Felsefenin bilişsel süreçlerin oluşumundan ziyade, bilgiyi genel olarak ele alan, bilgiyle ilgili problemleri araştıran, bilginin kaynağını doğasını doğruluğunu, sınırlarını inceleyen bilim dalıdır.

Epistemoloji, felsefenin en temel disiplinidir. Bunun en önemli nedeni, onun diğer bütün disiplinlerin bilgi iddialarını sorgulayıp ilke ve kavrayışlarını temellendirmesidir. "Bilgi" anlamına gelen Yunanca episteme ve "söz", "akıl", "bilim", "açıklama", "teori" anlamlarına gelen logos sözcüklerinin birleşiminden meydana gelen epistemoloji, Türkçeye bilgi teorisi veya bilgi bilimi olarak çevrilir. Epistemoloji, felsefenin teorik dallarından biridir. Başka bir deyişle o, doğru eylemle veya "iyilik", "güzellik" benzeri değerlerle meşgul olan veya "olması gereken" üzerinde yoğunlaşan etik, estetik veya siyaset felsefesi benzeri pratik ya da normatif disiplinlerden farklılık gösterir.

Epistemoloji ele alınırken iki tarz benimsenmiştir; sistematik veya tarihsel. Sistematik açıdan ele alındığında bilginin kaynağı, doğası, tanımları, türleri ve yapısı irdelenir. Bilgi felsefesi tarihsel olarak ele alındığında, ilkçağdan günümüze düşünürlerin bilgi konusundaki görüşleri ve epistemolojiye yapmış oldukları katkılar incelenir.

REALİST VE İDEALİST YAKLAŞIMLAR

Gerçekçi yaklaşım bilginin, nesnesinin dış dünyada gerçekten var olduğunu, idealist yaklaşım ise bilginin, ağırlıklı olarak öznenin kurduğu ve gerçekte var olmayan nesnelere yöneldiğini savunur.

Bilgi felsefesi ile mantık arasında temel bir ayrım vardır. Mantık, geçerli usavurmanın biçimsel yapısını inceler ve geçerli çıkarımın ilkelerini ortaya koyar. Epistemoloji ise her türlü bilme ediminin yapısıyla ilgilenir. Epistemoloji, etik, toplumbilim ve din felsefesi gibi disiplinlerle sürekli iletişim halindedir.

Genellikle bilen bir özne ile, bilinen bir özne arasındaki ilişki olarak incelenen bilgi sürecinin bu iki öğesine farklı anlam ve ağırlıkların verilmesi tarih boyunca farklı bilgi felsefesi anlayışlarını doğurmuştur. Daha çok nesneye ağırlık veren anlayışlar gerçekçi (realist) özneye ağırlık verenler ise idealist olarak nitelenir.

Gerçekçi yaklaşım bilginin, nesnesinin dış dünyada gerçekten var olduğunu, idealist yaklaşım ise bilginin, ağırlıklı olarak öznenin kurduğu ve gerçekte var olmayan nesnelere yöneldiğini savunur. Bilgi felsefesinin, bu karşıtlık içinde, ortaya çıkan temel sorunu, dış dünyanın gerçekliğidir; bu çerçevede bilgi felsefesi metafizikle yakın ilişki içindedir.

Epistemoloji, bilginin doğasını, gerekçelendirmeyi ve inancın rasyonelliğini inceler. Epistemolojideki tartışmaların çoğu dört alanda yoğunlaşmaktadır:

- Bilginin doğasının felsefi analizi ve bunun gerçeklik, inanç ve gerekçe gibi kavramlarla nasıl ilişkili olduğu
- Şüpheciliğin çeşitli sorunları
- Bilgi kaynakları, kapsamı ve haklı inanç
- Bilgi ve gerekçelendirme kriterleri

Epistemoloji'nin temel soruları arasında ise şunlar yer alır;

-Bilgi nedir?
-Bilginin kaynağı nedir?
-Bilginin değeri nedir?
-Doğru bilgi var mıdır?
-Bilginin sınırı nedir?
-Bilginin yöntemi nedir?
-İnsan neyi bilebilir?

Bilgi kavramını açık hale getirme çabası farklı yönler içeren zengin bir literatürün ortaya çıkmasına neden olmuştur.

"Kesinlikten uzaklık" ve "her an yolda olma durumu" felsefenin özgürlük alanını genişleten ve diğer alıştırma alanlarından ayıran özelliklerdir. Descartes'in felsefi sorgulamalarına "hiç bir şeyi peşinen bilgi olarak kabul etmeden" başlayamaya karar vermesi bunun en çarpıcı örneğidir.

"Epistemoloji" terimi, İskoç filozof James Frederick Ferrier tarafından 1854 yılında ilk kez kullanılmıştır. Brett Warren'e göre, İskoçya Kralı James VI, daha önce bu felsefi kavramı, 1591'de Epistemon karakteri olarak nitelendirmişti.

EPİSTEMON

İskoçya Kralı James VI, felsefi bir diyalogda, Epistemon karakterini, büyücünün eski dini algılamaların politik olarak güç kazandırılmış bir Hıristiyan toplumda cezalandırılıp cezalandırılmayacağına dair tartışmalara tartışmak için felsefi bir kavramın kişiliği olarak yazdı.

King James'in Epistemon karakteri vasıtasıyla verdiği argümanlar, rakibinin Philomathes'in toplumun yasal yönleri üzerinde felsefi bir duruş sergilediği, ancak adı bilim adamı için Yunanca olan Epistemon'dan daha fazla bilgi edinmeye çalıştığı için, toplumun inancıyla ilgili teolojik düşüncelerin fikirlerine dayanıyor. Bu felsefi yaklaşım, Philomat'ın epistemoloji yoluyla ilahiyat ile daha fazla bilgi edinmek istediğini gösteriyordu. Diyalog, tartışılan konuların tarihçesi ve etimolojisi de dâhil olmak üzere çeşitli konseptler üzerine toplumu eğitmek için King James tarafından kullanıldı.