Bir psikiyatrist hastaya “Ne hissediyorsun?” diye sorar. Hasta “Bilmiyorum, doktor. Bu yüzden buradayım” yanıtını verir. Şaka gibi görünüyor ama bu çok zorlanmış bir senaryo değil. Bazen kendi duygularınızı tanımak ve tanımlamakta zorlanırız. Bazı insanlar gerçekten de, sevgi, üzüntü, mutluluk, aşk, acı, sevinç, keder, nefret, coşku, hırs, öfke duyguları bilmezler. Bu duyguları yaşadıklarında tarif edebilmeleri mümkün değildir.

Aynı şekilde siz de duygularınızı paylaşırken yeterince anlaşılamadığınız hissine kapılıyorsanız, “Aleksitimi” kavramını tanımanızda yarar olabilir. Aleksitimi, kişilerin kendi ve diğer insanların hislerini algılama yetisinden yoksun olmasına deniyor. Türkçe karşılığı ise Duygusal Sağırlık ya da Duygusal Körlük.

İlk defa psikoterapist Peter Sifneos 1972 yılında duygusal sorunları anlatmak için aleksitimi kavramını kullanmış. Aleksitimi başlangıçta ruh sağlığı alanında psikosomatik bir durumu ve belirtiyi anlatmak amacıyla ortaya atılmışken zaman içinde aleksitiminin sağlıklı bireylerde de sıkça görüldüğü fark edilmiştir.

Bu kişiler kendi duygularını anlamlandıramadıkları gibi başkalarının duygularını anlamakta da zorluk yaşadıklarından, duygusal yanıt vermekte yetersiz kalırlar. Haliyle de, sosyal bağlılıkta ve kişiler arası ilişkilerde problemler yaşarlar.

Duyguların oldukça önemli olduğu toplumsal yaşantıda aleksitimiden muzdarip kişiler yabancı, hatta başka bir dünyadan gelmiş izlenimi verirler. Derin bir iç dünyaları olmadığı için, düşünceleri, içeriden değil, daha çok dışarıdan gelen uyaranlarla harekete geçer. Duygusal hayatları kısır, insan ilişkileri zayıftır. Siz dürterseniz tepki verirler. Dürtü bitince, tepkileri durur ve duvara konuştuğunuz hissi verirler.

Uzmanlara göre yeterince ilgi ve şefkat görememiş çocukların beyninin duyguları tanıma bölümünün yeterince gelişmediği, yapısal bir anormalliğin olduğu ve bunun da aleksitimiye yol açtığı yönünde bulgular var. Eğitim düzeyiyle de çok alakalı. Eğitim düzeyi düştükçe aleksitimi artıyor, çünkü duyguları ifade edecek kelimelerimiz olmuyor. Erkeklerde kadınlara göre biraz daha fazla aleksitimi gözlemleniyor.

Aleksitimik kişilerde anoreksia, kronik ağrı ve bağırsak sendromu gibi bedensel hastalıkların görülebildiği biliniyor. Duygularımızın farkında olma hali, fiziksel tepkilerimizi hafifletir. Fakat aksi durumda, kişi verdiği fiziksel tepkinin neden kaynaklandığını anlayamadığı için daha farklı ve şiddetli biçimlerde başka yerden kendini gösterebiliyor.

Duygusal ve bilişsel terapiler yani psikoterapi uygulamaları aleksitimi hastalığı için olumlu sonuçlar göstermekte. Psikoterapiler sayesinde kişi duyguların varlığından haberdar olmaya başlar. Zamanla psikosomatik semptomlarının farkına varabilir ve olaylar karşısında ne hissettiğini anlayabilir hale gelebilir.