Dünyadaki hisse senetlerinin toplam değeri, 30 trilyon Dolar.
Dünyadaki gayri safi milli hasıla (GSMH), 50 trilyon Dolar.
İnsanların bankalardaki toplam birikmiş mevduat tutarı, 130 trilyon Dolar.
Dünyadaki tahvillerin toplam değeri, 750 trilyon Dolar.

1. Küreselleşme ile birlikte gelişmiş olan ülkelerin kapital gücü gelişmekte olan ülkelere doğru üretimlerini çekerek daha çok kar yapma olanağı buldu. Bu karlardan elde edilen paralar, borsalara yatırıldı ve yüksek kazanç elde etmek için en riskli fonlara aktarıldı. Bir anlamda; olmayan şeyler, varmış gibi gösterildi ve bunun akabinde yıllarca fakir fukaranın sırtından yüksek faiz geliri elde edildi.

2. Endüstri ülkelerindeki işletmeler, yıllardan beri Asya'daki ucuz çalışma gücünü bahane ederek işçi aylıklarına zam yapmadı ve bir taraftan halkın alım gücü düşerken diğer taraftan yurtdışında üretmiş oldukları malları iç piyasada satamaz duruma geldiler. Çin gibi insanların aylık 50$ için çalıştırıldıkları ve ucuza imal ettikleri ürünleri eskiden dünyanın değişik bölgelerinde üreten firmalar üretim üslerini Çin'e taşıyınca aslında bu krize davetiye çıkarmış oldular. Çünkü istihdamın ve üretimin olmadığı ülkelerde insanların aylık gelirleri düşük olunca, o ülkelerdeki insanlar yaşamlarını sürdürebilmek için borçlandılar ve olmayan paraları tüketmeye başladılar.


3. Dünyadaki gelir adaletsizliği yüzünden dünya nüfusunun yüzde 10'luk bölümü, dünya sermayesinin yüzde 90'lık bölümüne hükmederken ve kendi ihtiyaçlarının dışında bu ekonomik enerjiyi banka kasalarında tutarken, diğer taraftan yüzde 90'lık nüfus, sadece dünyadaki yüzde 10'luk ekonomik gelir ile hayatını açlık, sefalet, fakirlik ile idame ettirmek zorunda bırakılıyor. Aslında bütün sorun, buradan kaynaklanıyor. Şayet dünyada gelir, adil bir şekilde dağıtılsa ve her insana hayatını bir insan gibi sürdürebileceği bir maaş verilse, inanın böyle krizlere yer kalmaz. Dünyamızda her gün 100.000 insan, açlıktan dolayı ölmektedir. 1.000.000.000 insan, açlıkla mücadele etmektedir. 2.000.000.000 insan, günlük 1$'lık gelirle açlık sınırında yaşamaktadır. Bunun yanında dünyamızda her gün tonlarca yiyecek, sadece piyasa fiyatları sabit kalsın diye bazı ülkelerde imha edilmektedir.

Şimdi ilahi adalet, bu adil olmayan düzeni yıkıyor ve 2009 ile 2010 yılı, iflaslarla dolu bir yıl olacak gibi gözüküyor. Birçok iflas etmez denilen şirket ve devletlerin iflas edebileceği söyleniyor. Mesela, "Lehman Brothers" gibi asla iflas etmez denilen 160 yıllık bir bankanın nasıl bir günde iflas edebileceğini bu kriz, bütün dünyaya gösterdi.

Yıllardan beri ekonomik çöküşünü savaşlarla önlemeye çalışan ülkelerin nasıl çöktüğüne insanlık bir kez daha galiba şahit olacaktır. Bakalım, hep beraber bekleyip göreceğiz. Mazlum ve sömürülen insanların ahlarının yerde kalmadığını dünya, bu defa çok net bir biçimde tekrar görecek.

Ünlü Alman Ekonomist Prof. Dr. Eberhard Hamer'e göre her krizin üç ayağı vardır.


  1. Borsalar, inişe geçer.
  2. Banka iflasları başlar
  3. Reel ekonomi, küçülür.

Ne diyelim; "Ne atarsan aşına, o da çıkar karşına." Bu atasözü, hem insanlar için hem de devletler için geçerlidir.

Almanya'da bir atasözü vardır; "İnsanlar, düşünür; fakat Allah ise yönetir." İnsanoğlu, hiçbir işin nereye varacağını tam olarak göremez; ancak sezebilir. Şimdi bu "Küresel Mali Kriz'in insanları nereye doğru götüreceğini ancak 5 yıl sonra net bir biçimde görebileceğiz.

Fakat Firavun da Musa Peygamber'i ve ona tabi olanları yakalamak için ordusu ile o zaman yola çıkmıştı. Nereden bilebilirdi ki kendisinin son yolculuğu olacak ve kuvvetli ordusu ile denizin dibini boylayacağını. Kim bilir, belki bu "Mali Kriz" de batmaz denilen Kapitalizmin sonunu getirecektir.?