Nuray Bilgili'nin kaleme aldığı "Türklerin Kozmik Sembolleri: Tamgalar" adlı kitap çok değerli tarihsel bilgiler içeriyor.
Sokrates'e göre sanat, insanın ölümsüzlüğü yakalama arzusundan doğmuştur. Gerçekten de mitolojilerin pek çoğunda ölüm ve yeniden doğuş teması sıklıkla ele alınır. Tekrar doğuş özleminde olan arkaik insanlar en erken sanat eserlerinde genellikle tanrıça idolleri ve doğurganlıkla alakalı simgeler kullanmışlardır.
Yeniden doğuş mitolojilerinin ve sembollerinin temeli ay gizemciliğine dayanır. Diğer bir deyişle ‘’yeniden doğuş’’ düşüncesinin en arkaik arketipi ve simgesi aydır. İnsan en eski çağlardan beri sonsuz yaşamın sırrını bulmaya çalışmıştır. Ay’ın evreleri, ilk ayın görünüşü, büyümesi, dolunay, küçülmeye başlaması, üç gün yok olduktan sonra yeniden görünmesi, yeniden doğuş ve döngü kavramının geliştirilmesinde önemli bir rol oynamıştır.
Neolitik çağlardan bu yana bilhassa tarımın keşfinin ardından sular, yağmur, kadınların ve hayvanların doğurganlığı, bitkiler, erginlenme ritüelleri ve en önemlisi de ölümden sonra hayat fikrinin gelişmesi, ilkel insanda Ay’ın dönemsel değişimleriyle bağlantılı olarak görülmüştür. İnsanlığın önemli bir bölümü yaşamın devamlılığına inanma ihtiyacı hissetmiştir.
Keza bu tema simgeler ve semboller aracılığıyla taşlara, kayalara ve mezarlara da kazınmıştır. Ritmik değişim ve bereket ölçüsü olarak ayın uyandırdığı sezgilerden türeyen spiral, çift sarmal, boynuzlar, yılan ve şimşek simgelerine, Sibirya kültürlerinde de rastlanır.
Ay evreleri ve Ay sembolü
Bilhassa göçer ve avcı toplayıcı toplumlar, zamanı ay evrelerini referans alarak ölçer. Bunun bir neticesi olarak da ay takvimleri ortaya çıkmıştır. Atalarımız için ay sembolü, muska, ikonografi, simge vs. kozmik düzlemde önemli sayılan güçlerini bütünüyle bünyesinde toplar. Yaşam enerjisini artırır, ölümden sonrasında ise mutlu bir yazgı sağlar. Ay devamlı yenilendiği için canlıdır, tükenmek nedir bilmez ve insana tekrar doğuş ümidi aşılar.
Ay’ın bu kutsallığı, simgeler ve mitler vasıtasıyla yaşama kavuşur. Türk efsanelerinde de Ay ve Ay'la ilintili ata veya ata-hayvan önemli rol oynar. Türklerin ortak bilinçaltında biçimlenen ay hayvanlarından biri de kurttur. Kurt kutsal ve tanrısal bir canlıdır. Tanrı’nın dünya üzerindeki simgesidir. Proto-Türk olarak tanımlanan Wu-sun’ların ve Göktürklerin kurttan türeme söylencesinde dişi kurtun önemli bir yeri vardır. Tamamen ortadan kaldırılan bir millet, bu hayvan sayesinde yeniden doğar. Cengiz Han’ın atalarından Alan-Kowa çadırında uyurken, ay pencereden içeri girerek kendisini gebe bırakmış ve giderken de kurt kılığında çıkıp gitmiştir. Ay burada dölleyici bir nitelik gösterir.
Oğuz Kağan destanında da Oğuz’a yol gösteren kurt erkektir. Türk efsanelerinde kurdun hem eril, hem dişil özelliği mevcuttur. Tekrar doğuşla alakalı mitolojide dişi kurt doğurganlık, üreme ve buna bağlı olarak ana tanrıça arketipi nitelikleri gösterir. Göç sırasında rehber lider olaraksa tanrı arketipi biçimindedir.
Ay gizemciliği ve düalite
Söz konusu düalite, diğer bir deyişle "ikili özellik" ay gizemciliğinde de mevcuttur. Tüm ikilikler ayın evrelerinde mitsel ve simgesel eşini bulur. Bütün tarihsel ve kozmik döngü inanışlarının çıkış noktası ay ve ay evrelerinin ritimleridir. Kadim uygarlıklarda ay hem eril, hem dişil özelliği bulunan bir gök cismidir. Karanlık tarafıyla dişil, aydınlık yanıyla eril yönü sembolize eder. Tıpkı bir ay hayvanı olan kurdun hem eril hem de dişil nitelikte olması misali.
Türk kozmolojisinde ay ile ilintili bir diğer hayvan ise boğadır. Ayın hilal formu boğanın boynuzlarına benzetilir. Kadim toplumlardaki ezoterik bilgiye göre, Ay Boğa Takımyıldızında yücelir ve kutsal hale gelir.
Türk mitlerinde ay genel olarak ‘’Aydede’’ şeklinde isimlendirilir Aydede'yle 7 başlı ejderhanın yani Yelbegen’in kavgasını anlatan Altay masalları hem Türklerin kozmoloji anlayışı hem de astronomi anlayışıyla yakında ilgilidir. Esasında bu efsane, öz bünyesinde gizemli-masalsı bir hakikat barındırır. Altay Türk kültür çevresinde ay tutulmaları ejderhanın ayı yemesi biçiminde anlatılırdı. Söz konusu sembolik anlatımın analizi şöyledir:
Ay kendi ekseni etrafında devinimi esnasında ekliptiği 2 defa keser. Bu noktalar ay düğümleri şeklinde adlandırılır. Kadim toplumlarda, yükselen ay düğümü, kuzey ay düğümü veyahut ejderhanın başı olarak, alçalan ay düğümü güneş ay düğümü ve ejderhanın kuyruğu diye nitelenir. Ay tutulmaları bu kesişim noktalarında gerçekleşir ve Altay Türkleri ay tutulduğunda ‘’Yine Yelbegen (yedi başlı ejderha) Ay’ı yedi’’ der. Türkler ay tutulmasını kurt ile de ilişkilendirilmişler ve tutulmanın kurtların aya saldırarak onu yemesiyle alakalı olduğuna inanmışlardır. Ejderha ile kurt sembolizmi kullanılarak anlatılan mitlerdeki bu gizemli ifadeler, ‘’kutsal bilgiyi’’ üzeri örtülü, sembolik bir dil kullanarak anlatır. Türkçe Kö-Luu şeklinde isimlendirilen Ejderha Takımyıldızı, ikonografilerde ay ve güneş ile beraber resimlenir.
Şaman mitolojisine göre şamanların atası Dolunay'dır. Şamanlar inisiyasyon (erginlenme) ayinlerinde 3 gün ölür ve akabinde yeniden dirilir. İç organları çıkarılarak yerine kaya kristalleri yerleştirilir. Tekrar doğuş biçiminde nitelendirilen bu tören, Ay’ın semada 3 gün yok olması ve tekrar yeni ay şeklinde ortaya çıkmasıyla ilgilidir.
Sözlü anlatımda şaşırtıcı kelime dağarcığı
Ata şamanlar aday şamanlara, soy bilgilerini, gizli dilleri, gelenekleri, şamanlara ait söz dağarcığını ve sözlü geleneği, mitolojileri öğretir. Yakut şamanlarının 12.000 kelimelik bir sözlü kültür dağarcığı vardır. Günlük dilleri normal bir insan için 4.000 sözcüktür. Ata şamanlar kadim astroloji bilgisine de sahiptiler ve savaş vakitlerini Ay’ın pozisyonuna bakarak kararlaştırırlardı. Ay bu manada da, yani ezoterik bilgi ve tarihi süresince, Türklerin başlıca yardımcısı ve rehberi olmuştur.
Nitekim Hilal, başka bir deyişle "Yeni Ay" da bayrağımızda yer almaya ve bize rehberlik etmeye devam ediyor.
Altıncı ve yedinci yüzyıl Batı Türk devrine ait Kum-Tura resimlerinde Ay Tengri 2 atın çektiği bir at arabasının üzerinde betimlenmiştir. Türk kozmoloji görüşüne göre Güneş ve Ay birer araba sürücüsü şeklinde tanımlanırdı. Ay Tengri bir hükümdar olarak betimlenir, orduları bulunduğu varsayılırdı ve su öğesiyle ilintili idi. Tigeni beyaz ve siyah renkle temsil edilmekteydi. Uygur kağanları Kün ve Ay’dan kut almış sayılırdı. Kün-Ay adlı astrolojik simge baharın ilk günü, ekinoks yani nevruz ile bağlantılıydı. Kün-Ay sembolü, Türklerde hükümdarlık sembolü idi.
Göktürk alfabesinde yarım daire ile ifade edilen piktogram, "yay" veya "ay" olarak okunurdu. Biçim itibariyle yay ve yarım ayı andırırdı.