I am in red
Boğazıma kadar borca battım.

I drink cofee once in a blue moon
Ayda yılda bir kahve içerim

I am tikcled pink that I have passed the exam
Sınavı geçtiğim için çok heyecanlıyım

He eats like a pig
Çok fazla yemek yer

He took it like a man
Olgun bir şekilde kabul etti

He eats like a bird
Çok az yemek yer

He drinks like a fish
Çok içki içer

I slept like a dog
Çok güzel uyudum

My brother runs like a wind
Kardeşim çok hızlı koşar

My father is as bald as an egg
Babam kabak gibi keldir

He has a memory like sieve
Hafızası çok kötüdür

He came out smelling like a rose
Çok başarılıydı

He lives like a king
Kral gibi yaşar

She has a memory like an elephant
Hafızası çok kuvvetlidir

She took it like a duck to water
Onun için çok doğaldı

She looks like death warmed over
Çok gariban gözüküyor

He treats me like dirt
Bana çok kötü davranıyor

She treats me like a king
Bana kral gibi davranıyor

He sticks out like a sore thumb
Herkes tarafından farkedilen birisi

He works like a horse
Çok sıkı çalışır

He has a mind like a steel trap
Çok zeki birisi

He looks like a million
Harika gözüküyor

He went on like a broken record
Kırık plak gibi konuştu

She has something up her sleeve
Birşey planlıyor

He swears like a trooper
Çok küfür eder

She tells it like it is
Herşeyi olduğu gibi söyler

It works like a charm
Çok iyi çalışır

My mother wears the pants in the family
Evin hakimi annemdir

The news spread like a wildfire
Haberler çok hızlı bir şekilde yayıldı

The kids fought like cats and dogs on the street
Çocuklar sokakta kedi-köpek gibi kavga ettiler

My girlfriend is as cute as a button
Kız arkadaşım çok güzeldir

The teacher is hot under the collar
Öğretmen çok kızgındır

A good friend would give you the shirt off his back
İyi arkadaş senin için herşeyi yapar

We must tighten our belts now
Kemerleri sıkmamız lazım

I have been hoodwinked
Aldatıldım

That idea is old hat
Bu modası geçmiş bir fikir

Guests are given the red carpet treatmen in Turkey
Türkiye?de misafirlere çok iyi davranılır

Let's go out and paint the town red
Hadi dışarı çıkıp şehrin altını üstüne getirelim

I always look at the world through rose coloured glasses
Dünyaya her zaman pembe gözlüklerle bakarım

When I bought a summer house she was green with envy
Yazlık ev aldığımda kıskançlıktan deliye döndü

Don't look so blue! Try to be optimistic
O kadar karamsar bakma! Biraz iyimser olmaya çalış

John is a true blue friend
John çok sadık bir arkadaştır

This money is my golden oppurtunity to buy a new car
Bu para yeni bir araba almak için altın gibi bir fırsat

I don't have a red cent
Tek kuruşum bile yok

Mary talks like a blue streak
Mary çok konuşkandır

He sees red whenever he loses the match
Ne zaman maçı kaybetse kendini kaybeder