde kullanılmasını planlamak, bu amaçla gerekli teşkilatı kurmak" görevini devlete vermiştir.

Türkiye'de uygulanan bu "planlı karma ekonomi" düzeninde, özel mülkiyet ve girişim serbestisi, kişinin temel hakları olarak Anayasa'da yer almaktadır. Ancak devlet, kişi haklarını Anayasa ve bağlı yasalar çerçevesinde, kamu yararı nedeniyle sınırlama yetkisine sahiptir.

Karma ekonomi doktrini, büyük ölçüde çeşitli ülkelerdeki uygulamaların sonucunda ortaya çıkmış bir sentezdir. Tarihi gelişim içinde önce "karma ekonomi" anlayışının farklı uygulamaları yaşanmış, daha sonra bu düzenin düşünce sistemi gelişmeye başlamıştır. 20. yüzyılın sonuna yaklaşılırken, Türkiye dahil, dünya ülkelerinin çoğunda "karma ekonomi sistemi" benimsenmiştir. Ancak, her ülkede düzeni belirleyen kurumların yeri ve önemi değiştiğinden, sistemin "saf" şekline uyan örneğe rastlanmadığı söylenebilir.[2]