Çocuklar ne ister?Çocuklar herşeyi ister. Arzularını tanımak, anlamak ve hepsini yerine getirmek neredeyse imkansızdır. Vitrinde gördüğü oyuncağı da ister, havada gördüğü uçağı da. Markette şeker istiyorum diye tutturduğu gibi, ambalajını beğendiği deterjanı aldırmak için de elinden geleni yapar.
Bazen uçmak ister, bazen de denizin üstünde yürümek… Hepsini yapabileceğine inanır. Biz ebeveynler ise daha ilk adımı attığında “aman dur çarparsın, oraya çıkma düşersin, in aşağıya bak kötü olacak ama…” larla çocukların coşkulu arzularını kuşatırız.
Herkes iyi niyetli bana kalırsa. Ebeveynler koruma iç güdüsüyle, çocuklar ise yaşama içgüdüsünün verdiği coşkuyla hareket ediyor. Çoşkun bir ruh ile yaşama, öğrenme , keşfetme isteklerini korku, endişe ve stresimizle karşılıyoruz. Haliyle çatışma çıkıyor. Ciyak ciyak bağıran çocuklar, avaz avaz bağıran ebeveynler. Olmuyor mu bunlar? Her evde oluyor.
Peki, dışarıdan bakıldığında deterjan alınması için tutturan çocuğun asıl isteği ne olabilir? Uzmanlar araştırmışlar. Çocuklar ne ister sorusuna 6 temel yanıt bulmuşlar.
1.Dokunulma: Bir bebek ve çocuk gördüğümüzde hemen kucaklamak veya başını okşamak isteriz. Çünkü bu içten gelen bir duygu olduğu için hemen kolarımızı açar, gülümser, tiz bir sesle konuşmaya çalışırız. Bir araştırmaya göre yaşama iç güdümüz için günde en az 4 kucaklaşmaya ihtiyacımız var. Çocukların duygusal gelişimin sağlıklı olması için en az 8, gelişiminin her yönüyle sağlıklı olması için günde en az 12 kez kucaklaşmak gerekliymiş. Bu durumda “Aman kucağa alışmasın” diyenleri duymamak en iyisi galiba.
2.Güven: Anne-babalar olarak üzerinde durulması gereken en felsefi ve evrensel temel... İlk 18 ay, anneye güvenli bağlanma dönemi olarak geçiyor. Gelişim psikologları, güvenli bağlanan çocuğun annesi varken de yokken de rahat olup, etrafı keşfetmeye istekli olduğunu söylüyor. Kaygılı bağlanan çocukların ise ara ara oyuna dalsa da, dikkati kapıda veya dışarıdan gelen seslerde olduğunu, bu durumun okul çağında sık rastlanan dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğuna varıncaya kadar çeşitli sorunlara neden olabileceğini araştırmalarda yer alıyor. Kaygının nedenlerinden biri ise çouğa farkettirmeden evden ayrılmak olarak gösteriliyor. Çalışan annelere minik tüyo; 1. Çıkarken çocuğa haber verin. 2. Sıkı sıkı sarılıp öpün. 3. Kaçta geri geleceğinizi söyleyin(Ne olduğunu tam olarak anlamasa da güven verir). 4. Ayrılık anını çok kısa tutun. 5.Pencereden size el sallamasını isteyin. 6.Geleceğinizi söylediğiniz saate sadık kalmaya çalışın.
3.Düzen: Beslenme, uyku, oyun/eğitim, aileyle birlikte vakit geçirme gibi temel noktaları düşünelim. Bunların hepsinin 24 saat içinde belirli bir rutine bağlı olarak gerçekleştirilmesi çocukların üstün yararına olup, biz ebeveynlerin en büyük sorumluluğudur. Bu konuda en pratik ve en güzel çözümleri Tracy Hogg’ un E.A.S.Y yönteminde bulmuş ve kullanmıştım. E= Eat (Beslenme), A=Aktivite, S=Sleep (Uyku), Y=Your Time (Sizin zamanınız) Pratik bir sistem. Düzen konusunda ebeveyn disiplinliyse çocuk disiplin kavramını aynen aileden kopyalıyor. Bana kalırsa bu konuda disiplinli olması gerekenler ebeveynler. Ebeveyn düzen sağlama konusunda disiplinli olursa bir çok şey yolunda gidiyor, besbelli.
4.Sosyalleşme İlk aylardan itibaren bebeklerin en çok hoşuna giden konulardan biri. Yeni doğan bir bebeğin babasının ve evdeki diğer aile üyelerinin sesini ayırt ettiği saptanmış. Bebeklikten itibaren çocuklar eve gelen misafiri, dışarıya çıkmayı, parkları, gezmeye gitmeyi çok severler. 2 yaş dönemine doğru düzenli oyun gruplarına katılmasını ve arkadaş edinmesinin gelişimsel bir ihtiyaç olduğu ve benliğini tanıyarak insan ilişkileri konusunda bilgi ve deneyim sahibi olmasını sağladığı söyleniyor. Ayrıca akraba ziyaretleri, aile dostlarıyla zaman geçirme, çeşitli aktivitelere katılma, farklı etkinliklere dahil olma çocuk için en büyük doyumlardan bir tanesi olarak düşünülebilir.
5.Duygusal uyarım(acı,neşe vb farketme) Biz duygularını anlatmayı seven bir toplumuz. Ancak karşımızdakinin duygularını anlamaya gelince konuyu kısa keseriz. Geçer, bir şey olmaz, boşver, takma… Bunların hiçbiri duyguların farkedildiği ve anlaşıldığımız anlamına gelmez. Tam tersi yönde bir etkisi vardır. İşte bu nedenle çocuğun duygularını farkettiğimizi ve anladığımızı ona göstermek belki de çocuk yetiştirmenin en önemli konularından birisi. En önemlisi zor anlarında anladığımızı ifade etmektir. Düştüğünde “acıdı, şu an çok acıyor”, kızdığında “şu an çok kızgınsın” gibi yaklaşımlar gerilimi dağıtacaktır. 2 yaş çocuğunda çok işe yarar. Tabi en az 10 defa aynı cümleyi tekrar etmek gerekebilir ?
6.Kendini değerli hissetme:Her çocuk biricik olduğunu bilmek ve hissetmek ister. İstek ve ihtiyaçları ile en kısa zamanda ilgilenme ve gereğini yerine getirmek çocuğun kendini değerli hissetmesinin en önemli nedenlerinden birisi. Çocuk hastalandığında doktora götürmeyi ve iyileşmesi için gerekeni yapmayı ilk örnek olarak gösterebiliriz. Aynı zamanda uzman görüşüne göre; duygularını anladığımızı yansıtmak, onu dinlemek, hata yaptığında veya uygun olmayan bir davranış sergilediğinde gururunu incitmeden onu uyarmak çocuğun kendini gerçekten değerli hissedeceği ve bunu sorgulamaya gerek dahi duymayacağı anlamına geldiği söyleniyor.
Bizim kuşak ebeveynliğinin en önem verdiği şey ne yemek ne giysi ne o ne bu; ilk sırada çocuklarımızın mutluluğu var. Onlar mutlu olsun diye herşeyi dört dörtlük yapmaya çalışıyor, imkanları sonunda kadar zorluyoruz. Süper ebeveyn olmak istememizin asıl nedeni, en az travmayla, en az psikolojik hasarla çocuk büyütmeyi istemekten başka bir şey değil bana kalırsa. Çocuğa karşı yanlış bir davranış sergilememek için girilen onca stresin haklı karşılığını büyüdüklerinde alacağımıza inanıyorum. Kendini tanıyan, kendine güvenen, yeteneklerini kullanan mutlu çocuklar sayesinde çok şey değişecek.
İnanıyorum.