kayseri escort ankara escort izmir escort antalya escort bursa escort istanbul escort

Etiketlenen üyelerin listesi

Toplam 2 adet sonuctan sayfa basi 1 ile 2 arasi kadar sonuc gösteriliyor
  1. #1
    zAMBakk - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    .
    Üyelik tarihi
    03.Mart.2018
    Mesajlar
    4,938
    Mentioned
    1204 Post(s)
    Tagged
    48 Thread(s)

    Ekonominin Tarihsel Gelişimi

    Ekonomi bilimi, 16. Yüzyıl’dan itibaren Merkantilizm, Fizyokrasi felsefesinin etkisi ve 18.yüzyıla damgasını vuran Klasik Okulun katkılarına rağmen, esas olarak Neo-Klasik Akım veya Okul ile bugünkü bilimsel çerçevesini kazanmıştır. Merkantilizm, devletçi bir felsefe okulu iken, Fizyokrasi Okulu ve Klasik Okulun daha liberal görüşleri savundukları ifade edilebilir. Nitekim, söz konusu okulların veya akımların oluşturduğu felfsefi alt yapıyı, Neoklasik Okul metamatik bilimi ile buluşturmuş ve varsayımlar cebirsel ve geometriksel bir özellik kazanmıştır. Bugünkü modern ekonominin temellerinin 16. Yüzyıl’dan itibaren atıldığın ifade etsek de, insanoğlunun uygarlık yaşamı içerisinde ekonomik konularla tanışıklığı M.Ö. 5000’li yıllara kadar uzanmaktadır. İnsanoğlu, tarıma dayalı yerleşik toplum düzenine geçtiğinden itibaren, ilkel kavim yaşantısı içerisinde dahi, temel ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olarak çeşitli malları temin etme mücadelesine girişmiş ve bir mübadele sistemi oluşturmuştur. İlkel kavim yaşantısı içerisinde ihtiyaçların karşılanmasına yönelik olarak, trampa ekonomisi dediğimiz malın malla takas edildiği bir mübadele şekline bağlı olarak, insanoğlu ihtiyacı olan çeşitli malları temin etmeye çalışmıştır. M.Ö. 3000’li yıllara geldiğimizde ise, uygarlık yaşamındaki ve insanoğlunun zekasındaki gelişmeye bağlı olarak, bazı kavramların sorgulandığını ve trampa ekonomisi denilen takasa dayalı mübadele sisteminin yeterli gelmediği görülmektedir. Bu nedenle, insanoğlunun ekonomi ile bağlantılı olarak M.Ö. 3000’li yıllarda ilk tanıştığı kavramlar, ihtiyaç, fayda, değer ve fiyat kavramları olarak tarif edilebilir. Yani, insanoğlu artık ‘fiyata dayalı bir mübadele sistemi’ni oluşturmanın eşiğindedir. O halde, insanoğlunun beşbin yıla yakın bir süredir fiyata dayalı bir mübadele sistemi kullandığı ifade edilebilir. Bu nedenle, fiyata dayalı mübadele sisteminin ana kurgusunun, döngüsünün ihtiyaç, ihtiyacı karşılayan mal veya hizmet, ihtiyacın karşılanması ölçüsünde elde edilen fayda, faydaya dayalı mal ve hizmet değeri ve değere bağlı bir fiyatlandırma olduğu vurgulanabilir. Dolayısı ile, dünya ekonomisinin gelişimine ışık tutan kilometre taşlarını irdelemek ve ardından söz konusu kavramların anlamını tek tek ele almak yerinde olacaktır. Dünya ekonomisin tarihsel gelişmi açısından, “Küresel Rekabet” olarak ifade edilen kavramın gelişim sürecine bakıldığında, 15. yüzyılın ikinci yarısından, 16. yüzyılın ilk yarısına kadar uzanan bir dönemi başlangıç noktası olarak ele almak yanlış olmayacaktır. Avrupa Devletleri arasındaki liderlik mücadelesi ve bu mücadelenin tetiklediği ticaret savaşları, aynı malı daha ucuza üretebilen ekonominin rekabette öne çıkmasına dayalıdır. Bu rekabet, hammadde ve işgücü maliyetlerini minimize etmek adına, sömürgeciliği ve köleliği kurumsallaştıran bir süreci de beraberinde getirmiştir. Bu döneme damgasını vuran Merkantilizm felsefesi, her devlete, elde ettiği ticari avantajları ve gerçekleştirdiği ihracat neticesinde elde ettiği altınlarla zenginleşen hazinesini korumak adına daha güçlü bir ordu ve donanmayı da önermektedir. Söz konusu rekabet sürecinde, bir devletin “bölgesel lider” olabilmesinin temel kuralı, “Ekonomik Güç”, “Askeri Güç” ve “Siyasi Güç” eş zamanlı ve eş ölçüde bir araya getirebilmesiydi. Bu üç temel güç unsurunu bir araya getirmeye çalışan Britanya, Fransa, İspanya ve Portekiz arasında önemli bir rekabet mücadelesi gözlendi. Osmanlı İmparatorluğu, bu rekabet sürecinde, okyanusa kıyısı olmayan devlet olma dezavantajı ile, yarıştan çekilmek durumunda kaldı. Zaman içerisinde, sömürgelerinin coğrafik dağılımını çeşitlendiremeyen İspanya ve Portekiz de bu mücadeleden çekilmek durumunda kaldılar ve 19. Yüzyılın başından itibaren “Bölgesel Rekabet” mücadelesi, “Küresel Rekabet” mücadelesine dönüşürken, masanın etrafından oturan ülkeler Britanya, Fransa, Almanya, ABD ve Japonya olarak tanımlanmaktaydı. Tam bir yüzyıl sonra, ABD’nin masanın başına geçeceği ve diğer ülkelerin onun himayesinde “kapitalizmin paylaşımında” masanın etrafında yer alacağı tahmin dahi edilemezdi. Bu noktada, ‘Küresel Rekabet’in ilk önemli aktörü olan Britanya İmparatorluğu, “Üzerinde Güneş Batmayan İmparatorluk” unvanını ancak 80 yıl koruyabilmiştir. İkinci Dünya Savaşı’nın Avrupa bacağı tamamlanırken, Britanya Kapitalist Sistem’in liderliğini ABD’ye devretmiştir.

    1750’lerden itibaren hız kazanan ve 19. Yüzyıl’da “buhar gücü”nün devreye girmesi ile birlikte, kütlesel üretimle tanışan sanayileşme süreci, dünyanın gelişmiş ülkelerinde bankacılık sektörünün gelişimine de katkı sağladı. Aynı dönemde, sanayileşme sürecinin gerisinde kalan Osmanlı Devleti, imparatorluk bütçesinin açıklarını kapatmak amacıyla dış borçlanmaya hız vermiştir. Genç Cumhuriyet ise, ekonomik bağımsızlığını kazanma adına, bir yandan sanayileşmesine hız vermiştir; bir yandan da kendi Merkez Bankasını oluşturmayı bilmiştir. İkinci Dünya Savaşı’nın bitimiyle birlikte, sanayileşme sürecini önemli ölçüde üstlenmiş olan devlet, özel sektörün önünü açacak hamlelere ağırlık vermiştir. Türkiye’nin öteden beri en temel zafiyeti olan “sermaye yetersizliği”ne rağmen, özel sektör sanayileşme sürecinde üzerine düşen görevi yerine getirme becerisini gösterebilmiştir. Bu noktada, Türk ekonomisinin 1980’li yıllardan bu yana süregelen ‘liberalleşme’ dönemi çerçevesinde, ithal ikamesi dönemin etkilerini geride bırakarak, dünya ekonomisinde ürünleri ile söz sahibi olma mücadelesi verdiği bir gerçektir. 1980’li yılların başında yıllık bazda 3 milyar doları dahi zor bulan bir ihracat hacminin, 2006 yılı sonu itibariyle 82 milyar dolara ulaşacak olması, Türk ekonomisinin bu süreci, kendisine sunulan ‘imkanlar’ ölçüsünde iyi değerlendirdiğini göstermektedir. Bu noktada, 2000 yılında 27 milyar dolar seviyesindeki Türkiye’nin ihracat hacminin, 2006 yılı sonunda 3’e katlanmış olacağı da unutulmamalıdır. Bu hacimsel genişleme de, nitekim Türkiye’nin 2000’li yıllarda dünya ekonomisinde artan önemini tescil etmektedir. Aynı süreç içerisinde, Çin’in dünya ekonomisindeki rolü, Hindistan’ın konumu dikkate alındığında, her iki ülkenin 1995’de dünya mal ve hizmet üretiminin sadece % 5’ini gerçekleştiren iki ekonomi iken, söz konusu paylarını 2005 yılı sonunda ikiye katlamış oldukları da unutulmamalıdır. Üstelik, her iki ülkenin büyüme ve üretim performansının bugünkü tempoyla devam etmesi halinde, 2020 yılına doğru Çin ve Hindistan’ın dünya mal ve hizmet üretimindeki paylarının % 20’ye çıkacağı da öngörülmektedir. Sonuç olarak, 16. Yüzyıl’dan 20. Yüzyılın sonuna kadar ‘hammadde’ boyutunda gözlenen rekabet, 21. Yüzyıl’da “işgücü” ve “teknolojik beceri” rekabetine dönüşmektedir. Yani, kalifiye ve ucuz işgücünü temin edebilen ve teknoloji üretebilen ekonomiler, küresel rekabette belirleyici ülke olma özelliğini kazanmış olacaklardır. Bu nedenle, Türkiye’nin de teknoloji ve marka üreten, dünya ekonomisinde trendleri belirleyen, yerel, bölgesel ve küresel talebin beklentilerini iyi okuyan ve söz konusu beklentilere en uygun malı üretebilen bir ekonomi olması gerekmektedir. Türkiye’nin böyle bir sürece hazırlanması adına, doğru bir sanayileşme, enerji, teknoloji, istihdam ve eğitim stratejisi veya politikası oluşturması gereklidir ve AB’ye tam üyelik süreci bu yönüyle iyi değerlendirilebilir ve Türkiye’yi küresel ekonominin önemli bir aktörü yapabilir.

  2. #2
    Finding Neverland - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Forum Üyesi
    Üyelik tarihi
    17.Mart.2016
    Mesajlar
    1,342
    Mentioned
    139 Post(s)
    Tagged
    45 Thread(s)
    Böö diyesim geldi

Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu anda 1 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 1 misafir)

Benzer Konular

  1. Yönetsel düşüncenin tarihsel gelişimi
    Konu Sahibi Amazonia Forum Muhasebe
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 26.Mayıs.2018, 02:17
  2. Cevap: 0
    Son Mesaj : 06.Kasım.2017, 16:32
  3. Psikolojinin Tarihsel Gelişimi Hakkında Bilgi
    Konu Sahibi muStafa Forum Ruh & Sinir Hastalıkları
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 25.Nisan.2015, 19:46
  4. Türk Edebiyatında Deneme Türü (Tarihsel Gelişimi ve Temsilcileri)
    Konu Sahibi ÇağanCan Forum Edebiyat Makaleleri
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 29.Eylül.2014, 00:45
  5. Türk Edebiyatında Günlük Türü (Tarihsel Gelişimi ve Temsilcileri)
    Konu Sahibi ÇağanCan Forum Edebiyat Makaleleri
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 29.Eylül.2014, 00:42

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  
gaziantep escort bayan gaziantep escort sesli sohbet seks hikaye onwin venüsbet giriş tipobet365 sahabet karabük escort ordu escort kars escort kocaeli escort izmit escort edirne escort ısparta escort karabük escort manisa escort adana escort
ankara escort ankara escort ankara escort bayan escort ankara çankaya escort kızılay escort kızılay escort ankara eskort ankara escort çankaya escort ankara otele gelen escort kayseri escort istanbul escort avrupa yakası escort çapa escort şirinevler escort avcılar escort beylikdüzü escort