2000 yılı, siyâsî, ekonomik açıdan bakıldığında, Türkiye için bir dönüm noktası olmuştur. Türkiye'nin şu an geldiği noktaya bakıldığında, gelişim açısından hem batı hem de doğu ülkeleri ile kıyaslandığında, yükseliş trendi devamlı tavana doğru yol almaktadır. Bir düşünün, kırk yıldır hem terörle mücadele edeceksin, hem de enflasyon canavarı ile ve de yoluna taş koymaya çalışan art niyetlerle. Bunu böyle götürebilecek bir ülkenin dünyada var olduğu söylenemez bir gerçek. Dünyada da çalışma açısından Singapur'un 46.6 saatle birinci, Güney Kore'nin ise 46 saatle ikinci, Türkiye ise haftalık 45 saatle bu ülkeleri takip ediyor. Böyle bir ülkenin her şeye rağmen bütün olumsuzluklara gögüs gerdiğini de gösterir.
Bir ülkede "hükümetlerin geçici olması" düşüncesi ile çalışan yöneticiler, 70 yıldır parmakla şu ya da bu denilebilecek bir başarı gösterememişlerdir. İdeolojilerle siyaset yapanlar, artık tökezlemişlerdir. Su an Avrupa ülkelerindeki ekonomik çatlamalar, bu ülkelerin geleceğinin nasıl olacağını sergilemektedir. Bir AB ülkesi Yunanistan iflasın eşiğine gelmesi, diğer ortak ülkelerde şok etkisi yaratmıştır ve kendilerine bu krizin uğramaması için önlemler almaya sevk etmiştir. Hatta; Yunanistan'ın IMF ile anlaşmasını gurur meselesi yaparak önce anlaşmaya tepkili yaklaşılmış ve sonra bu işin kendilerini de derinden yaralayacağını hesap ederek mecbûren IMF ile Yunanistan anlaşmaya mecbur bırakılmıştır. "AB'nin görkemli ekonomik gücü Yunanistan'da çökmüştür!" Bu durum, şimdi Türkiye için bu bir fırsat olmalıdır.
MARKET Watch'ta yayımlanan bir analizde, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard and Poors'un (S&P) Türkiye'nin yabancı para cinsinden uzun vadeli kredi notunu "BB-" den "BB'ye yükseltmesinin, Türkiye'yi Avrupa Birliği ve Euro'ya bir adım daha yaklaştırdığı ifade edildi. IMF'siz bir Türkiye şu an yolundan emin adımlarla başarılı yöneticilerle ilerlemekte ve ekonomik açıdan güçlü bir konumda bulunması, ekonomi kurmaylarının saha sağlıklı düşünmesine ve Türkiye'nin ekonomik sağlıklı geleceğini şimdiden çizmesine yol açmaktadırlar.
İstatistik kurumu Eurostat'ın verilerine göre ortak para Euro kullanan 16 ülkede ortalama işsizlik oranı, geçen yıl Mayış ayında %7.4 düzeyinde iken bu yıl Nisan ayında %9, 3 olarak açıklandı. Mayıs ayı itibariyle 27 üyeli AB'nin işsizlik oranı, %8.9 ile son 4 yılın zirvesine çıktı. AB'de en yüksek işsizlik oranları, .7'yle İspanya'da kaydedilirken; en düşük oranlar, %3.2'yle Hollanda'da ve %4.3'le Avusturya'da görüldü. İşsizlik oranları, Euro Bölgesi'nin büyük ekonomilerinden Almanya'da %7.7 ve Fransa'da %9.3 oldu.
Prof. Dr. Nouriel Roubini, "Yunanistan ve İspanya 2000'de Türkiye'nin yaptığını yapsaydı bunlar olmazdı." dedi ve ekledi: "Yunanistan'da olanlar, buzdağının görünen ucu." (21 Nisan 2010) Küresel krizi önceden tahmin etmesi nedeniyle "Kriz Kahini" olarak anılan ABD'li ekonomist Nouriel Roubini, dünyada ekonomik büyüme, canlanmanın başladığını, ancak yavaş seyredeceğini, Türkiye'nin da aralarında bulunduğu yeni gelişen piyasalarda iyileşmenin daha hızlı olacağını söyledi.
Roubini, Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB) tarafından Holiday Inn'de düzenlenen "Otomotiv Endüstrisi Vizyon Toplantıları'nın ilkinde verdiği konferansta, Türkiye ekonomisinin güçlü ve parlak olduğunu, gelecekte dünyayla daha da bütünleşeceğini belirtti.
Son 2-3 yılın dünya için çok zor geçtiğini, ABD'de patlak veren krizin önce Avrupa, sonra da tüm dünyada etkisini şiddetli şekilde gösterdiğini anlatan Roubini, nihayet ABD, AB ve yeni gelişen piyasalardan iyi haberlerin gelmeye başladığını, ancak bunun ne kadar sağlam ve sürdürülebilir olduğunun önemli olduğunu vurguladı.
Konuşmasının bazı bölümlerinde ekonomik tahminlerine de yer veren Roubini, "Ekonomik büyüme, canlanma başladı. Ancak yavaş seyredecek. Yeni gelişen piyasalarda iyileşme daha hızlı olacak. Türkiye de bu ülkelerden biri. Özellikle gelişmiş ülkelerde canlanma yavaş olacak. 'U' şeklinde gerçekleşecek." dedi.
Roubini, bundan sonraki süreçte krizden çıkış stratejilerinin önem kazandığını, özellikle parasal ve mâlî teşviklerin ön plana çıktığını belirterek, politika yapıcıların kriz döneminde verdikleri teşvikleri ne zaman durduracaklarının stratejik kararlar olduğunu, teşviklere devam edilmesinin da bütçe açıkları doğurabileceğini belirtti. Yeni gelişen piyasaların dinamiklerinin daha güçlü olduğunu dile getiren Roubini, dünya ekonomisinin ağırlığının gelişmiş batı ülkelerinden yeni gelişen ülkelere doğru kaydığını, ABD ve AB'den Asya'ya ve Bric ülkeleri olarak bilinen Çin, Hindistan, Rusya ve Brezilya'ya yöneldiğini kaydetti.
Roubini, bu eğilimin devam edeceğini vurgulayarak, ABD'de yılın ilk yarısında büyümenin %3 olacağını, yılın ikinci yarısında %2'ye gerileyeceğini, AB'de de büyüme tahmininin %2'yi geçmediğini belirterek, Türkiye'de büyüme oranının %4-%6 olarak gerçekleşeceğini beklediğini, Çin'de ise bu oranın %9'lara tırmanacağını bildirdi.
Türkiye ile ilgili olarak yorumlarda bulunan Roubini'nın açıklamalarından ana başlıklar şöyle oldu:
- Türkiye'de faizlerin uzun süre düşük kalması, enflasyonist bir baskı yapar.
- Türkiye için enflasyon, hâlâ önemli bir sorun.
- Çin, dünya ekonomisi açısından tek lokomotif olamaz.
- Yunanistan ve İspanya, 2000'de Türkiye'nin yaptığını yapsaydı bunlar olmazdı.
- Türkiye'nin bütçe açığı, hâlâ yüksek; ama zamanla düşer.
- Türkiye için orta ve uzun vâdede iyimserim.
- Yunanistan'ın sorununu altında rekabetçi yapı yatıyor
- Türkiye'de iyi bir işgücü potansiyeli var, eğitime yatırım şart.
- IMF Kurtarma Planı sorunu 2011'e erteler.
- İzlanda, İtalya, Portekiz ve İspanya, riskli ülkeler.
- Yunanistan'da olanlar, buzdağının görünen ucu.
- ABD, Japonya'da 2. yarıda büyüme daha düşük olur.
- Türkiye ve benzeri ülkelerde bütçeler, yapısal olarak daha iyi durumda.
- Türkiye'nin bölgesinde büyüme potansiyeli, %5-%6.
- Küresel ekonomide canlanma, 'U' şeklinde olacak
- Türk ekonomisi, hızlı ve parlak, güçlü büyüyecek.
- Ekonomik resesyon sonrasında ekonomik büyüme Türkiye'de bu yıl geçen yıla oranla olumlu olacaktır.
- Çift dipli resesyon beklemiyorum.